Neden DÖRT DÜĞME? mesleğim gereği giymek zorunda olduğum üniformamın dört düğmesini milyonlarca kere iliklemek, çözmek zorunda kaldım. İyiyi de, kötüyü de gördüm.. Neşem de oldu hüzünüm de. Onları oku...
İlk yıl askeri eğitimden sonra ikinci yıl için branşlarımız belirlenmiş, çok sevdiğim arkadaşımı uzun boyu nedeniyle piyade sınıfına ayırmışlar, bana da “ ufak tefeksin meslek hayatında rahat edersin” demişler, istatistik branşını vermişlerdi. İki yılın sonunda mezun olduk, Astsubay naspedildik. Sevdiğim arkadaşımla tayinimiz aynı birliğe çıktı. Göreve başladık. Ben karargahta pantolon ceket kıyafetiyle masa başında çalışıyorum.
Arkadaşım dışarıda eğitim kıyafetiyle askerlerin başında. Ancak Devletin verdiği kıyafeti beğenmemiş, mavi kumaştan kendine resmi elbise yaptırmış. Boğazında mavi fular, elbisesi jilet gibi ütülü, postalları her gün boyanıyor. Üst cebinde düdük, şeridi deriden örülmüş. Belinde o yılların en popüler silahı Smith Wesson tabanca, kılıfından paraşüt ipinden yapılmış şeritler sarkıyor. Gözünde pilot gözlüğü. Elinde kırmızı kapaklı Silahlı Kuvvetler ajandası. Bölüğün önünde ağır ağır bir yürüyüşü var ki, sanki yer titriyor. Biz çayımızı kendimiz alırken, onun çayını üç asker getiriyor. Biri çayını, biri kaşığını, diğeri tabağını. Ben odanın penceresinden Ona baktıkça içim eriyor. Birbirimizi kardeş gibi sevmemize rağmen niye yalan söyleyeyim, kıskanıyorum.
Hava Kuvvetlerinden bir emir geldi.-Birliklerde spor dallarından takımlar kurulacak. Sporculara her türlü imkân sağlanacak.-Bir güreş hocası bulundu. Güreş takımını kurması için görevlendirildi. Güreş hocası takımına sporcu seçmek için Birlikte araştırma yaparken idari kısıma da geldi beni görünce sordu: “ Kaç kilosun sen?” “53-54” “Küçük sıkletler için bana sen lazımsın. Seni güreş takımına yazıyorum.”
Üzerlerimizde sırtında HV. K. K.LIĞI yazan eşofmanlar. Biz antrenmanlara başladık. Üç ay, beş ay hocamız bizi yetiştirdi. Ben mutluyum, hocam benden çok memnun ve ümitli. Biz dışarıda koşuya çıktığımızda ben arkadaşlardan ayrılır, arkadaşım askerlere eğitim yaptırırken onun eğitim alanından geçerdim. O buna çok kızardı. Bir gün dayanamamış: “ Başımıza güreşçi kesildin. Tavuk cücüğü gibi adamsın. Seni sıksam suyunu çıkarırım” “ Ne sıkıyorsun arkadaşım limon mu? Gözün kesiyorsa gel güreşelim seninle.” “Sen Benimle haa?” “Evet seninle.”
Bu restleşme birlikte çabuk duyuldu. Her şey ayarlandı. Bir cumartesi günü bayrak merasiminden sonra Birliğin çayırlı bir alanında güreş için hazırdık. Birlik personelinin neredeyse tamamı bizi seyretmek için oradaydılar. Ok yaydan çıkmıştı bir kere, yapacak bir şey de, bu güreşten kaçışta yoktu. Güreş başladı. Ben kaçak güreşsem de arkadaşım tutu altına aldı beni. Seyircilerden biri bağırdı: “ Künde yap künde.” Âdem belimden tuttu beni kündeden atacak. Ben sağ bacağımı bacaklarının arasına soktum. Arkadaşım kündeyi doldurayım derken kendisi sırt aşağı gelmiş, yenilmişti. Bu oyunun adı kılçıktı. Seyircilerin alkışı gökyüzüne ağdı.
Arkadaşım birkaç gün konuşmadı benimle. Daha sonra barıştık tabii. Zamanında dertlerimizi, bir tek sigarayı paylaşmıştık. Kardeşten ileriydik.
Sonraki yıllarda benim başarılarımı gördükçe: “Ben yenildiysem bir şampiyona yenildim. Hiç sorun değil” Derdi hep.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.