10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2159
Okunma


Mustafa CEYLAN
Mevlânâ neslinden, Karamanlı, Fatih devri devlet adamlarımızdan, doğum tarihi bilinmiyor, yeniçeriler tarafından evi yağma edildikten sonra öldürülen bir şairimizdir.
Şiir böyledir işte. Sadece tabandan gelip tavanı eleştirileriyle rahatsız eden ozan ve şairleri değil, saray odalarında paşa kaftanları giysili, ağa, bey,paşa, sadrazam ayırt etmeksizin ölümlere götürür sevenini.
Günümüzde özellikle gençlerin, hikâye, tiyatro, roman, anı, gezi gibi edebiyat türlerine değil de illâ ki şiire yönelmelerini anlamak biraz zor. Her 20 kişinin 18’inin şair olmak için özellikle internette çırpınıp durmaları yok mu; oysa şiire bakabilseler, şiir kendisini çok sevene zulmetmiş ve ölümlere götürmüştür. Sürgün, zulüm, kıyım ve ölüm… İşte gerçek şairin şiir eliyle uğradığı sonuçlar. Şair, şiiri ölümüne de sevendir. Müteşair ise şair olmaya çalışan veya kendisini şair sanıp, ölü şiirler doğuran her gün çok sayıda şiir yumurtlayandır.
Davasız şiirlerin havası bile olmazmış. Dava, inanç, azim, aşk ve Hak davasıdır kimi şiirlerde. Vatan davasıdır. Şiir, Mehmetçik olur savaşır cephede. Mecnun olur çöllerde Leyla Leyla diye gezinir.
Bir Gazelinde demiş ki:
“Âyine-i cemâline öyküne mi güneş
Kim şerm-sâr olur u yüzüne hayâ gelür
Müşk-i Hıtâ disem saçına benden incinür
Baht-ı siyâhı gör ki ne dirsem hatâ gelür”
Fatih, Çandarlı Halil Paşa’yı öldürttükten sonra, o dönem, sadrazam değişiklikleri ve savaşları şeklinde geçmiştir.
Hattâ, Fatih’in 1481 yılında vefatını müteakip Sadrazam Mehmet Paşa, padişahın ölüm olayını gizlemek ister. İki elçi çıkarır yola, birisini oğul Bayezid’a, diğerini de Cem’e. Cem’e giden elçi yolda öldürülür. Fatih’in ölüm haberi bir anda yeniçeriler arasında yayılır. Sadrazam Mehmet Paşa’yı çekemeyenler, başta İshak Paşa olmak üzere, yeniçerileri sadrazam aleyhinde kışkırtırlar. İşte bu kışkırtma sebebiyle sadrazam şairimizin evi yağmalanır ve öldürülür.
Kumkapı’da kendi adıyla anılan Nişancı Camii yanındaki türbeye defnedilir.
Şair ve tarihçidir Nişancı Mehmet Paşa…
Şiirleri bir Divan’da toplanmamıştır. Osman Gazi’den 2. Murad’ın ölümüne kadar olan olayları ve 1451’den 1480’e kadar meydana gelen 2 olayı anlatan tarih risaleleri bulunmaktadır.
Der ki :
GAZEL
Bana yâr u vefâdârım vefâ etmezse sağ olsun
Gönül bezminde ruhsârı yanar rûşen çerağ olsun
Cihânı almazam bir habbeye bir bûriyâ denlü
Mahallinde bana tek kûşe-i emn u ferağ olsun
İdersen gamzeler ağyâre mahfî çeşm-i mestünle
Aramızda nice bir dilberâ tîğ u bıçağ olsun
Ebed kurtulmasun cânum belâdur bend-i zülfünden
Siyâh kâküllerin murg-ı dile dâim turağ olsun
Nişânî dosttan el çekme cevr ile tahammül kıl
Bana yâr-ı cefâkârım vefâ etmezse sağ olsun.
Der ki:
Zülfüni kılsan perişân yüzün üzre sanırsam
Deste deste Gülşen-i hüsnünde reyhânlar yatur
Ey kemân ebrû idelden gamzeler tîrin revân
Sînede her lahza zehr-âlûd peykânlar yatur
Mahrû-yı şâhdan bir zerre pertev salalı
Kuşe-i kalbümde hurşîd-i dırahşânlar yatur
Şehr-i yâr-i memleket Sultan Mehemmed bin Murâd
Kim derinde hâne-i ikbâlinün hânlar yatur.
SON SÖZ BİZDEN OLSUN
SON TÜRBEDARIN SON SÖZÜ(Gülce-Buluşma)
İstanbul Kumkapı’da Nişancı cami
Cami yanında bir türbe
Asırların gürültüsü sessizliğin elbisesi olmuş
Pencere kenarında benimle,
Gerisini varın siz düşünün…
Bir hokka, bir divit ve bir parşömen
Fermanı tuğrasız kan kırmızı sözcüklerin içindesin yine sen
Alevsin benden kopan
Kendini gözyaşıyla söndüren alev
Kahverenginin sürüngen ve yapışkan nefesi
Ahşap ışıltısında Besmele çekende
Sen çıkar gelirsin biliyorum
Gez, göz, arpacık diyerek…
Şamdanların uğultusunda kekemeliğim
Azrailin son ıslığında kimliğim
Bırakma ellerimi sakın ha bırakma!
Ateş sarmaşıklarla donansın cismim
Takunya sesine düşen
Gülümseyen gül olsun resmim…
Avizeler avizeler şamdanlar ve buhurdanlar
Işığın dilinden ışık olan ışık, bel ki anlar
Elifin yüzünden gelir; akar gelir durmaksızın
Elsiz ayaksız gözyaşı,
……………….Boynu bükük mumdur canlar…
Kumkapıdan bir İstanbul’dur geçer
Saçları darmadağın..
Bir İstanbul’dur mis gibi zambak kokar
Dualanmış dudağın.
Ulubatlı sancağıdır özgürlüğümün burçlarına
İstanbul olup dikilmelerin.
Son türbedarını unutma, unutma benim
Hani nerde İstanbul çizen
Ellerinde ellerim…?
Çırayım, çıradan çıra, yak tutuştur şiirinle
Çakmadan kibritini bir kerecik beni dinle
Kovan yağmalatmış Yunus, sen ise kendi evini
Tarumardır evim barkım
…………………Bunca sene derdin ile…
Mustafa CEYLAN
17.03.2012 :00:30