14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1383
Okunma

NOT: BU YAZIDA SANAL REKLAM UYGULAMASI VARDIR...
Ellisekiz yaşındayım. İlkokula yedi yaşımda başladığımı düşünürsek demek ki bu güne kadar gerek öğrenci olarak, gerekse öğretmen olarak tam elli bir kez kutlamışız Tutum-Yatırım ve Yerli Mallar haftasını.
Hatırladığım en eski kutlama ben ilkokul beşinci sınıftayken yaşadığım Tutum-Yatırım ve Yerli Mallar haftasıydı.
Erzurum’un Kor Gala’sında, yani Hasankale, daha da yani Pasinler ilçesindeydik. Öğretmenimiz Remzi Bey önümüzdeki hafta Tutum-Yatırım ve Yerli Mallar haftasını kutlayacağımızı bildirmiş ve hepimize evlerimizden tamamen yerli malı olan meyve, yiyecek filan getirmemizi söylemişti.
Bir hafta sonra sınıf tamamen yerli ürünlerle dolmuştu. Sımışka ( Ay çekirdeği ), kavurga ( kavrulmuş buğday ), közde kartol ( patates ), çeçil peyniri, gagala ( bir çeşit tandır ekmeği ) aluça, kekler, börekler, aklınıza ne gelirse...Hali vakti biraz iyi olan öğrenciler de elma, mandalina, portakal gibi mevsim meyveleri ile sınıfı çeşitlendirmişleri. Ha babam de babam tıkınıyoruz artık Allah ne verdiyse...Birbirinine leblebi atanlar mı dersiniz..Mandalina-portakal kabuklarını birbirinin gözüne sıkanlar mı dersiniz...Her bir halt var...Olmayan tek şey yatırım ve tutum....Yani yerli mallar var da tutum ve yatırım diye bir olay yok.
Öğretmenimiz yerli malı kullanmanın önemini belirten bir konuşma yaptıktan sonra eline portakalı alarak sordu.
-Çocuklar bu portakal nereden geliyor? Kim söyleyecek bakalım..
Çalışkan bir öğrenci atıldı hemen...
-Vaşingtondan geliyor öğretmenim.
Bastım kahkahayı... Salak şey...Vaşingtondanmışşş...Atıldım hemen öğretmenin bir şey demesine fırsat vermeden.
-Öğretmenim arkadaşım bilemedi di mi? Bu portakallar Yafa’dan geliyor...
Bu sefer öğretmenimiz kahkalarla gülmeye başladı.
-Hayır çocuklar hayır...Bunlar Finike’den geliyor...Antalya’nın Finike ilçesinden...
Sonra yine sordu:
-Bu elmalar nereden geliyor?
’’Golden’den ’’ der miyim hiç..Ya o da yanlışsa..
Allahtan kirazın mevsimi değildi...Sorsaydı Napolyon’dan diyecektim...İyi ki sormamış. Meğer Isparta diye bir yerden geliyormuş.
Kader bu...Sonunda ben de öğretmen oldum...Pek çok da Tutum-Yatırım ve Yerli Mallar haftası kutladık tabii ki. İlle velakin bunlardan iki tanesini hiç unutamam.
İlki Batman’dan...
İlkokullarda olur da Liselerde olmaz mı Tutum-Yatırım ve Yerli Mallar haftası...Âlası olur hem de. Ama Liselerde bu olay bir hafta boyunca devam eder...Amaç dersi kaynatmaktır. Kim takar Tutum-Yatırım ve Yerli Mallar haftasını.
Her neyse efendim.. Sınıfa girdim tam derse başlayacağım Yan sınıftan davet geldi: ’’ Hocam Tutum-Yatırım ve Yerli Mallar haftasını kutluyoruz. Bize katılmaz mıydınız?’’ Hiç katılmaz mıyım? Batman Lisesi’nde bu haftanın nasıl kutlandığını çok iyi biliyorum çünkü...Sınıfı topladım ve yan sınıfa girdim...Aman Allah’ım o da ne?...Ramanlılar Aşireti beyinin oğlu Roni sınıfı yam bir kebap lokantasına çevirmiş. Lahmacundan tavuk şişe kadar ne ararsan var...Alayı yerli...Vallahi de yerli billahi de yerli. ’’ Dalın ’’ dedim çocuklara...Önce ben daldım tabii ki tüm yerli mallarına....Ama gözüm de Adnan’da hani. Neden mi? Anlatayım:
Yerli mallarını, tamamen yerli olan midelerimize indirdikten sonra sınıfımıza döndük...Hemen Adnan’a seslendim.
- Adnan’ım şimdi sen bu ziyafetin altında kalmazsın değil mi? Bu sınıfın da bir onuru var, gururu var...
Hamidiler aşiretinin Şıh’ı (Rahmetli) Hıvzullah’ın oğlu Adnan’a...Gaz veriyorum inceden inceden...Eeee Adnan da bunun altında kalacak değil ya
-Hocam sen hiç merak etme... Elbette bu sınıfın da bir onuru, haysiyeti var. Sınıfımızı boynu bükük bırakmayız evel Allah Ramanlılar karşısında...
Hemen ertesi gün bu sefer bizim sınıf çağırdı yandaki sınıfı...Onlar kebap ziyafeti çekmişlerdi ya tatlıları unutmuşlardı...Adnan da döşedi bizim sınıfı...Baklavadan bülbül yuvasına, ekmek kadayıfından, şambabasına kadar ne kadar tatlı varsa...Vallahi hepsi yerliydi...Yabancı olan bir tek Coca Cola vardı her iki ziyafette de...Ama o zamanlar onu da yerli sanıyorduk. Zaten koka kola demiyorduk o zamanlar kaka kola diyorduk.
Neyse şimdi de gelelim Dimes olayına...
Kocaeli-Akmeşe Yatılı İlköğretim Bölge Okulundayız....Ben dersteyken yan sınıfımdan davet geldi ’’ Hocam Saffet Bey sizi ve sınıfınızı Tutum-Yatırım ve Yerli Mallar haftasına davet ediyor’’....Bizim sınıf da hazırdı zaten aynı eylem için...İki sınıfı birleştirdik. Elllerimizde ne varsa önce öğretmen masasına boşalttık sonra da çocuklara eşit olarak paylaştırdık. Yani kimse kimseden daha fazla elma, kavrulmuş fıstık ve fındık, portakal yiyemeyecek...Hafta dolayısıyla bir meyve suyu fabrikasının hediye ettiği kutu meyve sularını da dağıttık ve tam başlayacağız yerli mallarını yutmaya başladı bir zırıltı.
-Eeeeee hüngür hüngür..hüngür...
-Ne oldu oğlum?
-Öğretmenim dimesimi çaldılar.
-Anlamadım neyini?
-Dimesimi?
Yav çocuğun bir şeysi çalınmış da ne? Saffet bey bana bakıyor ümitle dimes ne diye lakin benim bildiğim hiç bir dilde yok böyle bir kelime..Tekrar soruyorum ’’ Oğlun neyin çalındı ’’ diye...Israrla dimesimi çaldılar diyor.
Arkadaşları da bir şey söylemiyorlar...
Çoğu Kandıra’lı olan öğrencilerin bir huyu var: Mesela sabah töreni yapılacak...Bağırıyorsunuz ’’ Çocuklar sıraya girin ’’ diye Kandıra’lılar asla girmezler ille isim isim söyleyeceksin hepsine sıraya gir diye...Yani askedeki o meşhur hikaye tamamen doğrudur...Kıt’a duuurrrrr....Kandıra’lı sen de dur ....
Velhasılı çocuğun ağlamasını kesemiyoruz ki biz de dalalım yerli mallarına...
Fındığı gösteriyorum:
-Bu mu
-Değil
-Portakal?
-Değil
Masadaki tüm yiyecekleri tek tek gösterip soruyoruz değil değil değil....
Sonunda bir kız öğrenci parmak kaldırdı.
-Öğretmenim ben biliyorum dimesin ne olduğunu.
-Kızım biliyorsun da niçin söylemiyorsun iki saattir?
-Öğretmenim bana sormadınız ki.
-Haklısın kızım. Kandıra’lı olduğunu unuttum bir an....Peki neymiş dimes?
Kız kutu meyve suyunu gösteriyor...Bakıyorum: Üzerinde DİMES yazıyor...
Velhasılı tam ellibir yıldır yerli malları mideye indiririz de tutum ve yatırım konusu hep askıda kalır nedense...Hatta o haftada bile...