GİRİŞ
“Yaşadığım dönemin sosyo-politik, psiko-sosyal ve felsefi görünümü; şiirle nasıl yansıtılabilir,” sorusuyla başlayan masum bir tasarının çocuğudur Dilhan. ‘Uzan şöyle sere serpe dizimin dibine ...
********************************** **************** Sanatın yalanı olmaz Dilhan hele şiir anadan üryan…
DİLHAN
Uzan şöyle sere serpe dizimin dibine Dilhan Mavi sabahından özet geçeyim Öyle tekdüze değil öykün; gazetelerde okunduğu ekranlarda göründüğü Devre mülk ağızlarda çiğnendiği gibi… Coğrafyalar incisi Irmaklar köprüsü, denizler bukleti hava, kara, deniz dört mevsim. Uzamı güneş kültünden felsefesi insan özünden Hamuru, canhıraş karılmış kan öyküsünden Kavuşamayan aşklar, aç uyuyan analar oyunsuz büyüyen kız kızanlar Kazıklı kasırgalar hışmına uğramış topraklar ki her bir karışın örtüsü, oğul gönünden.
******************* Sanırdım ki doğru her yerde doğrudur Dilhan İki yanlışı kesen bir çizgiymiş çoğu zaman
Köksüzlük kaygısıyla ruhuna saldırılsa da bugün Arap çakşırına göz kırpmak moda olsa da mirim Tarihin derindir, öyküler atlası Coğrafyan üç kıt’a bilirim. Çağına yenilmiş bir zaman dilimi At sürmüş göğsünde üzülürüm. Her öykü bir bütündür İyisi, kötüsü, ölümlüsü, dirimlisi… Ötiken’den Sümer’e Anadolu’dan taa öteye Susmak bilmeyen bir zelzele gibi Zaman çizgisinde kükreyişin Dokunma vakarına Dilhan Zaman birbirinden ayrılmaz bir akış Ve gelişi güzeldir çoğu zaman geçmişe bakış Neyse uzanmayalım taaa gerilere Uzaklar sisten bir çarşıdır şimdilere Bakma baktırma arkaya, gel biz varalım Önümüze serilmiş uzun mu uzun akşamlara O akşamlar ki Gebeymiş meğer kısacık sabahlara Aç yüzünü Dilhan gel dönelim biz Bütün zamanların kırılma noktasına.
******************* Her Yolcu beraberdir kalanlarıyla…
Karadeniz’den Akdeniz’e sarışın bir öykü Edirne’den Iğdır’a çağcıl aşklar düzülür Sakarya sıcağı, Dumlupınar ayazı, Belkahve sabahı Belleğe nakışlıdır ya “Elifin Kağnısı ”; Tarihin öylesine içten ki Dilhan Mayıs kuşluğu ve bir Ağustos tanyeri Uzun erimli öyküler düzülür Yavuklunun işlediği oyalı mendil gibi Ayın göğsünde Anadolu süzülür Öpüp koklayıp sevmezsem İzmir’in dağları üzülür.
*******************
Seyit Onbaşı, Kara Fatma ya da Çakırcalı Efe Soyunup dökünseler şöyle tarihin raflarına İnsan ağrısı doğar uygarlık rahminden Dilhan. Sırtlanlar üstüne çullanmış, var mı dünyada ölümün, egemen olduğu alevli bir zaman Bir sarı dev doğmuş ki yüzyıllara armağan Gövermiş taze güneşin yükseldiği yerler, gönenmiş. Sonrası; ya sonrası ne dersin! darbeler, dalavereler, kavgalar, kıyımlar, kıvırmalar Sapmalar, çalmalar Yetki arsızı cahallar… Tokluğun yokluğa tuzak kurduğu hımbıl bir köprüdeyiz ki Çok eski değil; Yakın zaman, çok yakın çağ! Elini siper et, eğil bak şöyle resme Dilhan Güç yozlaşması fışkırıyor her bir yandan Yaşmaklı coğrafyanın sandukalı kızları Demirden dağları eriten ata torunu değilmiş gibi Aslını inkâr için Rivayetleri dolamış da kel başına Gaibe merdiven dayar Dilhan…
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.