Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
Adıyaman Diyarında Kayıp Hikayeler Hüseyin TURHAL
Adıyaman'da Kayıp Hikâyelere Yolculuk Adıyaman'ın kadim topraklarında, taşın ve zamanın derinliklerinde saklı kalmış, kaybolmaya yüz tutmuş gerçek hayat hikâyelerinin izini sürüyor. Bu eser, Nemrut'u...
25. Bölüm

Yedi Kapının Sırrı: Bir Adıyaman Hikayesi

10 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Adıyaman Diyarında Kayıp Hikayeler 24

Yedi Kapının Sırrı: Bir Adıyaman Hikayesi

Adıyaman, Torosların eteklerinde, taşın ve tarihin sarmaladığı, sessiz ve mağrur bir şehirdi. Şehrin merkezinde, tozlu güneye bakan cephesiyle Yedi Kapı Kilisesi (resmi adıyla Mor Petrus ve Mor Pavlus Süryani Kadim Kilisesi) yükselirdi. Yapının tek bir büyük kapısı olmasına rağmen, yaşlılar bu ismin, kilisenin kadim sırlarını koruyan yedi gizli geçide dayandığını fısıldardı.
I. Unutuşun Fısıltısı
Genç Süryani taş ustası Mihail, yirmi beş yaşındaydı ve kilisenin son onarımında çalışan tek kişiydi. Onun elleri, yüzlerce yıllık taşların dilini biliyordu. Ailesi, yüzlerce yıldır bu kiliseye hizmet etmişti. Dedesi, ona kilisenin temelinin altında, bir zamanlar tüm Adıyaman’ı bereketlendiren **"Yedi Pınar"**a inen geçitlerden bahseden, Süryanice el yazmaları bırakmıştı. Efsaneye göre, pınarlar kuruduğundan beri, şehir de umudunu ve neşesini yitirmişti.
Bir öğleden sonra, Mihail tavanın kubbesinde çalışırken, oyma bir taşın arkasına sıkışmış, paslanmış, bakır bir anahtar buldu. Anahtarın başındaki şekil, kilisenin avlusundaki vaftiz taşının hemen yanındaki, kimsenin dikkat etmediği bir nişanın üzerindeki deseni andırıyordu. Kalbi hızla çarparak anahtarı nişana soktu ve çevirdi.
Yüzlerce yıllık taş zemin, boğuk bir gürültüyle yana kaydı. Aşağıda, küf kokan, yosun tutmuş, nemli, taş bir merdiven karanlığa iniyordu. Bu, Mihail’in Birinci Kapı'dan, Unutuş Kapısı’ndan geçişiydi.
II. Erdemlerin Kitabesi
Mihail, fenerinin titrek ışığında merdivenleri indi. Duvarlarda, Süryanice ve daha da eski, bilmediği bir dilde yazılmış kitabeler vardı. Merdivenlerin sonunda, bir zamanlar kutsal bir oda olduğu anlaşılan dairesel bir mekana ulaştı. Ortada, çatlaklarla kaplı, mermer bir sütun duruyordu.
Bu sütun, İkinci Kapı – Kitabe Kapısı’ydı. Üzerindeki yazıtlar açıktı: Yedi Pınar’a yeniden hayat vermek için yedi farklı erdemin nesnesi bulunmalıydı. Kitabe, yedi erdemi listeliyordu: İman, Umut, Sabır, Adalet, Birlik, Cömertlik ve Sevgi. Her biri için, Mihail’in şehrin unuttuğu bir köşede çözmesi gereken bir bilmece vardı.
III. Karanlık ve Umut
İlk bilmece şuydu: "Işığın en çok yok olduğu yerde, en çok aranan şeyi bulacaksın. Karanlığa dayan ki, gözyaşı parlasın."
Mihail, bu bilmecenin kilisenin çok eski, kapalı bodrum katını işaret ettiğini anladı. Orası, depremde yıkılan bir bölümün altında kalmış, tamamen ışıksız, soğuk bir yerdi. Mihail, oraya indi ve bir deneme yaparak fenerini söndürdü. Mutlak Karanlık Kapısı'nda, el yordamıyla ilerlerken, duvarı yoklayan eli metalik bir nesneye çarptı.
Eline aldığı, küçük, camdan bir şişeydi. İçinde, kurumuş, kristalleşmiş tek bir damla gözyaşı vardı. Bu, yüzlerce yıl önce kiliseye sığınan bir yetimin, çaresizliğin ortasında son tutunduğu "Umut"u temsil ediyordu.
IV. Zamanın ve Adaletin Çarkları
Sonraki bilmeceler Mihail’i Adıyaman’ın tarihine yönlendirdi.
Dördüncü Kapı, kilisenin kulesindeki, yüzlerce yıldır durmuş olan saati işaret ediyordu. Mihail, iskeleye tırmandı ve tozlu, örümcek ağlarıyla kaplı saat mekanizmasına girdi. Bu, Zaman Kapısı’ydı. Çarkların arasında, eski bir Papazın dualarla eskimiş küçük bir kitapçığını buldu. Kitapçık, tüm felaketlere rağmen değişmeyen, sarsılmaz bir İmanın simgesiydi.
Beşinci Kapı’nın bilmecesi onu şehrin eski mahkemesine, yıkık bir kalıntıya götürdü. Orada, toprağın altında, bir zamanlar zalim bir beyin hükmünü bozan, halkının hakkını savunan bir kadımnın paslanmış, kırılmış kılıcını buldu. Bu, Adalet nesnesiydi.
V. Yedilerin Birliği
En zor bilmece, şehrin efsanesiyle ilgiliydi: "Yedi kardeşin yedi farklı yoldan yürüdüğü, ama tek bir gölgede buluştuğu yer."
Mihail, bunun şehrin kuruluş efsanesi olan Yediyaman (Yedi Kahraman)'a bir atıf olduğunu anladı. Efsaneye göre, yedi kardeşin mezarları, şehir dışındaki "Yedikardeşler Tepesi" denilen yerdeydi. Oraya gitti. Yedi mezarın tam ortasında, toprakla örtülmüş, tek bir büyük taş vardı. Taşı kaldırdığında, altında bir zincirle birbirine bağlanmış yedi demir halka gördü. Bu, yedi farklı insanın tek bir amaçta nasıl birleşebileceğini gösteren Birlik Kapısı'ydı.
Mihail, günler süren araştırmalar sonunda diğer erdemleri de buldu: Eski bir zanaatkarın, bir ömrünü tek bir esere adadığı çekiç ucu (Sabır), ve bir dilencinin, son ekmeğini paylaştığı boş kesesi (Cömertlik). Sevgi ise, en sonunda, kendi kalbinde, tüm bu arayışa duyduğu saf bağlılık olarak tezahür etti.
VI. Giriş ve Yeniden Doğuş
Mihail, bulduğu altı fiziksel nesneyi ve kalbindeki Sevgi'yi, kilisenin bodrumundaki mermer sütunun etrafındaki yedi nişana yerleştirdi.
Umut: Cam Şişe.
İman: Dua Kitapçığı.
Adalet: Kırık Kılıç.
Birlik: Demir Halkalar.
Sabır: Çekiç Ucu.
Cömertlik: Boş Kese.
Son nişana, elini kalbine koyarak durdu. Yedi erdem tamamlandığında, sütun güçlü bir şekilde titredi ve altındaki taş zemin, gürültüyle açıldı. Son Kapı, Giriş Kapısı açılmıştı.
Mihail, son bir cesaretle bu geçitten içeri girdi. Karşısında, taş dehlizlerde kristal berraklığında suyla dolmuş, sessizce fısıldayan yedi küçük pınar vardı. Yüzyıllık uykularından uyanıyorlardı. Mihail, yedi pınarın suyundan bir avuç alıp içti. Kalbi, tarifsiz bir huzur ve dinginlikle doldu. Yedi Kapı'nın sırrı, kilisenin mimari bir bilmecesi değil, insan ruhunda bulunması gereken yedi temel erdemin bir haritasıydı.
Ertesi sabah, Adıyaman’da bir mucize yaşandı. Şehrin yıllardır kuraklık çeken eski pınarları, yeniden güçlü bir şekilde akmaya başlamıştı. Şehrin üzerinde, unutulmuş bir canlanma ve umudun kokusu dolaşıyordu. Ve Mihail, artık sadece bir taş ustası değil, şehrinin ruhunu yeniden uyandıran bir kahramandı.

Yeniden Akan Hayat
Mihail, Yedi Pınar’dan aldığı su ile yüzünü yıkadığında, ruhundaki yorgunluk silinmişti. Kilisenin gizli odalarını sessizce kapattı. Anahtarı, bulduğu yere, tavanın taşlarına yeniden sakladı. O, bu sırrı sadece kalbinde taşıyacaktı. Çünkü bilirdi ki, erdemler bir kez bulunduğunda, sürekli beslenmeliydi; aksi takdirde suyun kuruyacağı gibi, şehrin ruhu da kururdu.
I. Sular ve Gönüller
Ertesi gün, halk arasındaki fısıltılar coşkuya dönüştü. "Göldağı'nın Pınarı yeniden akıyor!" "Kırklar Çeşmesi'nde su sesi var!"
Şehir, yüzyıllardır görmediği bir canlılığa kavuşuyordu. Kuruyan topraklar nemleniyor, yüzler gülüyor, esnafın sesi canlanıyordu. Adıyaman, sanki uzun bir uykudan uyanmıştı.
Kimse, suların neden geri geldiğini kesin olarak bilmiyordu. Bazıları bunun bereketli bir yağmur mevsiminin sonucu olduğunu söylerken, yaşlılar "Kilisenin kalbindeki sır yeniden açıldı," diye mırıldanıyordu. Mihail, bu konuşmaları duyuyor ve susuyordu. Onun için önemli olan, şehrin sadece suyla değil, aynı zamanda Umutla da dolmasıydı.
II. Usta ve Rehber
Mihail, artık sadece bir taş ustası değildi. Elleri hâlâ taşlarla çalışıyor, kilisenin onarımını bitiriyordu, ama gözlerinde artık daha derin bir bilgelik vardı. Halk, onu bir sırdaş, bir rehber olarak görmeye başlamıştı. İnsanlar, sorunlarını ve sıkıntılarını ona anlatıyor, o da onlara doğrudan öğütler yerine, bulduğu yedi erdemden bahsediyordu.
Bir çiftçi, ekinlerinin kurumasından şikâyet ettiğinde, Mihail ona Sabırdan bahsetti. İki komşu kavga ettiğinde, onlara yedi halkayı birleştiren Birlik ruhunu hatırlattı.
Mihail, Yedi Kapı'nın haritasını, kilisenin duvarlarından alıp şehrin kalplerine taşımıştı. O artık, erdemlerin şehrin ruhunda nasıl yaşayacağını gösteren yaşayan bir örnekti.
III. Devam Eden Miras
Yıllar geçti. Mihail evlendi, çocukları oldu ve onlara da taş ustalığının yanında, her zaman Cömert olmayı, Adaletli olmayı ve sarsılmaz bir İman taşımayı öğretti.
Kilisenin tavanındaki o gizli anahtar, bir daha hiç kullanılmadı. Ama Mihail, çocuklarının çocuklarına, uyumadan önce sessizce fısıldardı:
"Unutmayın çocuklar. Bu şehrin yedi kapısı, taşların arasında gizli değildir. Onlar, sizin kalbinizin yedi odasında durur. Ne zaman ki o yedi erdemden biri kurur, işte o zaman şehrin suyu da yeniden azalmaya başlar. Suyu korumak için, önce ruhun pınarlarını koruyun."
Ve Adıyaman, Yedi Kapı Kilisesi'nin gölgesinde, Mihail'in mirasıyla, hem taşları hem de gönülleri suyla dolu bir şehir olarak yaşamaya devam etti.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL