9
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1654
Okunma

Biz çocuktuk ve küçük yüreklerimizde sadece masum duygular taşırdık.
Ellerimizde oyunlarda kalan mühürler; uçurtma ipi izleri, gazoz kapaklarından kalan yuvarlak tırtıllı çizgiler, deniz suyunun tuzları vardı.
Gökyüzünden geçen uçakların sesini duyunca ellerimizi gözümüze siper eder uçağı bulmaya çalışırdık.
Uçağı ilk gören "işte orda, ben gördüm, o benim uçağım" derdi.
Yoldan geçen büyükler el sallardı, biz ıslık çalardık gökyüzünde küçücük martı gibi süzülen uçağımıza.
Oyunlarımız vardı ağaç dallarından sarkan, toprakta açtığımız küçük kuyularda toplanan.
Saklambaç,istop ve körebe oynardık akşam olmadan.
Yapraklarından şapka yaptığımız, çiçeklerinde arıları hapsettiğimiz bitkilerimiz vardı bahçelerimizde.
İspirtolu kalemler vardı kırtasiyenin camında hayranlıkla seyrettiğimiz, rengârenk.
Plastik toplar vardı her maç yaptığımızda Pansumancı Mehmet amcanın yakalayıp çakısıyla kestiği.
Yaralarımız vardı dizlerimizde kabuk bağlayan en ateşli mahalle maçlarından kalan.
Şarkılarımız vardı oyunlarımızı duyuran, rakiplerimizi kızdıran.
“Birdirbir” vardı, uzuneşek, güvercin taklası, kızların oynadığı seksek, yakar top vardı bütün mahalle çocuklarıyla oynanan.
Ellerimizde silaha benzeyen tahtalarla adam bölüşerek oynadığımız “tabancacılık” oyunumuz vardı.
Yağ satarım bal satarım yaşımızdan sonra, isim şehir, köşe kapmaca ve mendil kapmaca oynardık çoğu zaman.
Kavgalarımız vardı bitince hemen barışılan.
Sırlarımız vardı bizi bir birimize yaklaştıran, annemizden başka kimseye söylemediğimiz.
Pabuçlarımız vardı top oynamaktan uçları delik ve yeni tamirden alınan.
İçimize gömdüğümüz isteklerimiz vardı, berber koltuğunda konuşulamayan.
Elbiselerimiz vardı terzide provası alınıp teyelleri açılan.
Çoraplarımız vardı topukları yamalı.
Her mevsim değişince açılan elbise sandıklarından yayılan naftalin kokuları vardı.
Bonanza vardı, baba Katrayt, Uzay Yolu’nda Mistır Sıpak, Küçük ev ve Lora, Pazar Eğlencesi Cenk Koray, Zagor Ten-Ay Çiko, Nevada Rangeri Tommiks,seviglisi kıskanç Suzi sarışındı. Tarkan vardı “atıl kurt” diye haykıran, Atiila’nın fedaisi.
Elden ele gezen kitaplar vardı, dergiler, cep fotoromanlar.
İpli topaçlarımız vardı.
Otomobillerdeki havalı kornaları en güzel taklit eden Deli Hayri vardı.
Beyaz yakalı önlüklerimiz vardı her hafta sonu kola’lanan.
Çamaşıra konulan çivit vardı.
Demirel vardı, Ecevit, Naim Talu, Nihat Erimvardı. Büyüklerin sohbetlerini süsleyen, hararetini arttıran. Kalın sesiyle “Gomonisstler”e kızan Türkeş, Bağımsız Türkiye, kalp şeklinde anahtarı olan Erbakan vardı ve umumiyetle faşizme karşı omuz omuza durulurdu kahvehanelerde o zaman.
Amerika’nın sesi vardı her akşam ajansı alınan.
Yazlık sinemalar vardı “ailelidir” panosuyla üst katı ayrılan.
Çekirdekler vardı üzerinde sincap resmi, gazozları bal şerbet, kurabiyeleri enfes, bir liraya alınan.
Sinema filmleri vardı öpüşme sahnelerinde gözümüzü kapadığımız.
Annesi olmayan çocukları anlatan filmler oynardı, hüngür hüngür ağladığımız.
Komşular vardı acılar, sevinçler paylaşılan, sıkıntılar, rahatlıklar, sofralarda ekmekler, gezilerde azıklar bölüşülen.
Seçimler vardı konvoydaki arabalardan “İsmail abi bu sefer bize oy ver “ diyen anonslarıyla kavgasız gürültüsüz tamamlanan.
Pazarlar kurulurdu taze sebze ve meyveler satılırdı, genetiği ile oynanmadan.
Akşam sohbetleri olurdu, her akşam farklı bir evde toplanılan.
Düğünleri hatırlarım sabahlara kadar süren hç kimseyi kırmadan.
Maçlar dinlenirdi radyodan, sevinç ve hüzün yaşanırdı balkona çıkan çocukları vurmadan.