6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1080
Okunma

CEHENNEM / LİK HAYATIM - 7
BEN ANARŞİST OLDUM
Yaklaşık iki buçuk saatlik bir yolculuk sonrasında, tüm heyecanımla okuluma vardım.
Sıkı yönetim ilân edildiğinden sokaklarda sık sık askerlere rastladım. O zamanın alışkanlığı ile sanki daha güvende hissediyordu insan kendini.
Okul etrafında hatta içinde de askerler olmasına rağmen okul girişinde güvenlik kontrolunu yine polisler yapıyordu.
Giriş kat koridoru olağanüstü bir öğrenci kalabalığını barındırıyordu. Sırtımı duvara yaslayarak ben de dikilip beklemeye başladım. Sınıfımın neresi olduğunu bile araştırmadan sadece bekledim. Lise dönemi alışkanlığından olsa gerek, birilerinin çıkıp sınıflarımızı tarif etmesini bekliyordum.
Tanıdığım tek kişiye rastlamadım o gün. Herkes belli gruplar halinde sohbet ederken ben kendi başıma etrafımı seyrediyor, kimseyle konuşacak cesareti bulamıyordum. Hiç kimse de benimle ilgilenmedi.
Bir kız öğrencinin elindeki gazeteleri dağıtmaya başladığını gördüm. Benim yanıma gelmeden bir endişe,korku sardı beni. O devirde insanlar okudukları gazete , kitap ve dergiler için dövülüyor, öldürülüyor ya da hapse atılıyordu çünkü.
Kız bana gazeteyi uzattığında ellerim titreyerek aldım. Halkın Kurtuluşu ’na ait bu gazetenin manşetinde, koskoca puntalarla ’’ SIKIYÖNETİME HAYIR !’’ yazıyordu. Heyecandan hiç bir şey anlamadan okumaya başladım gazeteyi.
Epeyce sonra, okul yönetimini ellerinde bulunduran DEV-GENÇ DEV SOL’un okuldaki sözcüsü olduğunu öğrendiğim APO adlı kişi, okulu o günlük boykot edeceğimizi ve toplu olarak Akaretler Yokuşu’ndan Beşiktaş’a doğru yürüyeceğimizi duyurdu.
- ’’ KAHROLSUN FAŞİZM !’’ diye ilk slogan atılınca, askerler silâhlarını bize doğru doğrulttular.
- ’’ BAĞIRMAYIN YOKSA ATEŞ AÇARIZ !’’
Sustuk önce. Korktuk çünkü. Tabii ben ve benim gibi bu tür olaylara aşina olmayanlar aslında korkanlar.
- ’’ FAŞİST CUNTA, DEFOL !’’
- ’’ SIKIYÖNETİME HAYIR !’’
diye sloganlar atarak, askerlerin yüzüne yüzüne haykırarak yürümeye başladık. Galiba askerlerden çok siyasilerden korkuyorduk. Çünkü askerlerin tehditlerine aldırmadan en yüksek sesimizi zorlayarak bağırmaya devam ediyorduk.
Daha önce hazırlanan lâstikler yol ortasında yakılmaya başladıktan bir süre sonra, galiba askerin tutuklama yapmasından korkup dağılmaya başladık.
...............................
Sloganları atarken benim de devrimci ruhum kabarmaya başlamıştı sanki.
Evet, sıkıyönetimden önce ülkenin durumu gerçekten çok kötü idi. Bütün iş yerlerini grev dalgaları sarmış, okullar da kapanmıştı. Sıkıyönetim sayesinde fabrikalar yeniden çalışmaya başlamış, okullar da birer birer açılmıştı işte.
Fakat o kötü ortam önce sıkıyönetim ilân edilip daha sonra da darbe yapmak için suni olarak yaratılmıştı. Tüm bu karanlık senaryoların yazarı da ABD’den başkası değildi. Yıllar sonra itiraf ettikleri şekilde Sağın da solun da arkasından ABD çıkmıştı. Solculara , boşuna ’’Rus uşakları ’’ damgası vurulmuştu. Zaten Sovyetler Birliği’nin de Türkiye ile uğraşacak hali yoktu.
Kim ki haksızlığa, sömürüye, adaletsizliğe baş kaldırmış ; hepsinin adı ’’ Komunist, Rus Uşağı, Vatan haini, Anarşist ’’ olmuştu.
O asker bizim askerimizdi ama o günlerde kullanılmıştı işte. Polis deseniz zaten POL-DER (solcular), ve POL-BİR(sağcılar) olmak üzere bölünmüştü. Aynı şekilde, memurlar, öğretmenler, sendikalar hepsi de bölünmüştü.
................
Ülkenin Bağımsızlığına ABD müdahalesi vardı.
Ülkede adaletsizlik, sömürü, zulüm vardı.
Özellikle Doğu ve Güneydoğu çok ihmal ediliyordu.
Yoksullar eziliyordu.
Benim tüm bunlara itirazım , isyanım vardı.
Öyleyse ben solcuydum, devrimciydim ve devlet yetkililerinin koyduğu teşhis ile anarşisttim.
(Devam edebilir )
Fikret TEZAL