Neden DÖRT DÜĞME? mesleğim gereği giymek zorunda olduğum üniformamın dört düğmesini milyonlarca kere iliklemek, çözmek zorunda kaldım. İyiyi de, kötüyü de gördüm.. Neşem de oldu hüzünüm de. Onları oku...
Böyledir toplum. Ya emir alan olacaksın, ya da emir veren. Aksi halde herkes başına buyruk davranırsa düzen yürümez. Ustabaşı, şef, müdür, genel müdür, uzar da uzar bu makamlar. Mesleğin askerliktir. Silahlı Kuvvetlerde nasıldır bu?. Ya Subaysındır, ya Astsubay, ya da başka bir adla giymişsindir o üniformayı. Komutansındır sen. Yönetici olmak bir yeti işidir. Ya sen o makamı doldurursun, ya da o makam seni…
Telefonum çaldı. Bilmediğim bir numara. “Nasılsın deli adam?” Ses tanıdık. Emekli olmadan önceki komutanım -deli adam- derdi bana. Ama ben kuşkuluyum ihtimal veremiyorum. Aradan çok uzun yıllar geçmiş. “Özür dilerim tanıyamadım sizi.” “Ben Öztürk Albay. Nasılsın deli adam. Bir meslektaşımızın ölümünde tanıdık birinden aldım telefonunu. Nasılsın iyi misin?” Elim ayağım dolaştı: “Emret Komutanım” O kendine has kahkahasını attı. “Ne emri emekli olduk. Hepimizin son rütbeleri aynı şimdi EMEKLİ. Uzun uzun konuştuk. Çocuklarımızdan, torunlarımızdan bahsettik.
Kimdi Öztürk Albay? Branşım nedeniyle hep birlik karargahlarında çalıştım. Memleketim Amasya olmasına rağmen Isparta’dan evlendim. Eşimden memnumdum. Onunla üç çocuk, sahibiyiz. Ama her sene bir sorun yaşanır ailemizde.Okullar tatil olduğu her sene eşim çocuklarımızı da alır memletine gider. Ben yalnız yaşama zorunda kalırım. O günlerde mesaideyim. Bir efkâr bastı beni Çıktım odamdan, çözdüm üniformamın dört düğmesini, ellerim cebim de bir türkü tutturdum. Sanki sahilde volta atıyorum.
“Odam kireç tutmuyor kumunu katmayınca “diye başlayan ve “Odam kireçtir benim terim ilaçtır benim ”diye devam eden türküyü koridorda söylüyorum. Bazen insan ne yaptığını bilmez ya ben de o anda öyleymişim iste...
Geldim oturdum yerime. Ben türkü söylerken diğer odalardan; “Ne oluyor?” diye koridora çıkanlar olmuş. Karargâhın Komutanı Öztürk Albay - odalarınıza girin- anlamında eliyle işaret etmiş. Bu olanları bana beraber çalıştığımız arkadaşım anlattı. Biraz sonra postası er geldi. “Komutanım sizi Öztürk Komutanım çağırıyor.” Ben kendime geldim. Bırakın Silahlı Kuvvetleri hiçbir kuruluşta affedilemeyecek bir davranışta bulunmuş, her türlü cezayıda hak etmişim. Çağırılma nedenim belliydi. Gittim. Selam verdim. Yüzüm kızarmış, başım önümde… On günlük izin kâğıdı uzattı bana. “Git eşini çocuklarını da al gel deli adam. Sen bize lazımsın”
Peki bana ceza verseydi bundan daha ağır olur muydu? Olmazdı. Kendisini özel günlerde ararım. Silahlı Kuvvetlerde senesi gelen herkes albay olur. Komutan olmak böyle bir şeydir işte...
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.