20
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1455
Okunma

Bir avuç gözyaşı ile geldim gönül türabına, senden habersizdim yıllar yılı..Yokladım kendimce ne ekersin belli ettin kendini dilinle. Aslında ister gül dik, istersen diken…Gönlümü yokladım razıydı; senden de, senden gelenden de…
Nice vakit gecelerimi, günün pençesine takıp; karanlıkları savurdum verdiklerinin aydınlığında. Kahırları uyuttum hep gölgende. Kah uzak kaldık, Kah yakın…Kah gurbetteydik, kah vuslatta…Kah özlemle kavrulduk, kah gözlerimizi zamanın acımasız geçişleri arasında birbirine değdirdik…
Gurbet; acı meyveli mevsim… Üzer insanı, üzer de ; bir o kadar da gönülleri yaklaştırır. Biz de gurbetimizde; kimi zaman üzüldük, kimi zaman da, gönülden gönüle yol bulmadık mı?
Ne günlerdi ardıma attığım, sana ilk anlattığım. O günler bir kasırgaydı kopan gönlümün ömür dediği vaktin hesabından ...Varlığım cisimsiz bir gölge, benliğim ise kendime pusuydu. Kaybetmiştim ruhumu “Aman” diyordum “Nerede unuttuysam unuttum, sakın bulmayın beni.”
Ta ki gözlerine değdiğim, bir de sesine dokunduğum o günden beri;
Aylardan belki Temmuz
Ya da Ağustos
Eriyorum ateşler içinde
Yangınlardayım…
Bakışların buluyor beni
Kendimi kaybediyorum.
Zaman geçiyor üzerimizden
Sözlerine değiyor sözlerim
Ve bir kavl dökülüyor dudaklarımdan
Ettiğim kavl üzre
Ben baştan ayağa sen oluyorum…
Nasıl geçti seninle yıllar; kâh bir ırmağın,kah bir rüzgârın hükmünde; bazen uçtum bazen estim öylece .
Oysa ömrümü hoyratça harcayıp peşinden koştuğum dünler gelince aklıma hayıflanırım hala. Yanarım kaybettiklerime, sana geç kalmışlığıma. Seninle öğrendim, yenilgilerimin tükenişim olmadığını. Ellerimden tuttun, gönlüme dayanak oldun; arkam oldun, önüm oldun, yolum oldun, pusulam oldun, sığınağım oldun, tüten ocağım oldun… Ve ben, sen de bir kez daha; yeniden doğdum..”MERHABA”
“Bir mumun ışığında titrerken rüzgâr
Uykusuz bir gecenin sabaha erdiği yerde
Sabah ezanlarının hoş sedasının duyulmasıyla
Çıkagelen ferah esinti;
Gözlerimde yaşı, yüreğimde acıları sildin
Karanlıkları devşiren yeni güne MERHABA…
Çöllerin ötesinden çıktım geldim
Tüm yorgunluğum sanadır
Ey aşkların en güzeli
Ey sürgünlüğümün sılası
Gözleri ile gülüp ağladığım
Umutlarıma haberci olan MERHABA…
İki kaşın arasından ortalayarak hayatı
Dikene örtü, güle rayiha olan yüzünde
Gamzelerine takılıp kalmışken gözlerim
Böyle kaç mevsim daha geçer bilemezken
Sana, sendeki bana MERHABA…..
Üstümü ört yıldızlar kayıyor gözlerimde
Gündüzlerine hasret kaldığım diyarım
Dilime sürdüğüm kelamlar yetersiz kalırken
Düşlerim satılıyor hayat pazarında
Elimde kalanlarıma, bendeki sana MERHABA…
Yüreğimde duam, gönül kelamım
Gökyüzü dolusu aguşumda yakarışım
Gözpınarlarımdan akan berrak suya ilişen gün ışığım
Dudaklarıma yerleşen engin tebessümüm
MERHABA…
İyi ki Merhaba demişim sana… Ne güzel ne sıcak kelimedir merhaba. Ah dost bilirsin sonunda toprak hepimize post! Ölüm gelip bulmadan üşümeden, hiçliğin yokluğun içinde, savrulup, kaybolmadan, iyi ki ısınmışız merhabalarla.
Dünleri anlatsam bitmez. Yarın meçhul bilinmez, en iyisi dünden kelamları bitirip, taşımadan yarına, gelmek gerek bu güne…
Sorarım; kendime de, sana da ; sevginin evveli, akşamı, öğünü, bu günü, ahiri, dünü var mı, olur mu hiç söyle? Olmaz diyorum katiyetle, ben anladım ki “Kal-u bela” dan beri sevmişim seni.
İstersen sözün içine “öz” koyalım. Bilirsin değil mi sen de? Özü olmayan söz; kuru laf, kalabalık..
Sözün özü şu ki ey sevgili; Ben seni Allah için; seni yaratanın hatrına sevdim…
Perihan TUNÇOK KILIÇ
ESMİZE 18 Eylül 2011 İZMİR
yazımı güne getiren seçki kurulu üyelerine;zaman ayırıp okuyan herkese sevgi ve saygılarımı sunuyorum..Ayrıca 2011-2012 eğitim öğretim yılı tüm öğrenci ve öğretmenlerimize hayırlı uğurlu olsun..