Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Aegishjalmur
Aegishjalmur

SİSYPHUS, ATA BİNEBİLİR MİSİN SEN?

Yorum

SİSYPHUS, ATA BİNEBİLİR MİSİN SEN?

8

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1051

Okunma

Okuduğunuz yazı 20.11.2011 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.

SİSYPHUS, ATA BİNEBİLİR MİSİN SEN?

Dün, bedenime yatağa doğru gitmesi için önermeler yaptığımda saat gece yarısını çoktan geçmişti. Takriben sabaha karşı dört buçuk sularında -açıkçası pek emin değilim saatten- tahminen dört ya da beş saniyeliğine bilincimi kaybettim ben. Üstüm örtük, kıçım başım da açık değildi hem. Hizmetçilerime de kapı, pencereyi sıkı sıkı kapatmalarını tembihlemiştim.

Bireysel olarak dinlenme eylemlerini severim. İkili ya da toplu halde yapılanlardan pek haz etmem. Yalnız olmalıyım, çünkü yalnız olunca düşler görürüm. Gerçeklikten uzaklaşabildiğim yegane anlarım. Aslında ben herşeyi o düşler de anlarım. Bir çok şeyi de anarım. Atları mesela. Ölüm gibi beyaz olan pürüzsüz atları. Her defasında onlar ölmeden önce yetişemediğim atları. Bir sonraki düşümde yetişebilmem için hep umut vermiştir bana. Yetişememek iyiydi, hoştu da... işte.

-Merhaba Sisyphus-

Dedim ya dün bir önceki dünlerden farklıydı. Neden anlamıyorsunuz bilincimi kaybettim; Ben, dün ölmeden önce o beyaz atlara yetiştim. Yetişmiştim ama umutlarım da bitmişti. Artık atlara yetişebiliyordum. Umudum kalmadı diye düşünürken atlardan çekingen olanı kekeleye kekeleye birşeyler söylemeye çalıştı bana. Anlamadım. Bir şeyler dedim. O da anlamadı. Bunca zaman kahırlarını çektiğim atlar beni anlamıyordu. Korkunç bu! Kabul edemedim, atların ayaklarına kapandım, ağladım. Çok acıdılar bana ama anlamıyordum onları. Birbirlerine kişnemeye başladılar. Ürküttüler beni. Ama o atlar benim düşlerimin atları ürkmezdim ki onlardan bilmiyorlar mı? Ben ağlamaya devam ettim. Onlar da koşmaya başladılar. Çok uzaklarda ki portakal bahçelerinin arasına kadar koşan atlar bir anda komodo ejderlerine dönüştü. Uzaktan sayamadım ama bi düzineyi hayli geçkindi. Koştum yanlarına gittim. Komodo ejderlerine dönüşen atların ağızlarında sadece bacakları görünen kadınlar vardı. (kadın olduklarına yemin edebilirim.) Şimdi durup dururken bu kadınlarda nereden çıktı. Kimdiler ve niye komodo ejderlerinin ağızlarındaydılar. En önemlisi niye yarıları, yüzleri yoktu. Bilemedim.

‘Tamam beyler’ diye bağırdı biri. Şalter sesleri geldi. Biranda ortalık güneş gibi aydınlandı. Etraftan alkış sesleri yükseldi. Kalabalık toplanmıştı. Komodo ejderlerinin içinden sürünerek çıkan kadınlar geri kalan bedenlerini oksijene teslim ettiler. Komodo ejderleri de ayağa kalktı kostümlerini çıkardı. İnsanlar.. düşlerime insanlar kaçmış... insanlardan önemlisi kadınlar... komodo ejderlerinin ağzından çıkan kadınların yüzleri, bu kadınlar benim kadınlarım. Daha önceki hayatlarım da bana değen kadınlar şimdiki hayatımda, düşümde bana karşı olmuşlar. Karşıma dizildiler. Başını öne eğende vardı, şuh ve iğrenç kahkahalarla gülen de vardı. Sarışın olanı ‘merhaba’ dedi. Cevap vermedim. Yanıma geldi kokusu hiç değişmemiş nasıl sabit kalabilmiş ki? Burun deliklerinden çıkan nefesi yanaklarıma değdirdi ve gitti. ‘Deli’ dedim arkasından. Deliydi de aslında ama bakmadı. Esmer olanı geldi. ‘Çok uzun zaman oldu’ dedi. Evet çok uzun zaman olmuştu. Yüzü aynı. Hiç değişmemiş. Nasıl değişmeden sabit kalabilmiş ki? Minik ellerini yüzüme değdirdi. Hala elleri terlemeyi başarabiliyor. Kristal parlaklığında dört parmak iz bıraktı suratıma. Bir şey demeden gitti. ‘Hınzır’ diye bağırdım arkasından. Gerçekten de hınzırdı. Ama o da bakmadı. Kızıl saçlı olanı yaklaştı. Gözleri hala yeşildi. Neden rengi değişmemiş ve sabit kalabilmiş ki? Gözleri yeşildi ama sözleri ateşti bu kadının. ‘Beni hatırladın mı?’ dedi. Evet hatırlamıştım. ‘İçimden hatırlamam mı kahpe’ dedim. Duymuş gibi bana bir tokat attı. İçimden demedim mi ki acaba. Daha fazla konuşmama gerek yoktu. Anlamış gibi yanımdan geçti ve gitti. Onun arkasından birşey demeyi uygun bulmadım. Çok haysiyetli bir kişiliğim vardır (!) şimdi sıra kimde? Baloncuklarda. Diğer kadınlar baloncuklara dönüştü. Yerden biraz yükselmeyi başaran baloncuktan kadınLAR patlıyordu. Bir, iki, üç... sonunda hepsi patlamıştı. Sahne bitti galiba. Set toplanmaya başladı. Önce ışıklar toplandı sonra ışık kamyonu kalktı. Çok hızlıydılar. Onlar gidince hepimiz karanlıkta kaldık. Neyse ki kalbim temizmiş, benim ışıklarım yandı. Yönetmen geldi teşekkür etti. Oldukça kibar adam. Rica ettim. Ona kadınları sorsamıydım acaba? Kelli felli adama öyle şeyler denirmiydi. Utandım.

Hurafe: Uyanmak için kapı açmak gerek derler.

Ölmeden yetiştiğim portakal bahçelerinin arasında ki, ağzında bacaklı kadınların, kadınlarımın olduğu komodo ejderleri kostümü giymiş insanlara dönüşen atların olduğu yerin ilerisindeki heybetli kapıyı açmak zorundaydım. Ortada bi kapı varsa açılır işte. Hep öyle olmuştur. Hele bu kapı bir düşte ise kesin açılmak zorundadır. Kapı açmak kısmet demek değil miydi? Yoksa at mı murat demekti?

Ne olduysa orada oldu. Kapı açılınca kendimi komadan uyanmışcasına cin gibi tavana bakarkenvari bir halde buldum. Gözlerimde ki ifadesizliği hissedebiliyordum ama irdeleyemiyordum. Çok korktum ve işte tam o an kaybettim bilincimi. Nerde olduğumu, nasıl yattığımı, yaşadığımı bile anlayamadım. Bütün yön duygularım kaybolmuştu. Hiçbir şey düşünemedim. Hafif bir tazzik-i mesanemin bile olduğunu şuan anımsıyorum. Hatta bu bilinç kaybı olduğundan daha uzun sürmüş olsa mazallah altıma bile işeyebilirdim. Yalnızca beş saniye geçirdim tavanla yer arasında, sabitlikte. Ama o gittiğim yer için öylesine uzun bir zamandı ki bu, döndüğümde yaşlanmış olmaktan, yakınlarımda ki sevdiğim insanların ölmüş olmasından ürktüm. Şuan bunları düşündüğüm için kendimden de ürküyorum. O beş saniyenin son anlarında parmaklarımı kıpırdatabildim ve ayağa fırladım. Koridorda koşmaya başladım. Öylesine korktum ki koşup annemin yanına gitmek istedim sanki içimden ‘anne’ diye bağırıyormuşum gibi bile geliyordu. Ama annem burda yoktu ki, burası benim evimdi...

Anladım ki bilinç kaybı güzel bir şeymiş. Kan vermek gibi. Arasıra kaybetmemiz lazım ki tazelensin. Bilincimi kaybedip duygularımı canlı tutabildiğim için çok mutluyum. İşte böle bişi oldu bana dün gece.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Sisyphus, ata binebilir misin sen? Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Sisyphus, ata binebilir misin sen? yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
SİSYPHUS, ATA BİNEBİLİR MİSİN SEN? yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
glenay
glenay, @glenay
21.11.2011 23:41:24
Benim çok sevdiğim bir yazı biçimi , gerçekle düş arasında , biraz da masalımsı ..

Tebrikler..
Billur T. Phelps
Billur T. Phelps, @billurt-phelps
21.11.2011 19:52:12
Geçmiş olsun öncellikle :) Zaten geçmişte.
Geçmekle kalmamış, zihnini de tazelemiş üstelik.
Ne güzel :)
RA
RABİA ÇİİFTÇİ, @rabiaciiftci
21.11.2011 15:40:52
şu eleştiri yazısını çekin ordan böyle itinayla yazılmış ve hislerini bu kadar net ifade eden arkadaşı teprik etmek isterim
semra Eşme
semra Eşme, @semra-esme
21.11.2011 13:24:49
tebrik ediyorum bu güzel anlatımınızı bunu yazıya dökmek çok zor olsa gerek belki inanmıyacaksınız ama dün gece bende benzer bi olay yaşadım vede çok ürktüm ışıgı görmek uyanamamak dediginiz gibi kapıyı açmak gerekiyor sonunda başardım ama güçtü dogrusu . Güne gelen yazınızını kutluyorum.
O qué
O qué, @o-qu
21.11.2011 12:37:49
Hmm peki o kaybettiğimiz bilinci hiç bulamazsak bi daha :p

Şaka şaka..


Tebrikler, farklı ve çok hoş bir yazıydı..
Saygılar
ressam12
ressam12, @ressam12
21.11.2011 08:48:28


ressam12 tarafından 10/13/2016 12:47:28 AM zamanında düzenlenmiştir.
HakkınSesi
HakkınSesi, @hakkinsesi
21.11.2011 04:12:32
Tutmak isterken, tutamamak gibi düşecek mandalı...

Üzülürüz ve sonrası ayrı bir sevinç...

Özen verilerek, çok güzel yazılmıştı..

Hürmetle..
Mehtap ALTAN
Mehtap ALTAN, @mehtapaltan
21.11.2011 01:15:55
düşündüren yazılar hep tazeler birikimleri...

tebrikler...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL