7
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1497
Okunma

İnsanlar yaşadıkça ve düşündükçe ilerler. İlk insanın bilinç yapısında, somut imgelerin pratik bir değeri vardır. Düşünürken özgürdür, kuralları kendisi koymuştur çünkü. Her kural, dönemin düşüncesindeki bir yansımasıdır. İnsana, topluma, evrene bakarak düşünsel modeller üretmişlerdir hep.
Antik çağ’dan Orta çağ’a kadar. Anadolunun Batı kıyıları, Hititler, Fenike, İskitler, Kartaca, Etrüskler. Hunlar, Moğallar, Mısır ve Mezopotamya. Sümer’ler, İndus Vadisi, Asur, Urartu, Mitanni ve Babil. Aztekler, İnkalar, Kızılderililer ve Medler. Mayalar. İsrail ve Yehuda Krallığı, İran’da Zerdüştçülük, Hindistan’da Budacılık, Çin’de Lao Tzu ve Konfiçyüs’e kadar daha birçok uygarlıkların yaşam ve şiirsel anlayışında hiç değişmeyen özdeşlik ilkesinde insanı kucaklayan şiir üretmişlerdir. Heyecanlar, içsel dürtü ile güdüler ve tutkularıyla ortaya çıkan duyusal hareketlikler de kendilerini göstermişlerdir hep.
SANATIN MERKEZİ AKILDIR.
Biçimlenmesi için daha sonra bir yerlere yazma ihtiyacı duymuştur insan.
Yüzyıllar boyunca günümüze kadar gelen bütün kavramlar, ürettiğimiz yeni kavramlarla birlikte uyum içinde olması, insanın algı dayanağı çerçevesinde şiir dilinin yerleşik bir değer olmasından geçer. Bu yüzden kutsal bir kitaptır. Dev bir kütüphanedir orası. Her insanın içinde yatan bir duyarlığın gizli, fakat aynı ölçüde önemli bir birikimi akılda toplanan şeklidir şiir. Gerçek kimliğini bulmak isteyen herkesin er geç dönmesi gereken bir kaynaktır. Tanrıyı, aşkı, mantığı, duyguyu, doğayı, tutkuyu, insanı ve sevgiyi kucaklayan dev bir kütüphanedir.
Tıpkı Tanrının evreni yaratması gibi şiir de kendi gerçeğini yaratır. Bilinçte, evren bir bütün olarak görülür, anlam biçimle iç içedir. Şiir, insanlığa, tümel varoluşa tanıklık eden, mitolojiden önce yaşadığı en büyük düşünce etkinliğidir. Ağaçlara, taşlara işlenen figürler mimari yapısı olan kararlı bir eylemdir. Anlatım gerekleri mitsel geleceğe evrilen bir süreçtir. Kahramancadır, epik sanattır. Heyecan akımının yüze çıkışı vardır orada.
Ağaçlara, taşlara işlenen figürler bütün kutsal kitapların toplamıdır. Özgür iradenin yasasına evrilen bir süreçtir. Aşka benzeyen aşktır, lirik sanattır. İnsan aklına olan sarsılmayan bir güven vardır orada.
Eski Mısır’da, dört bin yıl önce yazılmış “Arpçının Şarkısı” bilinmeyenler dünyasından, bilinenler dünyasına atılmış önemli bir adımdır.
Afrikalı Bechua kabilesi “Bir olay, bir başka olayın çocuğudur” der.
Nepal’de “Ölümsüzlüğe ulaşmış bir tek adam göster bana” diyerek, felsefeye, yazın tarihine önemli bir ışık tutulmuştur.
(İ.Ö. 600) yıl önce yaşayan dört büyük İsrail peygamberlerinden biri olan Yeremya’ nın müridi; ünlü Latin şairi Horatius’dan tam beş yüz yıl kadar önce yazılan“Tanrının suretinde ancak Tanrıya tapılır” günümüze kadar gelen süreçte, şiirin gelişmesinde önemli bir belgedir.
Liberya’da yaşayan kabileler somut bir biçimi olmayan Nionsva kavramını üretmişlerdir. Kızılderililerin büyük tanrısı Ometeotl da genel bir kavramdır. Fenomenler arasındaki nedensel ilişkiler, felsefeye, kültürel gelişmeye, geleceğe bağışlanmış hepsi birer armağandır.
AKIL MANTIĞIN KURUCUSUDUR
Eskiler ve yeniler nesnel bir yargı ölçütü aramada birleşirler. Çünkü bütün imgeler ağırdır.
İnsanın bilinç yapısında anlatım gereklerini oluşturan her şeyin özetidir İMGE.
Yazı bulunmadan önce duvarlara çizilen bir kuşun ne anlama geldiğini anlamakla, bir avcının nereye ve ne zaman döneceği arasında ince bir çizgidedir kanatları. Bu yüzden her imge birbirine benzemez.
Her çağın bütün ozanları kardeştirler.
M.Ö I. yüzyılda yaşamış Seneca, Ovidius, Tacitus, Horatius, Vergilius, Catullus, Lucretius, Cicero, Terentius ve Plautus. M.Ö II. yüzyılda yaşayan Plutarkhos, M.Ö III. yüzyılda yaşayan Apollonius, M.Ö IV. yüzyılda yaşayan Aiskhylos, M.Ö V. yüzyılda yaşayan Sappho, M.Ö VI. yüzyılda yaşayan Anakreon, M.Ö VII. yüzyılda yaşayan Arkhilokhos, M.Ö VIII yüzyılda yaşayan Hesiodos, M.Ö IX. yüzyılda yaşayan Homeros bu yüzden şiire kardeştirler.
Bu yüzden bütün ozalar kardeş olur. Zulme, karanlığa, bilgisizliğe, açlığa ve mutsuz kılan her kötülüğe karşı direnmede çağlar boyu sürüp gelmiş bir kardeşliktir bu. Tutsak uluslar, zincirleri kırıp ulusal bağımsızlıklarını kazanma atılımlarına, çağın bilincine varmış birçok ozan, yazar ve sanatçı bu hareketlere öncülük etmişlerdir. Bir yandan kızdığı kabile reislerine, krallara, hainlere ateş püskürtürken, bir yandan da sevdiğini kadife gibi okşamısını bilen en iyi şairlerdir. Bir yanı kılıç keskinliğinde, bir yanı ipek yumuşaklığındadır. Çağın hem dili, hem yüreği olmuşlardır.
HER MEZARIN BİR ŞİİRİ VARDIR
...
devam edecek.
2011-istanbul