5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1993
Okunma

Ruh, yaratılmışların en şereflisi, enn nâzenini olan insanın sonsuzluk boyutu…Akılsa evreni ve yaratanını tanımak için ona sunulmuş derin düşünebilme, gerçekleri bulabilme, çözüm getirebilme yetisi… Bir nev’i doğruyu yanlıştan ayırmaya yarayan nurdan bir elek… Yani Kur’an’ca bir ifâdeyle “FURKAN” dır.. "Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nûr ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir." (Enfal Suresi, 29) ..Ayet-i Krrîme’de Allah Celle Celâluhû’nun beyân ettiği üzre doğruyı yanlıştan ayıran bir nûr, yani Kur’ân-ı azîmmuşân , onu idrâk edip anlayabilmemiz için nûruyla tenvîr eyleyip, biz şuurlu varlıklara ikram ettiği ni’met ve kıymet olan akıl...
Ne yazık ki nûrânî düşüncelerden mahrûm bırakılan, teknolojinin esîri haline getirilen akıl, ilmin dev dalgalı okyanuslarında nâçiz, çaresiz, bîtab kulaçlar atarken yaratılış gâyesine ihânetle, aykırı sürüp giden yaşam keşmekeşinde ne elem ki, ma’nevî hazları yakalaması mümkün olamıyacaktır
O halde Sonsuz Nûr’a sevdalı sonlu insan , sonsuzluk yolculuğunda, bilincini, aklını, gönül gözünü körelten gaflet sürmesini silmedikçe, maddenin zulmet perdelerini tek tek yırtmadıkça, bedensel arzu ve isteklerinin arsız şahlanışlarına gem vurmadıkça Sonsuz Nûr’un İllAllah Sarayı’na nasıl varabilsin?
Öyleyse bir hedefimiz olmalı bizim... Bezm-i elestin rûhlara sürûr veren hoş terennümüne olan hasretimizi dindirebilmek, Sonsuz Yâran’ımızın aşkına vuslat kapılarını açabilmek için ileriye, hep ileriye gitmek..Gerçekleri keşfettikçe Yüce Yaratıcı’nın ikramıyla yükselmek, meraklı bir kedinin minicik bir böceğin peşine düştüğü gibi hakikatlerin peşine düşmek , Kâinâttaki harikalığın,mükemmel dengenin Yaratan’a ait olduğunu öğrenmek , öğrendikçe anlamak, anladıkça yükselmek ve yükseldikçe boyut atlamak..
Ama insanız..Komplike varlıklarız..Her yükselişimiz bir düşüşe, her düşüşümüzse ardından gelecek yepyeni bir tırmanış ve bambaşka bir boyuta yükselmeğe aday.... Sanki insan elindeki feneri kaybetmiş, zorlu yollarda yorgun ve bîtâb düşmüş, sevgilisine hasret kalmış garip bir yolcu.. Naçâr kalıp düşüp kalkamadığında Yârin reyhân kokusu ve rahmet bûsesiyle diriltilecek, şefkatine mazhar olacak özel bir varlık....
Ve o sonlu insan, Sonsûz Nûra doğru son nefese kadar düşe kalka koşacak ve koşacak…Beden ve cismâniyetinin sisli, bulutlu ikliminden sıyrılıp, Sonsuz Sevgili’nin, hitâp çiçekleri açan bahçesindeki, nurdan helezonlarında yükselmeye, göz kamaştıran seçkinler semâsında, inciden yıldızlar arasında coşkuyla dolaşmaya yükselecek Biiznillah…:)