10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1034
Okunma
Konuklarıma, çay vermek zamanı idi.Çaylarımızı getirdim. Sinderella masal kitabı kızımın
elinde. Çaylarımızı yudumlarken gözlerimizin ucuyla kitaba bakıyoruz. Çaydan sonra mey
ve olarak elma ve mandalina getiriyorum. Kızlar gülüşüyor,kıkırdaşıyor.Televizyondaki dizi
lerden,dizilerdeki oyunculardan söz ediyorlar. Kezban bir ara:
" Ayy! Hani şu babasıyla oğlu var ya, işte o adamı yani babasını ben bizim öğretmene benze
tirim. Ne kadar benziyor değil mi Fatma? " diyor kardeşine dönerek..
Fatma çok gerçekçi:
" Sen de herkesi birilerine benzetirsin. Neresi benziyor? Hiçte bile benzemiyor.."
Kezban inatla:
"Valla benziyor. Niye benzemiyormuş ?"
Sonunda bu inat karşısında Fatma yeniliyor. "Tamam, senin dediğin olsun." deyip yakasını
ablasından kurtarıyor..
Kızların arasına katılan,kiracımızın kızı da Kezban’ın her söylediğine kahkahalarla gülüyor.
Onun da gözü Sinderala masal kitabına takılıyor.Sonunda dayanamayıp kızımın elinden alı
yor. Az sonra masal kitabı üç küçük genç kızın ellerinde dolaşıyor. Tümü de ilkokulu bitir
dikleri halde kitabı doğru dürüst okuyamıyor. Fatmanın elinde kitap utançtan büzülüyor
sanki. Birinci sınıf öğrencisi gibi heceleyerek okuyor..Diğerleri masalın içindeler. Sayfalar
da düşlerle gezinmekle kalmadılar.Dilleri dönmeyen Sinderella’yı Mine’ye çevirdiler. Mine ki
racımızın kızının adı. Masalda, Sinderella geçtikçe ’Mine’ diye okuyor Fatma. böylelikle ma
salla daha da özdeşleştiler.
Onlara acıyla bakıyordum. Onların gençlik düşlerini, ben de yaşamıştım. Büyüklerimin bana hazırladıkları gelecek bilinmezliklerle doluydu. Görücü usulü evlenme.Okutulmama.Yetenek
lerine olanak sağlanmaması. Kitaplar düşlerimde kalan altın parçacıklarıydı. Resim, televiz
yon ekranlarında seyrettiğim bir güzellikti. Bir Sinderella olmayı kim istemez ki!
Konuklarım, gülüşerek, kıkırdaşarak birer Sinderella olmuşlardı. Onları uğurlarken, derin
bir iç geçiriyorum. Aileleri ,ay başında ev kiralarını nasıl vereceklerini düşünecekler, işsiz babaları, uykulu gözlerle somurtarak karşılayacak onları. Onlar düşlerinin kül kedisi masal
kitabını bıraktıkları yerde kalacağını pek alâ biliyorlar. Biraz düş kurmanın kime zararı
var ki. kıkırdaşan kızlara babaları asık suratıyla:
"Sırattan mı geçtiniz, ne diye gülüyorsunuz?" deyip azarlayacaktı..
Kezban’gilin evlleri, bizim evle bitişikti. Kapıdan çıkarken Kezban bana döndü:
" Kız Nurten abla; şu dizideki Sue Ellen var ya ona ne kadar benziyorsun."
Güldüm:
"Sahi mi? Bunu bana bir akrabam daha söylemişti."
Fatma homurdandı. Kalın sesiyle:
" İllâ birini, birilerine benzetecek. Tövbe tövbe Yarabbim."
Birbirleriyle atışarak gülüşerek gittiler. Onlar da alt katta oturuyorlardı. Kezban iki üç adım koşarak evin penceresinden içeriye baktı. Kimse görünmüyordu. Oturduklar apart
manın köşesinden annesini ve kardeşlerini arkada bırakarak hızlandı.
Fatma arkasından seslendi:
" Heey, ablaa! Nereye gidiyorsun,böyle hızlı hızlı ? "
Koşarak yanına yetişti:
"Akşam oluyor valla, babam uyanmıştır.Evin kapını geçip gittin bakıyom da."
Kezban biraz duraksadı :
"Yeşil iş ipliğim bitmiş,şuradan Hacı abiden alıp gelecem."
Fatma:
" Çabuk gel! Babam uyanmışsa, azarı yersin valla!"
Fatma iri gözleri fıldır fıldır, cin gibi bir kızdı. Ablasını biraz saf bulur, adeta onu yönetirdi
Kezban’ın birden yanından koşar adım uzaklaşmasından ne yapacağını hissetmişti.
Kezban kardeşinden yakayı kurtardığına sevinerek,gözler bu çıkmaz sokağın hemen karşı
sındaki bahçeli eve baktı. Nişanlısının ve ailesinin oturduğu evdi. Belki Kemal’i görebilirdi.
Ağır adımlarla bakışları evde,ip alacağı dükkâna yürüdü. Kemal’i yanlış yerde aramıştı. Ke
mal dükkânda bir sandalyeye kurulmuş, dükkân sahibiyle konuşuyordu. Kezban’ı görünce
ayağa kalktı.Kemal önce ne yapacağını bilemeden süzdü Kezban’ı. O çok konuşan Kezban
oracıkta gitmiş yerine, gözlerini yerden ayırmayan uslu bir kızcağız gelivermişti. Kemal’in konuşmasıyla başını kaldırdı.
Kemal, doğrudan.
" Akşam vakti niye geldin dükkâna?"dedi.
Kezban en usul sesiyle:
" İplik alacaktım."
" ne ipliği?"
" İş ipliği.Takım işliyordum da."
" Ha, al o zaman."
Kezban, nasıl iplik alacağını,dükkân sahibine söyledi:
" Evet o Hacı abi. Yirmi yedi numara.Tamam o işte."
Kemal parasını verdirmedi:
" Eğer almak istediğin bir şey daha varsa al." dedi.
Kezban, hayır almayacağım derce başını kaldırdı. Bütün renginin kaçtığını hissediyordu.
Kemal , o çıkarken peşinden çıktı. Hava kararıyordu, lâpa lâpa yağan karla birlikte. Kez
ban’ın gözleri yerdeydi.Sanki Kemal’e baksa bir azar işitecekmiş gibi. Kemal,Kezban evleri nin köşesini dönmeden kulağına bir şeyler fısıldadı. Kezban yavaşça " Evet" dedi..
Kezban, evlerinin dış kapısından girerken son bir cesaretle nişanlısına baktı. Köşede
durmuş ,elleri cebinde ona bakıyordu. Tek elini cebiinden çıkarıp, "içeri gir" işareti yaptı.
Devam edecek