Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
İlhan Kemal
İlhan Kemal

Su, Yakut ve Courvoisier

Yorum

Su, Yakut ve Courvoisier

12

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1112

Okunma

Okuduğunuz yazı 15.5.2012 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.

Su, Yakut ve Courvoisier

Beyaz fayanslara yüzünü dayadı. Yanağına fayansın soğukluğu, üzerinden akıp giden suyun ıslaklığı geliyordu. Bir süre öyle durdu. Yeterince beklediğinde sadece fayansı algıyabildiğini hissetti. Duvara yapıştırılmış karonun banyo yerinde durduğu sürece orada olacağını düşündü.

“Bahçe duvarına sarılmış sarmaşık gibi...”

Sırlı topraktı, yüzyıllarca dayanabilirdi rüzgara, suya, aşınmaya. Kalıcıydı, kendisinden sonra gelenler de onun çevrelediği küvette duş alacaklardı.

“Fayansa özenen su gibiyim. Ya birazdan buharlaşacağım, ya da delikten akıp gideceğim.”

Banyodan çıktı, bornozuna sarınıp pencereden baktı.

“Gerçekten buharlaşıyorum.”

Karşıdaki dairenin mutfağındakiler bunun farkında değildi. Aralarında gülüşerek biri yufka açmaya, diğeri asma yapraklarını sarmaya devam etti.

Pencerenin önünden uzaklaştı; bornozunu çıkarıp koltuğun üzerine attı. Uzun zamandır olmadığı kadar çıplaktı. Vücuduna baktı.

“Kül küle, toz toza...”

Aklına başka bir şey gelmemişti. Baktıkça tek düşündüğü bedeninin bir süre sonra solucanlara, kurtlara kalacağıydı.

“Yakılıp gitmek en iyisi, selvilere gübre olmaktansa.”

Telefona uzandı:

“Canan? Bak aklıma ne geldi: İyisi mi sonunda beni gömmeyip, yakın. Daha sonra da küllerimi bir tepsiye yayın ve balkona bırakın. Rüzgar istediği kadarını alıp götürsün.”

Bir süre karşı tarafı dinledi.

“Ne? Saçmalıyor muyum? Kızım, çok geçmeden gideceğim. Bunları düşünmemden daha doğal bir şey olabilir mi?”

Karşı taraf kapatınca o da telefonu yerine koydu; çıplak bedenini seyretmeye kaldığı yerden devam etti.

...

Garson kadehe tadımlık şarap döktü. “Gerek yok” anlamında işaret edip garsondan kadehleri doldurmasını istedi.

“Yakut’un neyini tadacağım?”

Canan cevap vermedi. Oturduğundan beri konuşmamıştı. Akşam yemeğine dışarı çıkmayı özellikle isteyen taraf Oğuz’du. Çıkmışlardı işte. Ne yediği, ne içtiği önemli değildi. Teşhis sonuçlarının kesinleşmesinden sonra Oğuz her gün yeni bir acaip fikir ya da istekle geliyordu. Hastanenin psikolojik danışma servisi bunun doğal olduğunu söylemişti. Doğal... Evet, evliliklerinin dördüncü yılında Oğuz’un ölecek olması doğaldı. Kanser doğal bir hastalıktı. Ölecek kişinin ölümden, cenaze töreninden, mirastan bahsetmesi doğaldı. Ne vardı ki bunlarda?

“Sirke gibi!” Yüzünü buruşturdu, “Hala yapmasını öğrenemediler şu şarabı.”

“Daha kaliteli bir şey söyleseydin?”

“O zaman ikinci şişeyi söyleyemez, daha az içerdik.”

“İkinciye geçmeden ne söyleyeceksen söyle istersen. Her kadehle aklındaki fikir daha da rahatsız edici hale geldiğini hissediyorum.”

“Yemeği söylemeyelim mi?”

“Sen konuşmanı yap. Nasıl olsa iştahım kesilecektir. Ona göre bir şeyler söyleriz.”

“Peki, nasıl istersen.”

Oğuz kadehi kenara koydu. Garsona “Daha sonra gel” işareti yaptı. Sonra gözlerini diğer masalarda gezdirdi.

“Biliyorsun, uzun zamandır başka bir şey konuşmuyoruz.”

Canan cevap vermedi.

“Düşündüm, buradaki zamanım fazla değil. Hatta ayakta durabileceğim süre iyiden iyiye kısa. Yapamadığım bazı şeyleri yapmak istiyorum.”

“Ne gibi?”

Canan kadehine hala dokunmamıştı.

“Lafı dolaştırmayacağım. Şükran ile beraber olmak istiyorum. Onu cinsel yönden ne kadar çekici bulduğumu biliyorsun. O da bu konuda sorun çıkaran biri değil. Aklımda bu konu kalmasın diyorum.”

“Yani şimdi sen benden Şükran ile yatmak için izin mi istiyorsun?”

“Anlatamadım. İzin filan istemiyorum. Sadece haber veriyorum. Bunu yapacağımı benden duy istiyorum.”

Canan bir şey söylemedi. Kadehine de uzanmadı. Oğuz onun kalkıp gideceğini sanmıştı ama Canan bütün gece karşısında oturdu. Garson gelince siparişini verdi. Yalnız bu sefer salataya bol roka koymalarını tembihlemedi. Gece sessizlik içinde devam etti. Tatlı ya da kahve soruları dışında Canan konuşmadı. Hesap ödenip, kalkıldı ve her beraber eve gidildi.

...

Yağmurun cama vurduğunu duyunca

“Seni özleyeceğim.” dedi Oğuz. “Seni de...” diyerek ekledi elindeki konyağa bakarak, “İlham verici dostlardınız.”

Hava kararmış, okumayı bırakmıştı. Artık işe gitmiyor, gün boyu evde oturuyordu. Başlarda “Şehr-i İstanbul’u gezerim” demişti ama bir Sultanahmet gezisinden ileriye gidememişti. Şimdi günler kapalı kapıların ardında geçiyor, “Bugün hava kötü” günün programını ilan ediyordu.

“Bu gece de hava kötü!” diye mırıldandı.

Boşalan bardağını doldurmaya giderken acıktığını farketti. Dolaba baktı, boştu. Canan gittiğinden beri alışveriş yapılmamıştı. Canan gittiğinden beri yemek pişirilmemişti. Canan gittiğinden beri...

Evde kimse konuşmamıştı.



Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Su, yakut ve courvoisier Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Su, yakut ve courvoisier yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Su, Yakut ve Courvoisier yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Yeşilvadi
Yeşilvadi, @yesilvadi
4.7.2012 01:13:01
Elimde şarap kadehi varken okumaya başlamıştım.Şimdi bir kadeh şarap daha koymalı bu güzel öykünün şerefine...:)
SEVİLAY DİLBER
SEVİLAY DİLBER, @sevilaydilber
23.5.2012 21:49:14
ben sizin öykülerinizdeki sade dili seviyorum...
tebrikler..
İlhan Kemal
İlhan Kemal, @ilhankemal
17.5.2012 07:22:26
Öykümü güne getiren Seçki Kuruluna teşekkürlerimi sunarım.
Mehtap Yıldız
Mehtap Yıldız, @mehtaphumeyraguldalli
16.5.2012 19:41:48
güne düşen seçkinizi tebrik ediyorum.

saygı ve duamla...
fa
fatmaçal, @fatmacal
16.5.2012 15:55:48
yoksa canan, neden yaşasın ki can.
selam olsun canana giden her yola.
tebriklerim harika hikayenize.
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik, @lacivertignedenlik
16.5.2012 01:02:12
giderken can yaktı ,canan da konuşmuyordu artık..peki buna neden ihtiyaç duydu, belki de intikamın başka boyutu

sevgiler
7TEPE
7TEPE, @7tepe
15.5.2012 16:16:32
'canan gittiğinden beri...'

can gitmesin de giden canan olsun...

:) sevgilerimle.
Hamuş-71
Hamuş-71, @hamus-71
15.5.2012 14:27:11
10 puan verdi

Okurken insanda yazılırken de aynı akıcılıkla yazılmış hissiyatını veren bir öyküydü. Ki ; yazarının bu konuda başarısı takdire şayandır elbet.

Sayın yazarım öykülerinizdeki farklılık ve zaman zaman marjinalliğin sınırını yoklayan konular hayranlık vesilesi sizi okuyanlar için. Hep aynı öyküleri ya da yazıları evirip çevirip ve dahi temcit pilavı gibi ısıtıp okuyucu önüne çıkaran kalemlerden ziyade sizi okumayı kendimce ayrıcalık sayıyorum.

Ruhunda benim gibi öğrenmeye ve her öğrendiğinden keyif almaya hazır nice okur adına yazdıklarınız öğreti niteliğinde diye düşünmekteyim.

Saygıyla...



canandemirel
canandemirel, @canandemirel
15.5.2012 11:35:09
Courvoisier Fransada çok sevilern bir şarap markası...Elinde kalan tek şey konyağı...
Yalnızlığı ve ölümü yakından hissseden Oğuzun duygularını ben de buradan hissettim...Çok güzel yazılmış bir öykü, kutluyorum sizi...Sevgilerimle...
cizgilikagit
cizgilikagit, @cizgilikagit
15.5.2012 10:54:35
Bu sefer size sormak yerine internetten baktım ve Courvoisier'in konyak markası olduğunu öğrendim. Akışkanlar üzerinden hayatın geçiciliğini anlatan bir öykü olarak yorumladım.
Merak ettiğim acaba şarap ve konyağın içki kültüründe başka simgesel anlamları da var mı? Yani şarap sevgiliyle yenen akşam yemeğini, konyak ise yalnızlığı mı anlatır? Yoksa yazarın tercihi bu ikisini böyle konumlandırmak mı olmuştur?
Benim için bir başka zihin egzersizi de garsona daha sonra gel'i tek işaretle nasıl anlatacağımız konusu oldu:) Muhtemelen iyi restoranların garsonları daha feraset sahibidir ama bunu yine de düşünüp bulacağım.
Öykülerinizden hep yeni şeyler öğreniyorum. Sizi okumak güzel.
Selamlar.
DİLEK YILDIZI
DİLEK YILDIZI, @dilekyildizi
15.5.2012 07:20:26
Hocam harika bir yazı okudum. Ölüm öncesi hazırlığı yapan birinin en sevdiğinden bilerek ayrılışı gibi okudum.
Elinize ve yüreğinize sağlık...saygılarımla..
O qué
O qué, @o-qu
15.5.2012 00:16:18
Ama ölümün de bir adabı var ya:D

Tebrikler yine keyifle okundu :)
Saygılarımla
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL