13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1252
Okunma

Gecenin sabahı geleceğe saklamak istemesiyle sonsuzluk girdabında dönen rüzgâr kırmızıya kayan suya doğru elini uzattı. Dalgaların bitip tükenmeyen çığlıklarının yankısı ulaştı kulaklarıma. Tuzlu suyun tokatladığı taşlar ağladı hıçkıra hıçkıra. Sandılar ki güneş daha doğmayacak üstlerine. Her darbenin ardından döküldü yere birkaç damla. Gün boyu uçuşan karanlık sonuna uğurlanan yaşamın arkasındaki gözyaşlarıydı bunlar. Taşlar ağlamayı bilmezler sanırdım ki; bizler insanken ağlamaya ar ederken onlar ağladılar, ben de şahit oldum.
Sanki yıllardır kapalı kalan bir sandık açıldı önümde. Bembeyaz kelebeklerin kanadına tutunmuş uçuşan umutlar vardı tüller içinde. Kim açtı diye düşündüm bir an. Bulamadım, cevaplarımdan emin değildim belki de. Uçuşan umutlar silik izler taşıyordu gözlerimin önüne. Çoktandır unuttuğum, yok saydığım anılar ve mutlu bekleyişler…
Kimdi beni bu sahilde tefekküre daldıran, denizi saçlarından sürükleyip karanlığa hapseden kimdi? Kimdi avucumda sımsıkı tuttuğum gamları karşı dağın yamacına fırlatıp atan? Kimdi mısraları derime kazıyan, kimdi kırık nağmeleri dilim perçinleyen kim di ha, kimdi?
Bir hevesle başlamıştı, eğlence beklentisi, bir merak belki de. Maddi dünyanın manevi iklime adım atışının iki günlük masalı. Zamanı delip geçen üç yüzün üstünde çiftin nurlu bakışı ve geleceğin sevimli nur bekçileri. Şimdiye dek görmediğim dünya, varlığını bilip de yok saydığım, yok olmasını dilediğim dünya, anlayamadığım dünya…
Odamın balkonundan yıldızları izliyorum şimdi, her zamankinden daha parlaklar. Her yanıp sönmeleri zikir çeken dervişleri anımsatıyor. Bir anda ensemi bir esinti yalıyor, ürperiyorum. Tokat yemişim gibi, hem de çelik bir elden, alev sarıyor tüm bedenimi. Kanım çekiliyor parmak uçlarımdan. Utanıyorum insansı düşlerimden, bitmeyen hayallerimden. Yıllardır akışına aldandığım zaman, bir sis içinde kayboluyor. Haykırmak istiyorum, bütün suçlarımı dökmek istiyorum karanlıkların içine. Bir ses duyuyorum derinden “Sus! Sus ve unut! Geleceğe bak, hiçbir şey geç değildir son nefese dek.” Bir avuç gözyaşı geçmişe lehim vuruyor, demlenmeye bırakıyorum şiirlerimi. Ve tek bir beyit dökülüyor gecenin gizemine.
Alevlendi yüreğim titreyen mum ne yapar
Yaklaşan eriyecek içimde bir güneş var.
Milyarlarca su damlası bir avuç deniz suyu kadar yer tutmasa da yağmura rahmet denmesinin nedeni muhtacın ayağına gitmesindenmiş. Yüzlerce insanı bir araya toplayıp ayaklarına giderek ihtiyacı oldukları sözlerle onları yeniden düşünceye sevk eden bu insanlar rahmet gibidir. Yolları açık olsun.
Sürsün hizmet çabası sürdükçe hüsnü niyet
Başarı anahtarı sorgusuz teslimiyet.
Afet kırat