9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1252
Okunma

İlkbahar geldiğinde, ağaçlar yeşillenip, taze yeşil yapraklar tatlı bir hışırtıyla titreştiğinde, içimi bir huzur kaplar.
Yeşil olan yer huzur verir, doğaya katılan her fidan geleceğimize yaptığımız en hayırlı yatırımlardan biridir.
Sıcak yaz günlerinde, cadde ve sokaklarda hep ağacı bol, gölgesi huzur veren tarafı seçerim, yürümek için.
Son zamanlarda dikkatimi çeken, benim çocukluğumda ekilmiş olan fidanların, her birinin zaman içinde ulu birer ağaca dönüşmüş olduğu.
Çocukluğumun geçtiği İstanbul’un Fatih ilçesindeki parkların, ben fark etmeden ne güzel birer koruya dönüşmeleri. Ağaçların, yıllar içinde sık bir koru haline gelerek, sıcak yaz günlerinde, ziyaretçilerine serin birer vaha gibi huzur veren ortamlar oluşturmaları!
Alışkanlıktan olsa gerek, çok dikkat etmezsek bazı görüntüleri, beynimiz hep varmış, ya da hep öyleymişler gibi yansıtıyor.
Ne zaman büyüdü bu ağaçlar, bu gölgeler ne çabuk uzadı!
Hayat bir yıldırım hızıyla geçmesine devam ediyor, biliyorum, eğer dikkat etmezsek, ne çok şey kaçırıyoruz.
Eskiler fidan dikmenin önemine bu yüzden dikkat çekmişler.
Bir ağaç da sen dik, sen gölgesinde oturamasan da, çocukların nasiplenir meyvesinden, ya da sığınır bunaltıcı sıcaklarda, gölgesine.
Yeşili ve maviyi hep sevmişimdir, deniz kenarı insanı olduğum için. O, iyotlu ruhumu dinlendiren kokusuyla, gölgesiyle rahatlatan hışırtısıyla.
Ağaç ve doğa sevgisinin önemi vurgulanarak büyütüldük. Ailelerimiz ve Rabbim razı olsun öğretmenlerimiz, bizleri eğitirken bunun önemini bizlere aşıladılar.
Yaş kesen baş keser, atasözümüzde olduğu gibi, ağaç kesmeyi bir cana kıymakla eşit mesafade tutmuşlar. Çimenleri ezmemenin önemini bilerek büyüdük. O zümrüt yeşili, gözleri dinlendiren deryayı çocukken de çiğnemedim, piknik yapalım diye de mangallarla yakıp yıpratmadım.
İnsanlarımız mı çok duyarsızlaştı, ya da yeşil alanlarımız mı fazlalaştı, hoyratça yıpratıp, tarumar etmek için?
Piknik alanlarında, bir çocuğu rahatça, hiç acımadan fidanların dallarını eğip bükerken gördüğümde, içim acıyor. İki üç meyva için dallarından ayrılmak zorunda bırakılan ağaçlar, işin vehametini gözler önüne seriyor.
Sadece alan, tüketen, yok eden bir toplum olduk.
Okullarımızda çocuklarımızı ormana ağaç dikme kampanyalarına götürürdük.
Büyük marketler, alışveriş yapanlara ağaç fidesi hediye ederdi.
Büyüklerde şuur azaldı, çocuklardan ne bekliyoruz! Şehir merkezlerindeki çimenlik alanlar, köpeklerini gezdirenlerin tuvalet ihtiyacını karşıladıkları yerler haline geldi.
Hayvanını yürüyüşe çıkaran faraş ve küreğini alıp, onların dışkılarını poşetleyip, çöpe atmalı.
Bunu ille birilerinin söylemesi gerekmez.
Nasıl ki evlerini bu iş için kullanmıyorlarsa, hepimizin temiz hava alıp, yaşama alanlarımız olan cadde ve sokakları, park ve bahçeleri de el birliği ile koruyup, temiz tutmak zorundayız.
Kirletemezsin arkadaş, yediğin şeker ve sakızın kağıdını, çocuğunun dondurma külâhını, içtiğin sigaranın izmaritini, otobüsünün biletini atarak, benim bahçem hava alma mekanım, komşumun eşimin dostumun, çocuğumun torunumun dünyasını kirletemezsin!
Elimden geldiği kadar bu dünyada uğraşırım bu saygısızlarla, amma yarın ruz-i mahşerde şikayet dilekçem çok Ulu bir merciedir, biline!