Kılavuzu para olana her kapı açıktır. shakespeare
Fulya CODAL
Fulya CODAL

Mikael'e.. / Liz'in cevabı

Yorum

Mikael'e.. / Liz'in cevabı

14

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

2289

Okunma

Mikael'e.. / Liz'in cevabı

Mikael'e.. / Liz'in cevabı




Sevgili Mikael



Son mektubunu bugün aldım. Seninle son görüşmemizi gayet iyi hatırlıyorum. Son olduğunu sezdiğimden olsa gerek, hafızama capcanlı bir anı olarak kazınmış gibi. Beni en son gördüğünde her şey olması gerekenden daha berbat ve hayatın ritmine ayak uydurmakta zorlanan adımlarım birbirine dolanmakla meşguldü. Aşk’ı düşünemeyecek kadar yorgunum. Aşk bebek gibidir. Ona ilgi göstermeni bekler. Benim zamanımı heba ettiğim milyon tane lüzumsuzluğun arasında, aşk incitilemeyecek kadar kutsal ve korunmaya muhtaç kalıyor. Ne seni, ne de aşk’ı incitmek veya üzmek istemiyorum. Ben artık beklemiyorum. Hayatın savurduğu yönler doğrultusunda, bir kuzeye, bir güneye uçuşmaktan başka yaptığım bir şey yok. Kurumuş bir yaprak gibiyim. Eylül’den bu zamana dek geçen sürede, hiç yol alamadığımı sanıyorken Kasım da geldi. Ve benim tek yaptığım dönüşsüz biletler alıp bilmediğim ülkeleri keşfe çıkmak..

Beni bu kadar çok düşünüyor olman, içimde huzursuzluğa neden oldu. Ben sahiplenilmeye alışkın değilim. Özgürlük bu kahrolası hayatta önemsediğim tek şey. Sevgin, tüm uzaklığımıza rağmen bana güç veriyor. Ama özlenilmek için bile bundan daha fazlasına ihtiyacım var. Lütfen elinden geliyorsa bunu yapma. Çünkü böyle yaparak her şeyi çıkmaza sürüklüyorsun. O çiçeği de bir an evvel yok et. Bana kalırsa artık seni gülümsetmekten çok sana acı vermeye başlamış varlığı. Bir gün belki yenisini alırız. Bilemiyorum, söz bile veremiyorum. Geleceğime, oralara yeniden döneceğime dair hiçbir fikrim bile yok.

Dalgınlıklarından bahsetmişsin. Adı ne emin değilim ama bu kadar hızlı yaşadığım bir hayatta, ben bile bazen bu durumdan sebepleniyorum. Senin aksine, sürekli gereksiz telaşlarla geçiyor günlerim. Uzakta olsam da her zaman yanında olacağımı söylerken, bu konuda samimiydim. Görüyorsun işte, ikimizin birbirimizden haber alması için yan yana olmanın çok da önemi yok. Mühim olan bana kalırsa, birbirimizi hala anlayabiliyor olmamız. Beni bu hayatta senden daha iyi dinleyen kimse olmadı. Anlaşılmak kaygısını senin yanında hiç hissetmedim. Sırtımı yaslayabileceğim en hakiki insandın sen. Ama bazen yetmiyor! Gitmek gerekiyorsa en iyi ikili olmak bile yetersiz kalıyor. Daha fazlasını bekliyor olmanı anlayabiliyorum. Ama elimden daha iyisi gelmiyor. Lütfen gereksiz yere kendini üzme. Günler su gibi akıp gidiyor ve kaybettiğin hiçbir anın dönüşü yok. Benim yüzümden boş yere akıp gitmesine izin verme.

O bahsettiğin kadınla adamın söylediklerine bakılırsa, bence de aşık olmalılar birbirlerine. Ama sen de görüyorsun ki bu hiçbir şeyi değiştirmediği gibi, hiçbir acıyı da ertelemiyor. Aşk yalnızca acı veriyor onlara. Kim acı çekeceğini bile bile böyle bir şeyi yaşamak ister ki! Belki de bunun için uzak duruyorlar birbirlerinden. Tek sorun aşk değil.

Bunları defalarca konuştuk. Biz gereksiz yere mutsuz ediyorduk birbirimizi. Sen hep iyimserdin, görmek istemiyordun sevgimizin çekilmez olduğu ve sıradışı sandığın sıradan zamanlarını. Unutkandın. İyi olanları saklıyor, kötü anılarımızın üzerine hemen bir sünger çekiyordun. Ama ben senin kadar sevecen bakamadım hiçbir zaman. Aksine olan biten ne kadar olumsuz şey varsa hep gözüme battı. Ben aşk konusunda sakarım. Kırıp dökmekten başka işe yaramıyorum. Beceriksizim ben! Belki de olması gereken buydu. Belki de birimizin tarafsız ve objektif bakabilmesi gerekiyordu...

Zamanında yapamadığım için pişman olduğum çok şey oldu. Keza, yapıp da pişman olduklarımın yükü bindi bir de omuzlarıma. Birinde ortada olmayan şeyler için, acabalarımın altında ezildim. Diğerinde dahil olduğum için, keşkelerim beni yiyip bitirdi. Her ikisinde de pişmanlıklarım diz boyu çamurun bataklığına doğru çekti beni. İkisi de rezildi. Ben artık pişman olmak istemiyorum. Ne yaptıklarım için, ne yapamadıklarım adına. Bağışlanmak değil, bağışlanmayı bekleyeceğim şeyler yapmak istemiyorum. Doğru bir yolda, emin adımlarla yürümek istiyorum sadece.

Nasırlı yaralarına dokunmak, senin canını varlığımla acıtmak en son dilediğim şey bile değildi. Belki de bunun için uzaklaştım. Belki sırf hani o kirpi hikayesindeki gibi; ’Birbirini incitmeyecek kadar uzak, hayatın soğuk zamanlarında üşümeyecek kadar da yakın olmayı öğrenmek’ için gitmeyi yeğledim.

Zaman arayışı dediğin şey, aslında geçen ömrümüzde puslu aynalarımızın bize yeniden yansıttığı aksimizden başkası değil. Mutlu olmak için çabalamayı bıraktım. Görüyorum ki ne kadar üzerine gidersen, mutluluk her zaman o kadar ırağına düşüyor. Ulaşılmaz bir dağ gibi dikiliyor önüne. Zirveyi sınayacak kadar derman yok dizlerimde. Bundan sebep, mutluluk denilen hissi, hayat gibi kendi haline bıraktım. Her şey olması gereken sadelikte sürüyor.

Vivaldi iyidir, huzur verir. Beethoven dinle ara sıra. Mozart seni üzüyorsa ondan da uzak dur. Müziği ne kadar sevdiğini biliyorum. Bir gün belki yeniden çello çalarım sana.. Kim bilir..


Sevgimle..


-gelecekbirzaman-



Lizbeht









fulya/ekim2011







Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Mikael'e.. / liz'in cevabı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Mikael'e.. / liz'in cevabı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Mikael'e.. / Liz'in cevabı yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
athena
athena, @athena
24.11.2014 12:48:53
Hem çok yakın hem bazı korkuların kıskacında istemsiz bir uzaklığı vardı Liz'in Michael e karşı hemen her kadının hissedeceği gibi.

Ömür kısa birazda hayatı fazla irdelemeden mutluluk/mutsuzluk akışta gelsin bizi bulsun neden biz sürekli kovalamak zorunda kalalım, belki kovaladığımız içinmi bir yere varamayışımız ? Bilemiyorum,belki...

Beynimiz ve kalbimiz arasındaki o kadim uzalşamzlığa yeni bir cevap arayışıydı belki, ya da bilindik cevaplarda nasıl buluşabilirizin bir provası mıydı ?

Liz'in cevabı bir kadının inceliği ve hassasiyetini,karmaşasını fazlasıyla yansıtan türdendi,güzeldi,samimiydi,buruktu yinede ümitliydi belkide...
Yahya İncik
Yahya İncik, @yahyaincik
1.11.2011 13:17:05
İncitmeyecek kadar uzak, üşümeyecek kadar yakın...

Pazartesi, 15 Ağustos 2011 23:00 Evren Kır


Çok eski zamanların dondurucu bir kışı yaşanırken, bütün hayvanlar acımasız soğuktan çok etkilenmiş ve çok büyük kayıplar vermişler. Ama en çok kayıp veren kirpilermiş. Çünkü onların pek çok hayvan gibi kalın kürkleri olmayıp, kendilerini sıcak tutması mümkün olmayan dikenleri varmış. Bu durumdan çok endişe duyan kirpiler, en az zararla kışı geçirebilmek için meclislerini toplamış ve çözüm aramaya başlamışlar. Tartışa tartışa, nihayet gece olunca tüm kirpilerin bir araya toplanmasına ve birbirlerine çok yakın durarak geceyi geçirmelerine karar vermişler.

Böylece kirpiler birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak ve aralarındaki hava akımını önleyerek donmaktan kurtulacaklarmış. İlk geceki deneyimlerinde bunun işe yaradığını görmüşler. Ama daha önce hiç ön göremedikleri bir başka problem çıkmış ortaya. Üşüyen kirpiler birbirlerine fazla yaklaştıklarından kirpiler birbirlerini sivri oklarıyla yaralamışlar. Daha sonraki gece yaralanma korkusundan dolayı kirpiler, bu defa da birbirlerinden uzak durmuşlar ama bu seferde donmaktan kendilerini kurtaramamışlar. Her gece, bazen uzaklaşarak bazen de yakınlaşarak, deneye yanıla birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak kadar yakın, ancak birbirlerini incitmeyecek kadar uzak durmayı öğrenmişler. Bu da, onların hayatta kalmalarına neden olmuş.

İster kabul edelim ister etmeyelim, hepimizin bizi kaplayan uzun dikenlerimiz var. Bunlar, bizim hayata karşı savunma mekanizmalarımız, filtrelerimiz. Bazen faydalı, bazen de zararlı. Çoğu zaman, kimseleri yaklaştırmıyoruz yanımıza ya da korkutuyoruz onları oklarımızdan, ya da başkalarının oklarından korkuyoruz kendimiz. Filtrelerimizden elemeden kimseleri sokmuyoruz özel dünyamıza, sınamadan geçit vermiyoruz. Ne var ki, hayatta kalabilmek ve sıcaklık ancak yakınlaşmakla, birlikte hareket etmekle mümkün olabiliyor. Ama, yakınlıklar da zarar veriyor bazen.

Herkes önce kendi oklarının sorumluluğunu alıp, karşısındakiyle en uygun mesafeyi hemen ayarlayabilmeli aslında. Bu hikaye hayatta incinmeden ve incitmeden kalmamızı sağlayacak sihirli bir yaşam dersi. Yeni dünya düzeni, insan ilişkileri birçok çelişkiyi de içinde barındırıyor. Bu çelişkiler içinde, birbirini incitmeyecek kadar uzak, hayatın soğuk, çelişkili ve zor zamanlarında üşümeyecek kadar da birbirimize yakın olmayı öğrenmek önemli olan.

Biz içinde, ben olma çizgisi öyle ince bir sınır ki, tanımlamak kadar, yaşamak da zordur. İnce bir beceri gerektirir. Kendin yok olmadan, diğerinin kimliğinde erimeden ve bunu yaparken de hırçınca bir var oluş sergilemeden, yaradılışının sana sunduğu özel yönlerini tanımak ve yaşamak. Bizim toplumsal ilişki mantığımızda; iç içe, dip dibe olmak sağlıklı bir birlikteliğin esası olarak görülür. Biraz uzak duran yadırganır, merak edilir ve çeşitli kurgularla yargılanır. Kendini beğenmekle suçlanır. Kendine alan bırakabilen, hayır demeyi başarabilen insanların, enaniyet sonucu böyle davrandığı düşünülür.

Bir kirpi oku mesafesinde, ama yıllarca yıpratmadan, tüketmeden, taptaze bir sevgiyi yaşamak önemli olan. Hayatta bazı şeyler o kadar narin ki, gereken özeni vermezsen, söner ve yok olur. Eğer zaman vermezsen, nefes aldırmazsan da boğulur gider. Avucundaki küçük bir serçe gibi. Çok sıkarsan ölür, gevşek bırakırsan da uçar gider. İnce bir kavrayışta tutmak gerekir avuçlarını.

Canımızı asıl acıtan uzaklıklar değil, göze alamadığımız yakınlıklardır belki de. Herkesin görünür ya da görünmez sivri okları var. Bu dönem zoru başarabilen kirpilerin dönemi. Ne çok yakın, ne çok uzak, yeterince, kararınca. Aradığımız her şeyin yanıtı doğada var aslında. İnsan yaşamına soktuğu insanlarla bir kirpi boyu mesafe bırakmalı arasında. Ne dikenleriyle kanayacak kadar yakın, ne de soğukta donacak kadar uzak olmalı. Isıtmalı ama yakmamalı, kanatmamalı…


Our valuable member Evren Kır has been with us since Pazartesi, 23 Mayıs 2011.


YAZARIN TÜM YAZILARI
Bir çocuğun gözlerine bakın.. (01 Kasım 2011)
Hayat nereye götürürse... (30 Ekim 2011)
Her şeye rağmen cumhuriyet... (28 Ekim 2011)

???????????
meltemecem
meltemecem, @meltemecem
1.11.2011 04:25:36
gitmeyi yeğlemek...çözümsüzlüğe itmek...çözümsüzlükten yeni bir çözümsüzlük doğurmak gibi geliyor bana...
mektuplar bir kaç kere okunur dimi...gelirim yine...
selamlar
Mehtap ALTAN
Mehtap ALTAN, @mehtapaltan
31.10.2011 22:35:24
’Birbirini incitmeyecek kadar uzak, hayatın soğuk zamanlarında üşümeyecek kadar da yakın olmayı öğrenmek’ için gitmek...

belki de onu ölümün soğuk teninde yalnızlığın kundağına sara sara azaltmak için gitmek...

çok güzeldi çok...
Etkili Yorum
Harun Aktaş
Harun Aktaş, @harunaktas
31.10.2011 21:01:28

Sevgili Fulya, ben de son mektubunu az önce aldım…

Günlerin,ya da akrebin yorgunluğundan mı bilinmez ama, bu aralar zaman hem çabuk ilerlemiyor hem de durmadan yelkovanıyla bizi kovalıyor ve bu beni fazlasıyla yoruyor biliyor musun.Belki de yaşadığımız şehrin,ülkenin yorgunluğudur,bilemedim doğrusu.Neyse.

En zor ne biliyor musun? Bir mektuba nereden, nasıl başlamak’tır.Ama her zaman olduğu gibi bir yerden başlamak gerekir.
Aşk , o şansı elimizden alalı hayli zaman oldu,yani en yakın arkadaşımız-dostumuz dediğimiz ölüm kaldı anlayacağın,yanı başımızda.Ölümü kovsak da gitmez biliyoruz hepimiz.Buna üzülüyor muyum peki? Tabii ki de hayır.
Çünkü düşününce her şeyin geçici olduğunu anlıyor insan, ölümden başka.Binaenaleyh bu bir nebze de olsa ‘mutlu’ ediyor bizi; ama yok mutsuzluk’ demeliydim buna,evet evet mutsuzluk.

Hani Cemal Süreya’nın ‘’Kim istemez ki mutlu olmayı ? Ama mutsuzluğa da var mısın?’’ deyişi gibi, biz de mutsuzluğa kulaç atıyoruz. Bu marifet mi,diye bana sorduğunu hisseder gibi oldum.O yüzden hemen cevaplıyorum: marifet değil kesinlikle,sadece bazı insanlara mutluluk yakışmaz,biz de bu yakışmayanların içinde kendi yerimizi sağlamlaştıranlardınız,hepsi bu; çünkü mutluluk hakketmiyor bunu,kime yakışıyorsa gidip orada mesken alsın,almalı.
Uzattığımın farkındayım,o yüzden hemen mektubuna geçmek istiyorum müsadenle:

‘’Bana yaşamı iki şey sevdirir: özgürlük ve aşk.Aşk için yaşamımı veririm; ama Özgürlük için Aşk’ımı da fedâ ederim’’ Alexandra Dumas’ın aklıma çakılı kalan bu unutulmaz sözünü anımsattı mektubun.Belki biliyorsun,bana bir şeyleri,birilerini anımsatan yazıları bir başka severim.Sana tuhaf gelebilir,ama ben biraz da bunun için okurum(uz). İlk bakışta anlamsız gelebilir sana bu söylediğim,ama düşün, hangi şey ilk bakışta anlamsız gelmemiş ki bizlere. Aşk bile bundan nasibini almıştır: ölüm dışında her şey diyebilirim.Bakma böyle kesin ve korkusuz konuştuğuma,belki korkumu aşkın arkasında gizlediğim içindir,belki de ölümün rengini bildiğim içindir. Bilmiyorum işte,neden diye sorma…

Sonra,’’aşk bebek gibidir’’ benzetmesi…Gerçekten aşk mı bebek gibidir,yoksa bebek mi aşk gibidir.Bir anne için Bebek aşk gibidir,bir sevgili için Aşk bebek gibi.Aslında ikisi de aynı gibi,ama o bir o kadar farklı. Sanırım ne demek istediğimi anladın,çünkü anladığını varsayıyorum,hemen geçiyorum bu faslı,yoksa uyanırsa aşk,önce zehirli tükürüğünü bulaştırır yüzümüze,sonra…
Mektubunda bu akşam ki şiirinden bahsetmemişsin,onu da aldım,bu vesileyle tebrik etmek isterim.Son şiir dedim de belki hatırlamazsın: ’’senli benli’’, bu şiir, yorumcuların da belirttiği gibi farklı olmuş,sonra demişsin ki kısa zaman diliminde yazılan bir şiir bu,o yüzden farklı oldu(sanırım). Aslında bu tür şiirler,senaryosu yazılan şiirlerden daha katmerli gelir okura,dokunulmadırlar biraz da.Belki ivedi gibi gelir,ama şöyle bir baktığında, hiç de öyle olmadığını anlarsın.Büyük şair’lerin unutamadığımız bir çok şiiri de böyle yazılmamış mıydı zaten? Bunu ben değil,Onlar bizzat kendileri söyledi.
Tekrar mektubuna gelecek olursam…

Sanırım bir sonraki mektupta belirtmem gerekecek,çünkü daha da yormak istemiyorum seni.Belki fazla uzattım,
bunun için de beni mazur gör olur mu?

Yazdıklarının debisini her geçen gün biraz daha arttırdığını görmek mutlu ediyor insanı,diye de eklemek isterim.

Bir sonraki mektupta tekrar görüşmek umuduyla…

o zamana kadar kendine iyi bak...
Temel Kaptan
Temel Kaptan, @temelkaptan
31.10.2011 17:28:51
Tahir ile Zühre olabilmek başka ...tek taraflı gitmek başka ...tebrikler...
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz, @aynurengindeniz
31.10.2011 16:38:31
Ahmet Beyin yorumuna hem hak verdim hem çok güldüm:)) Ne kadar doğru söylemiş. Mikael, ah Mikael...

Her zamanki gibi beğenerek okudum. Hiç bir noktacığa takılmadan...Cümleler de gereğinden fazla sözcük kulanıldığı yerler olmuş ama, bu şekil mektuba yakışıyor. Farklı bir hava katıyor anlatıya....Daha edebi geliyor göze, daha şiirsel daha dolu. Tabi bana göre. Başkaları nasıl sever bilemeyiz:))

Bence Mikael cevaben kıza resti çekecektir. Size mektuplardan oluşanbir roman yazmalısınız derken ne haklıymışım fulya hanımcığım...Ayrıca düşündüm de bir felsefe kulübü kuracak olsam içinde olmasını isteyeceğim üç bayandan birisiniz. "Davidoff, Nilgün Arıkan, Fulya" :)))

Kutluyorum, sevgiler.




Aynur Engindeniz tarafından 10/31/2011 4:39:28 PM zamanında düzenlenmiştir.
Hamuş-71
Hamuş-71, @hamus-71
31.10.2011 16:29:56


Sevgili Fulya ne zaman sayfanıza gelsem bir iç sızısıyla ayrılıyorum. Buna ister empati deyin isterseniz duygu anlatımına yakınlık bilemiyorum ama bildiğim bir şey var ki ; yürek sesiniz hepimizin içinde bir yerlere dokunmakta.

Her defasında bildirim gelen yazınıza yahut şiirinize geldiğimde belki daha önce de okumuş olduğum diğer yazı ve şiirlerinizi okumadan gidemiyorum.Hüzünlü kaleminizi seviyorum hasıl_ı kelam.

İçimizi burksa da daim olsun yürek sesiniz.

Kalbi sevgimle...
Roza
Roza, @roza
31.10.2011 16:22:41
10 puan verdi
Offf ne mektuptu ama :S

Liz'in aynısını tanıdım ben.Tıpa tıp aynısı :S Cinsi Mikailinkiden...
Mikail'i o kadar iyi anlıyorum ki bu mektubu okuduktan sonraki ruh halini...

Fulya Can harikasın...

Sevgiler

Roza tarafından 10/31/2011 4:24:47 PM zamanında düzenlenmiştir.
savrulmalar
savrulmalar, @savrulmalar
31.10.2011 16:08:35
mikael artık şaraba vurup orhan gencebay dinler bundan böyle,bu kadınları anlamak feci şekilde zeka istiyor, bre liz hanım "seni sevmediğimi anladım bana eyvallah" deseydin ya kısaca kafkanın milanaya mektuplarındaki dolambaçlı duygular geldi aklıma...güzel mektupdu yazarına lafım yok ben lize kızdım...saygılar...
ci
cityboy, @cityboy
31.10.2011 16:03:16
Beni bu kadar çok düşünüyor olman, içimde huzursuzluğa neden oldu. Ben sahiplenilmeye alışkın değilim. Özgürlük bu kahrolası hayatta önemsediğim tek şey. Sevgin, tüm uzaklığımıza rağmen bana güç veriyor. Ama özlenilmek için bile bundan daha fazlasına ihtiyacım var.

Seni düşünüyor olmam seni rahatsız etmemeli. Sahiplenilmeye alışmalısın. Ben seni sahiplendikçe bu dünyada daha güvenli bir şekilde özgürce dolaşabileceksin. Sevgimin sana güç vermesine sevindim. Beni özlemen gibi bir isteğim yok. Dünya gemisinde dolaşırken burada sığınacağın bir liman olduğunu bilmen yeterli.
Fulya çok güzel bir cevaptı.

cityboy tarafından 10/31/2011 4:03:50 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sedat_ERDOGDU
Sedat_ERDOGDU, @sedat-erdogdu
31.10.2011 16:01:42
Vivaldi iyidir, huzur verir. Beethoven dinle ara sıra. Mozart seni üzüyorsa ondan da uzak dur. Müziği ne kadar sevdiğini biliyorum. Bir gün belki yeniden çello çalarım sana.. Kim bilir..

güzel bir mektup...
(( hüzün ))
(( hüzün )), @--huzun--
31.10.2011 15:51:12


fulyammm
sana çok teşekkür ediyorum
tüm hatırlattıkların için
unutmadıklarım için
seni her okuduğumda tek tek açtığım kapılar için...
hatta beni ağlatabildiğin için
teşekkürler güzelliğim...


hep sevgimle...


destina*mltm
destina*mltm, @destinamltm
31.10.2011 15:36:27
Beni bu kadar çok düşünüyor olman, içimde huzursuzluğa neden oldu. Ben sahiplenilmeye alışkın değilim. Özgürlük bu kahrolası hayatta önemsediğim tek şey. Sevgin, tüm uzaklığımıza rağmen bana güç veriyor. Ama özlenilmek için bile bundan daha fazlasına ihtiyacım var.

***********

Nefis bir mektuptu, Her köşesinde kendimi görmemde cabası..
Betimlemelerin çok güzeldi.. Özellikle benim sürekli söylediğim ve hayıflandığım bölümü yapıştırım yukarı, en çok bu paragrafta buldum kendimi...

Kalemin daim olsun.. Tebrik ederim... Sihirli kalem...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL