Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
AP AZİZ DEDE ( Yedioluk'tan Doğan Işık ) Roman Hüseyin TURHAL
Anadolu coğrafyası, yüzyıllardır sadece toprak değil, aynı zamanda inançların, sırların ve erenlerin nefesini de taşır. Bu topraklarda yetişen her bilge, her Dede, birer manevi ışıktır. Adıyaman’ın yü...
57. Bölüm

Bölüm 8: Çilehane ve Sonsuzluğa Hazırlık

7 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

Yıllar, Yedioluk'un dağlarında esen rüzgâr gibi geçmişti. Aziz Dede artık seksenli yaşlarına merdiven dayamış, vücudu yorgun düşmüş, ancak batıni yönü olanca kuvvetiyle parlayan bir zattı. Saçına, sakalına aklar düşmüş, o bilge bakışları derinleşmişti. O, 1966 yılında vadesi dolana dek bu köyden ayrılmayacaktı.
Ömrünün son demlerinde, kerametleri daha da artmıştı; insanlar daha sık geliyor, dualarını istiyorlardı. O, bu ilgiden kaçınmak istese de, insanı sevme düsturu gereği kimseyi geri çevirmiyordu. Bu durum, onu Bulam'dan ayrılmaya iten o eski ikilemi tekrar canlandırıyordu: Şöhretten kaçmak ve tevazuyu korumak.
Aziz Dede, köyün eteğinde, kendisi için bir çilehane ve mezarının bulunduğu küçük, mütevazı bir mekân belirlemişti. Burası, henüz bugünkü gibi büyük, betonarme bir yapı değildi. Mezarının bulunduğu yerin üzerine sadece basit bir kubbe çatılmıştı. O, büyük ve gösterişli şeylerden daima kaçınmıştı; çünkü parayı sevmeyen ve övünmeyi sevmeyen bir dervişti.
"Vücut bir kafes," derdi köylülere. "Asıl olan içindeki kuştur. Kuş uçup gittiğinde, kafesi gösterişli yapmanın ne faydası var? Kalbini temiz tutmak esastır."
Ancak köylüler ve onu sevenler, Dede’nin bu tevazusuna rağmen, ona olan saygılarını göstermek istiyorlardı. Dede'nin sağlığında, onun bu küçük ziyaretgâhının etrafını düzenlemeye başladılar. Daha fazla insanın rahatça gelip Dede’nin sohbetine katılması için etrafı temizlediler, küçük taş duvarlar ördüler. Bu düzenlemeler, Aziz Dede'nin ölümünden sonra kurulacak olan büyük türbe kompleksinin ilk adımlarıydı.
Dede, bu çalışmalara itiraz etmezdi, zira onların niyetinin iyilik yapmak olduğunu biliyordu. O, sadece, gelenlerin mezarını değil, öğretilerini ziyaret etmesini dilerdi.
Bir akşam, üç telli curasını son kez eline aldı. Parmakları tellere dokunurken, çıkan tınıda hüzün değil, büyük bir kabulleniş vardı. Eline, diline, beline sahip olma düsturunu bir kez daha ney'in sesine yükledi.
"Ömür bitti, yolculuk yeni başlıyor," diye fısıldadı. "Ben ayrımı sevmedim, ayrılığın da kalıcı olmasını istemem. Bütün canlar bilsin ki; Türk'ü, Kürt'ü, Alevi'si, Sünni'si... Kucağım bütün insana açıktır."
Aziz Dede, manevi olarak kendisini bu büyük vedaya hazırlamıştı. Ölüm, onun için korkulacak bir son değil, sonsuzluğa atılan bir adımdı; zahiri kafesten, batıni hakikate doğru bir uçuştu. Artık, arkasında bırakacağı en büyük mirasın, kerametlerinden çok, yaşamıyla gösterdiği tevazu ve insan sevgisi olduğunu biliyordu.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL