13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1354
Okunma

İnsan; doğduğu zaman, bilinçsizce de olsa, bir eylemin içine doğar: Yaşamak.
Yaşamak dediğimiz olgu, içinde pek çok şeyi barındırır. Doğmakla başlayan bu eylem; nefes almak, yemek yemek, içmek, büyümek ile devam eder. Ancak bazı eylemleri bilinçli olarak gerçekleştirdiğimiz gibi bazılarını da farkında olmadan yaşarız: SEVGİ gibi.
Plansız, programsız hayatımıza gelir ve gider.
Yetişkinlik zamanlarımızdan bu güne kadar geçen süreyi düşünürsek; kaç kez sevdalanmışızdır, kim bilir? Ama hiçbirinde de “ Ben bu kişiyi seveceğim “ diye yola çıkmadık; Sevdik.
Neden? Neden sevdik?
O kişinin sahip olduğu bazı şeyler bize sıcak geldi. Belki fiziği, belki gözleri, belki duruşu… Biz büyüdükçe, ruhumuz olgunlaştıkça ve sevginin çeşitlerini yaşadıkça sevdiğimiz kişi de değişmeye başladı. Akıllı, dürüst, olgun, güvenilir gibi özelliklere sahip olmaya başladı. Ama yine de belirsizliğini korudu. O kişi kim olacak? Bunu hiç bilemedik. Bir yerde, bir şekilde, aniden, hiç düşünmediğimiz, hiç beklemediğimiz bir zamanda karşımıza çıktı, hep.
Bu yüzden de Sevgi; ister beklenirken, ister yaşanırken bir çerçevenin içine oturtulamıyor. Ne istediğimiz programı kullanıp oluşturduğumuz muhasebe kayıtları gibi net ve yönlendirilebilir olabiliyor. Ne de ev hayatımızda uyguladığımız düzen ve disiplin içinde seyredebiliyor.
Her iki tarafın da hem karakterlerinden hem de yaşadıklarından yola çıkarak oluşturdukları beklentileri vardır. Olmasını ve olmamasını istedikleri şeyler vardır. Sevgi’ye ait söyleyebileceğimiz; en ve tek net şeyler de bunlardır zaten.
O beklentileri; karşılıklı dile getiririz. Neleri yapıp, neleri yapamayacağımızın belirlenmesi bize aittir. Sorular sorarız, kendimize:
O kişinin varlığını istiyor muyum? Önce bu soruya yanıt vermek gerekir.
O kişi için, değişmem gerekiyorsa, ne kadar ve neleri değiştirebilirim?
Bunların ne kadarını isteyerek, kabullenerek ve sürekli yapabilirim?
Ve bana göre en vurucu olan soru: Bu sevgi, bütün bunlara değer mi?
Bu soruların yanıtları: Evet’se gerisi Zaman’ın işidir.
Kişiler, sevgilerini yaşarken; Zaman, üstüne düşeni yapmaya başlar.
Zamanın merdiveni ya aşağıya doğrudur, ya da yukarıya.
Ya alır en tepeye taşır, ya da en aşağıya indirir.
Ya şeklini değiştirir; daha mükemmel yapar, ya da bitirir.
Sevgi; ne yapacağımızı, neler olacağını, yaşayıp-yaşamayacağımızı bilmediğimiz, göremediğimiz, kestiremediğimiz; YARIN gibi bir şey.
Çok planlar yapıp da hiçbirini uygulayamadığımız; YARIN gibi bir şey.
En hesapsızı ve en kitapsızı; Hayatımızın…
Eser Akpınar
15.06.2011
Urla