12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1431
Okunma
Zaman su gibi… Biz ise hayatın içinde figüranlarız. Bir rol var oynayacağımız. Doğaçlama ya da yaratanın öngördüğü gibi ilerleyen bir akış. Tıpkı, suyun mercaında ilerlediği gibi. Geriye doğru bir akış değil . Olması gerektiği gibi hep ileriye doğru.
Alışıyoruz. Her şeyi kabulleniyoruz. İlk çığlığımızı attığımız günden bu güne her şeye alışıyoruz. Bebeklikten yaşlılığımıza gelinceye kadar geçen süre içinde hayata uyum sağlıyoruz veya sağlayamıyoruz.
Kabullenemediğimiz olaylar karşısında isyanlarımız bir çığ gibi büyüyor sonra giderek küçülüyor, önemini zamanla yitiriyor.
Zaman her şeyin ilacı derler eskiler. Yürekte, acılar dinmese de galiba alışıyoruz acılara.
Her gün şehit haberlerini aldığımızda yürekteki acı dinmiyor aslında sadece alışıyoruz…
Anaların gözyaşlarını, feryatlarını seyretmek alışkanlık yaratmış olmalı. Seyretmek istemediğimiz şehit cenazelerinin sıklığından olmalı bu kaçışımız.
İnsan en çok korktuğu şeyden kaçıyor. İnsanoğlu her şeye alışıyor, alıştırılıyor, unutuyor, unutturuluyor…
Zaman, en büyük tesellisi… Başka da çaresi olmadığı için en büyük avuntusu olsa gerek…
Gazetelere bakmaya korktuğum bir sabah yine… Her an flaş bir haber düşebilir manşetlere. Yine acı, yine göz yaşı…
Başka söze gerek var mı sizce… Susuyorum… Yapacağım başka bir şey de yok galiba...