2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
969
Okunma

Yüreğimin Nazım’ı…
Daha çok sevdiğinde gitmeyeceğim;
Daha çok yanacağım.
Söz veriyorum;
Sen elimi bırakmadan,
G İ T M E Y E C E Ğ İ M !...
Sen gelene kadar Yaz gelmeyecek buralara…
Sen gittiğinde Kış’tı ve ben hiçbir Yaz’la aldatmayacağım gidişini… Gidişin hep soğuk kalacak, hep üşüyeceğim gitmelerinden… Rüzgar gibi eseceksin, başka yönlere, ama ben hep rüzgarındaki soğukluk kalacak…
Her sabah yanaklarımda dolaşan öpüşlerinin izleriyle uyanıyorum… Islak diye mi öptün? Kurusun diye mi öptün? Ne kadar öpsen de, kurur mu? Kurusa bile kalmaz mı tuzlu izleri?... Yeteceğim zannettim Sana , uzaktan da olsa, yetemedim… Kendime azaldığım için yetemedim belki de…. Sen kendinden geçtin de , ben kendime kaldım mı Nazım? Yüreğin yüreğimde değil miydi? Yüreğim şimdi daha da ağrıyor, seni göremeyişimdeki o sonsuz boşluk doldurdu içini… Bu boşluk ağırlaştırıyor yüreğimi, taşınmıyor… Yer değiştirmiyor acının adresi! Hep aynı sızı, azalmıyor!
Kızıl saçlarımı doladım yüreğine… Sarıldım, çıkarma yüreğinden diye. Gidersen eğer, kırmızı saçlarım kan kusar Aşk’a, kana susar, ölmek ister sonra… Gömülmek, kesilmek mesela.. Kanamasın saçlarım, kanamasın yüreğim.. Kan ağlamasın gözlerim.. Sadece kan kırmızısı olsun saçlarım!
Geç kaldım işte sana, ne kadar erken gelmeye çalışsam da bu erkenlik ve bu geçlik yetmeyecek bize. Geçen zaman beni sana yaklaştırdığı kadar uzaklaştırmasının nedeni tam da bu işte… Geç kalıyoruz.. Belirsiz bir zaman diliminde bekliyor bizi ölüm. Geç kalışıma üzüldüğüm biri var işte. Bu üzüntüme seviniyorum. Sessizliğim hep Sensizliğimden… Uykusu kaçtı hep gecelerimin…
Başucumda beklediğin o gecenin sabaha doğuşu ne güzeldi. Güneş geldi ömrüm’e… Güneş açtı kalbime… Ayaklarımı karnımda toplayışım kadardı sana güvenişim… O güvenişim hep kaldı yanımda… Her gece hayalin bekledi beni sabaha kadar yine başucumda… Yorulmadı hiç, hiç uykusu gelmedi gecenin… Ben hep o güvenle uyudum… Bir gün gidersen ben nasıl uyurum? Kar tanesiyken avuçlarında, ısıttın beni, şimdi bir serin damlayım Sol’unda… Düş’en avuçlarında eriyen… Sana gelene kadar ne kadar bulaştım kelimelere, hiçbir kelime eritemedi beni …
Geceler çok soğuk burada, üşüyorum Nazım… Hiç üşenmeden sarsan beni … Sarsan kalbimi… Sensizken yüzüm gülmüyor hiç, gülmeyi istemem ki zaten. Nasıl gülebilir insan yarımken? Sensiz her şey haram bana şimdi… Senin yerine ben kendimi koydum hapise, gözlerim gökyüzünde, sana geleceğim günün hayalini kuruyor… Gökyüzünden bakınca daha bir yakın geliyorsun bana, yakınlaşıyor mesafeler… Bana mı öle geliyor?
Ben de üşüyorum en az yüreğin kadar… Yüreğim hiç ısınmadı sen gittiğinden beri… Buz tuttu, ben tekrar bir kar tanesine dönüşeceğim gece on ikiden sonra, eğer gelmezsen, Tanrı beni gökyüzüne alacak, beraberinde bir melekle… Ben yine yok olacağım… Zaman zaman diyoruz, mesafe, yaşlılık, ölüm diyoruz. Diyoruz da, ya melekler götürürse beni, ya hep yok olursam.. Başka bir ömür de, başka bir mevsim de mi bekleyeceksin beni? Sıram ne zaman gelir bir daha yeryüzüne inmek için? Ne zaman bir daha düşerim avuçlarına, ne kadar eririm bir daha… Kar’a dönüşmeden gel!!!
Yeterince mesafe var aramızda, bir de ayrılık girmesin.. Yoksul kalmasın sevdamız… Bir de kimsesiz… Zaten kimsesiziz… Sen bırakmadıkça elimi, ben hiç gitmeyeceğim Senden Yüreğimin Nazım’ı… Naz’ım, Niyaz’ım…
Bana uzak durma, uzaktan konuşma, uzaktan seslenme! Duyamıyorum sesini… Parmaklıklar ardında da olsa, kulağıma seslen, yüreğime seslen, uzaktan siz’li biz’li konuşmalar yapma bana, yeterince mesafe yok mu aramızda? Senin yolların bana uzak gelmedi hiç, çünkü insan sevince hele hele Pirâye sevince Nazım’ını bekler bin yıl hapiste de olsa… Sevince uzaklıklar yakın olmaz mıydı? Öyle dememiş miydik? Mesafelerden korkmayan sen, ne oldu yüreğine? Şimdi sen mi laf etmeye başladın mesafeleri? Asıl mesafeler yürekle ölçülmez mi? Dünya dediğimiz ne kadar bir yer? Ve Nazım kaç tane var?
Sayıyorsun ya hani beni görmediğin günleri, o günler benim sayamayacağım kadar çok fazla.. Sensiz bir saatim kaç satıra eşdeğer bilir misin?
Gitmiyorum ben bir yere ! Sen kovana kadar gitmiyorum… Gidişlerini sildim hafızamdan, gelişlerini ezberliyorum şimdi… Bizim gidişimiz bile ölüm ölüm kokar.. Gitmeyelim… Bitmeyelim.. Sen elimi bırakana kadar yok olmayacağım söz veriyorum… Sen elimi bırakana kadar bırakmayacağım yüreğini avuçlarımdan… Ölme ! Ölmene gerek yok, ben varım…. Sen gidene kadar söz veriyorum Ö L M E Y E C E Ğ İ M !....
Yüreğimin Nazım’ına….
YirmiYedi-Şubat-İkiBinOnİki-18:45
Nevin Akbulut