Leyla Demir, 28 yaşında, hayatını eski kitapların huzurlu kokusu ve katı bir rutin üzerine kurmuş bir kütüphanecidir. Onun dünyası, her sabah bindiği T1 tramvayının arka vagonundaki sessiz, pencere ke...
Üçüncü Bölüm: Cam Duvarın Ardında Tramvayın sallanışı, sıradan bir sarsıntıdan fazlaydı. Raylarda ilerlemek yerine, yanlara doğru titrek bir dans sergiliyordu sanki. Leyla'nın oturduğu orta vagonda, yolcuların fısıltıları endişeli bir uğultuya dönüştü. Yaşlı bir adam dengesini kaybedip koridora doğru sendeleyince, Leyla'nın beyninde bir alarm çaldı. Can'ın cevabı netti: "Bekle." Ama bu bekleyiş, tramvayın arızalandığı bir anda mı gerçekleşmeliydi? Leyla, ne içe dönüklüğünü ne de korkusunu dinledi. Kütüphaneci de olsa, o anda kitapların değil, hayatın kuralları geçerliydi. Vagonun içindeki kargaşayı bahane ederek ayağa kalktı. Amacı, Can’ın notunu cevaplamak ya da aşkını itiraf etmek değildi; sadece tramvayın gerçekten tehlikede olup olmadığını öğrenmekti. Makinist kabinine doğru, sallanan vagonda güçlükle ilerledi. Kapı, yüzlerce yolcunun umursamazlığını temsil eden o kalın cam duvarla çevriliydi. Kapıya yaklaştığında, Can'ın sırtının gerginliğini gördü. Ellerini kontrol paneline sıkıca bastırmıştı. Leyla, cesaretini toplayıp camı iki kez tıklattı. Can, omuzlarının üzerinden arkaya baktı. Leyla'yı en önde, kabininin hemen dışında görünce yüzündeki gergin ifade anlık bir şaşkınlığa dönüştü. Gözleri, ‘Burada ne işin var?’ der gibiydi. Can, yavaşça ve isteksizce kabin kapısını sadece birkaç santim araladı. Dışarı, ıslak asfalt ve hızla geçen rayların kokusu sızdı. "Bir sorun mu var?" diye sordu Leyla, sesinin tramvay gürültüsünde kaybolmaması için elinden geleni yaparak. "Vagon çok sallanıyor." Can'ın yorgun gözleri, onun gözleriyle buluştu. Bir anlığına, notun yarattığı romantik atmosfer yok oldu ve sadece işinin zorluğu kaldı. "Sorun yok," dedi Can, sesi kalın ve yorgundu. "Yan rayda bir çalışma var. Hızı düşürdüm. Teknik bir şey, endişelenmeyin." Leyla tam geri çekilecekken, Can'ın bakışları Leyla'nın elini sıktığı, notun yırtıldığı eski şiir kitabına kaydı. Can, yavaşça fısıldadı: "Notu okudum. 'Yanlış kişi'... haklı olabilirsin. Benim duraklarım sadece kalabalık, raylarım ise hep aynı döngü. Ama..." Can, kapıyı biraz daha araladı, Leyla'ya doğru eğildi. Yüzleri arasında sadece santimetreler vardı. "Ama... 'Bekle.' dedim. Çünkü o notu okuduktan sonra... bir şeylerin değişeceğini hissettim. Bu sallanma da ondan sanırım. Rutin bozuldu." Can gülümsedi. Bu seferki, dijital panodaki gibi bir not değil, sıcak ve içtendi. Ancak tam o anda, vagonun içinden bir ses yükseldi: "Makınist Bey, kapıyı kapatın! Güvenlik için kapalı kalması gerekmez mi?" Can'ın yüzündeki gülümseme hızla soldu. İşini ve sorumluluklarını hatırladı. Leyla'ya son bir kez baktı, sanki bu anı hafızasına kazıyordu. "Şimdi gitmeliyim," dedi Can. "Ama bekle. Yarın, sana bir bilet bırakacağım." Leyla, "Ne bileti?" diye sormaya fırsat bulamadan, Can kapıyı hızla kapattı ve kendini tekrar kabinine hapsetti. Tramvay normal ritmine dönerken, Can'ın kabininin penceresi bile daha opak ve mesafeli görünüyordu. Leyla, yerine geri döndü. Panoya baktı. Yazı değişmişti: "İyi günler, dikkatli ininiz." Rutin geri dönmüştü, ama Leyla için hiçbir şey aynı değildi. Can, ona bir bilet sözü vermişti. Dördüncü Bölüm: Bilet Leyla, o gece uyuyamadı. Can'ın yüzünün yakın planda yorgunluğu, samimiyeti ve son sözü zihninde dönüp durdu. Ne bileti? Sabah, Leyla'nın durağa varışı 08:05 değil, 08:00'dı. Tramvayın boş gelmesini bekledi. Can'ın notu bırakma şansı nerede olabilirdi? Tramvay, tam vaktinde durağa yanaştı. Can'ın kullandığı tramvaydı. Leyla, aceleyle binerken, gözleri anında makinist kabinine kaydı. Cam açıktı, Can içeride yoktu. Leyla şaşırmış ve hafifçe hayal kırıklığına uğramıştı. O anons panosu boştaydı. Bu, Can'ın ona bir şey bırakması için tek şanstı. Gözleri vagonun içinde hızla gezinirken, kabinin hemen yanındaki, Leyla'nın notunu bıraktığı o küçük pervaza baktı. Orada ne bir bilet, ne bir not vardı. Tam dönüp koltuğuna gidecekken, gözü kapının hemen yanında, validadörün (bilet okuma cihazı) üzerine iliştirilmiş küçük, katlanmış bir kağıt parçasına çarptı. Leyla hızla kağıdı aldı. Üzerinde Leyla'nın okuduğu şiir kitabının kapağına benzeyen, eski ve solgun bir tramvay bileti vardı. Biletin arka yüzünde, Can'ın el yazısıyla, sadece tek bir adres ve bir tarih yazılıydı: Cumartesi, 18:00. T1 hattının son durağı olan Bağcılar (Kaybolan Durak). Leyla, kalabalık bir tramvayın içinde, elinde iki peronun arasında kalmış bir aşkın davetiyesini tutuyordu. Bilet, onun bindiği yanlış duraktan değil, Can'ın her gün vardiyasının bittiği son duraktan bir buluşma teklif ediyordu. Leyla, bileti avcunda sıktı. Cumartesi'ye daha üç gün vardı. Ve Can, onun beklemesini istediği duraktı. Sırada ne var? Leyla, üç gün boyunca kütüphanedeki işine odaklanmaya çalışırken, bu buluşma teklifini bir sır olarak saklayacak mı, yoksa daha Cumartesi gelmeden Can'la iletişime geçmeye çalışacak mı?
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.