9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
399
Okunma
O değil de;
’Doğmamış çocuğa mektup’ diye bi geyik var.
İçinde özlü sözler olan çocuk hayata gelmeden, geldiğinde ne yapması ve ne yapmaması gerektiği öğütlenen çocuğu daha vitaminken kafesleyen bir mektup.
Arefe arefe ’ne şimdi bu!’ demeyin. Ne yapsaydım... oturup baklava börek mi açsaydım. Dolma mı sarsaydım!
Mektuptan açılmışken bir mektup yazayım Bolu Beyine... Belki o dinler de...
Bolu Beyi bitarafa doğmamış çocuğa mektubumdur;
Bak çocuk... küçüksün diye herşeyi söyleyemiyorum ama bu taraflara gelmek için çok da meraklı olma. İyice düşün taşın...
Burada kader kısmet nasip mukadderat dörtlüsünden oluşan yaşayan herkese çerez olan mahşerin dört atlısı kıvamında çekirdek bir aile var.
Bu dörtlünün fertleri, ne vakit başına türlü iş gelse karşına dikilip ’ben nasiippp...’ diye elini kolunu bağlayabilir hayatı sana zindan edebilirler.
O değil de;
Buralarda garip anne babalar var. Seni dünyaya getirip günahları kadar sevmeyebilirler. Hatta uyumayıp ağladığın ve sevişmelerine engel olduğun için seni apartmanın hava boşluğundan aşağı atabilir ya da en yakın çöp konteynırına atarak köpeklere yem edebilirler.
Ve öğretmenlerin... kafanı duvara vurup kulak zarını patlatabilirler. Bu akıbete uğraman için sadece çocuk olman ve konuşuyor olman yeterli.
Askerlik desen ne sen sor ne ben söyleyeyim... Komutanların, eline pimi çekilmiş el bombası verip seni terbiye etmeye kalkabilirler... Öyle bir terbiye edilmişsindir ki bombayı elinden bırakamaz ve terbiyeli bir şekilde...
Şayet kız isen baban, abin, erkek kuzenlerin, mahalle bakkalın, komşuların, tanıdığın ya da seni tanıyan bilimum erkekler hepsi senin namus bekçindir.
En iyi ihtimal sevgilin/kocan seni eve hapsedip perdeleri açmanı yasaklayıp seni hayvan gibi bir odaya hapsedebilir. Eteğinin boyundan tut da saçının boyuna kadar herşeye o karar verebilir.
O değil de;
’Buralara geldiğinde, ’ekmek aslanın midesinde’ diye bi sakızla karşılaşırsın. Öyle ki ülkemiz aslında çok zengindir. Büyüklerimizin yıllardır yiyip bitiremediği ve ’devlet deniz, yemeyen keriz’ tarzında özlü sözler üretecek kadar.
Bu durumda ekmek niye aslanın ağzında diye kendinle çelişir bunalıma girersin...
O değil de;
Bayramlarımız vardır. Bazı evlerde ’şehit’ evlatlarının yası tutulurken bazı evlerde şenliklerle kutlanır...
Evet çocuk; sana bu yazdıklarım buralarda olanların sadece çok çok minik bir bölümü. Seni korkutmak istemiyorum aslında. Beni anlayabilmen için buraya gelip yaşaman ve görmen lazım. Burası bildiğin gibi değil... anlatılmaz yaşanır...
O değil de;
Güzel şeyler de var elbet... O’nları da sana Pollyanna yazsın bizahmet...
O değil de çocuk,
’Yaprak döker bir yanımız/bir yanımız bahar bahçe’
O değil de;
Ah be çocuk... sen beni boşver yine de gel.
Zaten burada; bi sen bi çiçekler bide İstanbul...
Ha unutmadan çocuk, iyi bayramlar...