4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1675
Okunma

CEHENNEM / LİK HAYATIM - 12
TAM BİR KUMARBAZ OLDUM !
Yine ders çalışmaktan bir şey anlayamadığım bir akşam, ’’ Ben aslında sana değil, Bahar’a aşıktım!’’ hakaretlerine kadar varan , onun her zamanki gibi aciz, sessiz kaldığı, bana yalvardığı tartışmalarımızdan birinin sonunda sokağa attım kendimi.
Ayaklarım beni doğruca köyün diğer ucunda, en son açılan Muhacir Salih’in kahvesine taşıdı. O kahvede kumar oynandığını duymuştum ve ben de o amaçla gittim. Kendi kendime vardığım hüküm, ben zengin olmadığım için eşimin küçümsediği şeklindeydi. Üvey ağabeyimin iyi bir kumarbaz olduğunu ve kumardan çok paralar kazandığını duymuştum.
Kahveci olmama rağmen hiç de masaya oturup oyun oynamamıştım aslında. Sadece seyrederek bir parça öğrenmiştim. Bir kişiye ihtiyaç olan bir okey masasına oturdum. Tarif edildiği şekilde oynamaya başladım. Bilmem kasıt mıydı yoksa acemi şansı mı ? İlk elde ben kazandım. O kazandığım paranın üç yüz lira olduğu da halâ aklımda.
Sonra hep oynamak istedim. Masadan kalkmak eve gitmek istemedim. Sürekli kaybetmeye başladım. Param bitmeden de ayrılmadım.
Eve geldiğimde suratım, sinirlerim çok kötü oluyordu. Her şeyin acısını eşime bozuk atarak, yaptığı her işe mana bularak çıkarıyordum. Sadece şiddet alışkanlığım yoktu. Dövmek, vurmak adetim değildi. Fakat sözlerim, hakaretlerim kesinlikle dayaktan çok daha ağır oluyordu. Tercih etmesi mümkün olsa eşim, belki de dayağı tercih ederdi.
Akşamları sinemayı başlatıp paraları topladıktan sonra Mustafa adlı bir arkadaşa bırakıp ayrılıyordum kahveden ve doğruca kumar oynadığım kahveye gidiyordum. Tüm paramı bitirmeden de dönmüyordum.
Okullar tatil olduğundan gündüz yine kumar başındaydım. Tam anlamıyla kumar bağımlısı, acemi bir kumarbazdım ben. İnsanlar bana ’’ keklik ’’ gözüyle bakıyorlardı. Her türlü hile, taş çalma, makasa alma yaptıkları belliydi.
Para yetiştirememeye başladım. Babam aslında bana hiç hesap sormazdı. Kazandığı her parayı bana verir, cüzdanına kaç para bıraktığını bile söylerdi.
Eşime düğünde epeyce bilezik, kolye falan takmıştım. Bir miktar çeyrek altını olduğunu da biliyordum.
Önceleri benden habersiz, benim ve babamın verdiği harçlıklardan biriktirdiği paralardan verdi. Su gibi kaybettim hepsini kumarda. Tekrar tekrar istedim.
Kumar bağımlılığı çok kötü bir hastalık. İnsanın iradesi tamamen kayboluyor ve aklında sadece para bulup kumar masasına oturmak geliyor. Ne utanma kalıyor ne de acıma duygusu.
Teker teker bileziklerini, altınlarını alıp satmaya, hepsini de kumarda kaybetmeye başladım.
Bütünleme sınavlarımın günlerini bile unuttum. Çoğuna da gitmedim.
Babama karşı biraz olsun utanmam kalmıştı. Sırf o yüzden okullar açıldığında yine okula başladım. İlk günlerde kendimi toparlamaya çalıştım. Dersleri daha dikkatli dinlemeye, kütüphanede boş zamanlarda ders çalışmaya başladım.
Ne kadar dirensem de boşuna. Bir türlü beceremiyorum dersleri. Hiç bir şey anlamıyorum ne Teknik Resimden ne de Matematik derslerinden.
Sonunda okul çantamla Taksim’deki baraka kumarhanelerin yolunu tutmaya, oralarda kumar oynamaya başaldım.
Eşimin son altınına kadar bozdurmaya, hepsiyle de kumar oynamaya kararlıydım.
Bir mucize umuyordum. Bir gün benim de şansım dönecek, kumarda kazanmaya başlayacak ve bütün kaybettiklerimi geri alacaktım !
( Devam edebilir )
Fikret TEZAL