9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1478
Okunma

Yine üşüyorum bir şarkının kulağıma dokunduğu hüznü ile, ellerim buz kesiyor o yıllarım aklıma geldikçe gözlerim şahit oluyor yüreğimin sızısına...
" Yürek yanmadıkça göz yaşarmazmış" demişti Hz.Mevlana da biz bunu binlerce kez yaşadık canımız yandıkça...
Bu defa yine kanıyoruz ya da ben kanıyorum bilmiyorum çünkü öyle bir güneşin yitişi azımsanacak kadar hafif değildi sanat hayatında ve kaybı öyle hemen unutulacak kadar önemsiz değildi ! Ben, değerlerimizi unutmaya henüz başlamadık diye umuyor hatta dua ediyorum sabahtan beri Allah’ıma.
Zeki Müren çok özel bir sesti ki anlat anlat bitmez, bitmemeli, bitmeyecek de...
Yaşım yine çocukluğumu yaşatmama inadını benimle tartışırken akşamları annemin sobaya attığı odunun kıvılcım seslerine karıştıran bir melodi/eser ile taht kurmuştu yüreğime yegane sanatçı...
Neydi o... Hele ismi !
Ney’di yüreğime -çocukluğu bırak hayat acıdır- diyen tiz sezgi...!
" Gün Ağarınca Boynum Bükülür "
Öyle olurdu ve dalardık o an Zeki Müren ile, kalırdık o boyunların bükük sancılarında ince iniltilerle...
-Ahh anacım hissediyorsun yine içimi değil mi bu hüzünde ve duyuyorsun sesimi ince ince bileklerimi kesen tellerin sesinde-
Hangimiz ya da kaçımızın aklında bu büyük güneş bilmiyorum ama anmak, hatırlamak ve değerlerimizin kaybını bilip şimdiki değerlere önem vermek adına Hayata bir ölümlük ara diyorum.
Zeki Müren’i hatırlamak için gözlerinizi yumup eserlerinden birini -özellikle " Gün Ağarınca Boynum Bükülür " bu eseri seçip, öze sindirip/ dinleyip ruhuna bir Fatiha iletelim isteğimi geri çevirmeyeceğini bildiğim değerli yüreklere ve binlerce sevenlerine şimdiden teşekkür ediyorum...
Ve sanat güneşimizin doğumundan ölümüne olan vakte kısa bir göz atıp, geceye bir dua ve bu matem ile selam etmek istiyorum şimdiden...
" Zeki Müren,
6 Aralık 1931 tarihinde Bursa’da doğdu. Bursa’da başladığı orta öğrenimini İstanbul’da Boğaziçi Lisesi’nde tamamladı. İstanbul’da Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin Yüksek Süsleme Bölümü Sabih Gözen atölyesinden mezun oldu. Desen çalışmalarını öğrencilik yıllarından başlayarak pekçok kez sergiledi.
Zeki Müren, Bursa’da tamburi İzzet Gerçeker’den aldığı solfej ve usul dersleriyle musiki bilgileri öğrenmeye başladı. 1949’da, Boğaziçi Lisesi’nde okurken Agopos Efendi (sinema yönetmeni ve senaryo yazan Arşavir Alyanak’ın babası) ile udi Kirkor’dan aldığı derslerle de musiki eğitimini sürdü. Daha sonra, fasıl musikisini iyi bilen ve geniş bir repertuvarı olan Şerif İçli’den çeşitli eserler meşk etti; Refik Fersan’dan, Sadi Işılay’dan, Kadri Şençalar’dan yararlandı.
1950’de sınavla İstanbul Radyosu’na girdi. İstanbul Radyosu’nda 1951’de, canlı olarak yayımlanan bir programda ilk radyo konserini verdi ve bu konseri çok beğenildi. Bundan sonra Türkiye radyolarında düzenli olarak okumaya başladı. Radyo programları on beş yıl sürdü, bunların çoğu canlı yayın programlarıydı. Müren bundan sonra kendini daha çok sahne ve plak çalışmalarına verdi.
Zeki Müren 600’ü aşkın plak, kaset, CD doldurdu. Plağa okuduğu ilk şarkı Şükrü Tunar’ın "Bir muhabbet kuşu" güfteli şarkısıdır. Müren 1955’te, "Manolyam" adlı şarkısıyla Türkiye’de ilk kez verilen Altın Plak Ödülü’nü kazandı. Zeki Müren Türkiye’de en çok konser veren ses sanatçısıdır. Bir yılda yüz konser verdiği dönemler olmuştur.
İki yüz dolayında şarkı besteledi. On yedi yaşındayken bestelediği "Zehretme hayatı bana cânânım" mısraıyla başlayan acemkürdi şarkı bestelediği ilk şarkıdır. "Şimdi uzaklardasın gönül hicranla doldu" (suzinâk), "Manolyam" (kürdilihicazkâr), "Bir demet yasemen" (nihavend), "Gözlerinin içine başka hayal girmesin" (nihavend) güfteli şarkıları sık sık okunan, en sevilen şarkılarıdır.
Zeki Müren 1954’te Beklenen Şarkı adlı filmde sinema oyunculuğuna başladı. Büyük bir ticari başarı kazanan bu filmden sonra şarkılarının çoğunu kendisinin bestelediği on sekiz filmde daha oynadı. 1955’te de Arena Tiyatrosu’nca sahneye koyulan Çay ve Sempati adlı oyunda da baş roldeki oyuncuydu.
Ayrıca ’Bıldırcın Yağmuru’ isimli bir şiir kitabı da vardır.
Zeki Müren kalp rahatsızlığı ve şeker hastalığı yüzünden 1980’den sonra sahne hayatından ve musikiden uzaklaştı. Bodrum’daki evine kapandı, münzevi bir hayat yaşadı. 24 Eylül 1996 Çarşamba günü, TRT İzmir Televizyonu’nda kendisi için düzenlenen tören sırasında geçirdiği kalp krizi sonucu öldü. Mezarı, doğum yeri olan Bursa’da Emir Sultan Mezarlığındadır.
Hakkında yazılanlar;
1.Zeki Müren / Nalan Seçkin (Bilgi Yayınevi)
“Zeki Müren’in ölüm haberi Türkiye gündemine bomba gibi düştü. İlk aşamada kimse inanamadı, fakat gerçekti. Her faniyi bekleyen son onu da 24 Eylül 1996 Çarşamba günü saat 20.59’da TRT İzmir Televizyonu’nun makyaj odasında yakalamıştı. Aslında Azrail’le, bant çekimi yapılan stüdyoda, yüze yakın medya temsilcisinin gözleri önünde selamlaşmıştı ama, kuvvetle olası ki, kendine özgü nezaketi ve tane tane sözcükleriyle can alıcıya yalvardı: "Burada olmasın n’olur!”
15 yıl önce bir güneş daha battı geceye b/öylece...
Ruhun şad olsun sanatın yegane güneşi !
Ölüm günün kutlu olsun ...