1952 yılında Adapazarı Şeker Fabrikası’nın açılış merasiminde dönemin başvekili Adnan Menderes’i canlı canlı görme fırsatını yakalamıştım. Açılış konuşması yaparken Menderes’in yaptığı o naifçe konuşmayı dinlediğim günü hiç unutamam. Uzun boylu, taslak yüzlü, yakışıklı, sıkça gülümseyen, karga burunlu ve yiğit bir adamdı Menderes… Adeta filinta gibi adamdı…Menderes’in o coşkulu konuşması bitip de açılış kurdelesi kesildiği o merasim aklımdan hiç silinmez. Elbette ki Menderes’le ilgili aklımdan silinmeyen bir anım daha var ki o da Menderes’in idama giden yoldaki önemli mihenk taşı olan Yassıada duruşmalarını radyodan dinlememdi. 27 Mayıs 1960’ta ordu yönetime el koyduktan sonra o zamanki adıyla Yassıada, şimdiki adıyla Demokrasi ve Özgürlük Adası olan adada yargılanan devrik başbakan Adnan Menderes’in ve diğer tutuklu Demokrat Partililerin Yassıada’daki duruşmaları canlı olarak radyodan veriliyordu. Tabi o zamanlar televizyon olmadığı için hadiselerden haberdar olmak için insanlar ya gazete okuyordu ya da radyo dinliyordu. E haliyle Yassıada duruşmaları da radyodan takip ediliyordu. Anons geçildi birden insanın içini titreten bir sesle: ‘‘Sanıklar Getirildiler! Sanıklar Getirildiler! Bağlı Olmayarak Yerlerine Alındılar! Bağlı Olmayarak Yerlerine Alındılar!’’ diye duyduğum ses kulaklarımda halen yankılanır. ‘‘Bağlı Olmayarak Yerlerine Alındılar!’’ denirken elbette ki Adnan Menderes’in ve diğer Demokrat Partili tutukluların bileklerine takılan kelepçelerin çözülüp sanık sandalyelerine oturtuldukları anlaşılıyordu. En son da şu anons yapılıyordu: ‘‘Sanıklar Hazır! Sanıklar Hazır!’’ diye duyduğum tok bir ses insanın beyninde yankılanıyordu. Akabinde anons tamamlanıyordu: ‘‘Duruşmaya Devam Olundu! Müdafiler Hazır! Duruşmaya Açık Olarak Devam Olundu!’’ Ardından yargıcın sesi duruşma salonunda ve tabi ki radyodan yankılandı: ‘‘Buyurun Sayın Menderes!’’ Hemen akabinde yargıç devam ediyordu: ‘‘Sayın Menderes; arkadaşların diyorlar ki!’’ ‘‘Evet, hakim bey!’’ diyor Menderes. ‘‘Bu gidiş gidiş değil, biz bunu sayın Menderes’e anlatacağız. Anlatacağız ki, bu yoldan dönülsün isteyeceğiz diyormuş arkadaşların!’’ ‘‘Peki, ne olmuş hakim bey?’’ diye Menderes soruyor. ‘‘Olan şu, arkadaşlarınız bir türlü size ulaşamamışlar sayın Menderes! Siz bu işe ne dersiniz?’’ ‘‘Hakim bey, arkadaşlarım bana nasıl ulaşamazlar? Uzaya mı gitmişim, dünyanın bir ucuna mı gitmişim, yerin yedi kat dibine mi girmişim? Doğrusu çok garip bir şey bana ulaşamamaları. Üstelik çok ayıp bir şey. Madem bu işler iş değildi, madem her şey kötüye gidiyordu, bu arkadaşların hepsi o zaman baş ucumdalardı, burnumun dibindelerdi. Her işe kafa salladılar, hiçbirine itiraz etmediler. Bir tanesinden bile ‘‘Bu yanlıştır!’’ diyen bir Allah’ın kulu çıkmadı! O halde nasıl olur yanlış bir iş olur da bana ulaşamazlar? Herhalde hakikaten yanlış olsaydı bunu derlerdi, gereken uyarıları yapardı herhalde! Başka türlüsü nasıl mümkün olabilir ki? İmkanı yok!’’ O zaman yargıç biraz susup sabık başvekil Menderes’e aynen şunları söylüyor: ‘‘Sayın Menderes, yani şimdi siz yapılan işlerin hala doğru olduğunu mu düşünüyorsunuz? Madem öyle, madem yaptığınız icraatların yanlış olmadığını savunarak bu icraatlara sahip çıkıyorsunuz, ortada yapılan herhangi bir yanlış iş olmadığı için size yanlış şeyler olduğunun söylenmediğini savunuyorsunuz, o vakit hakkınızda ortaya atılan tüm iddiaların doğru olduğunu kabul ediyorsunuz. Bu da hakkınızda isnat edilen suçu kabullendiğiniz anlamına geliyor. O zaman şahsınıza atfedilen bu kabahatler de tutanağa işlediniz sayılarak geçirilecek!’’ O anda Menderes hiç istifini bozmadan: ‘‘Ziyanı yok hakim bey! O suçu da atın üstüme! Bu kabahati de bana yazın! Bu günah da bizim olsun!’’ diyor. Yani Menderes ne onurlu adammış ki, hiç hakimin karşısında ağlayıp zırlamıyor, hiç yalvarma yakarma yoluna gitmiyor. Neticede idama mahkum edilen Menderes için acı final İmralı Adası’nda tecelli ediyor. Keşke o acı günler yaşanmasaydı, keşke ülkemizde idamlar ve darbeler hiç olmasaydı!
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.