Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Fulya CODAL
Fulya CODAL

Kargalar / Korkular / Delirme Anı

Yorum

Kargalar / Korkular / Delirme Anı

8

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1983

Okunma

Okuduğunuz yazı 16.5.2011 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
Kargalar / Korkular / Delirme Anı

Kargalar / Korkular / Delirme Anı












’Kargalar, bir tek karganın göğü yok edebilecegini ileri sürer.
Ona kuşku yok; ama göklerin kulağı duymaz böyle bir savı,
Çünkü Gökler Kargaların Yokluğu demektir.’

F.Kafka





/Bu satırlarda sen yoksun. Duvarlara çivilediğim gözlerin yok. Beyaz güvercinli ellerin yok! Sesin yok bu satırlarda, soluğun yok. Ben nasıl istersem, ne zaman istersem o zaman dirilteceğim kokunu. Bu satırlarda senden kalma anılar var. Beni üzdüğün dakikalar, beni acıttığın yara kabuklarım var. Bu satırlarda sana ulaşmayan sesimin bıraktığı kısacık iniltiler var. Çaresizliğin izdüşümü, hunharca açtığın derin çukurların sağlam çırpınışları ve gaddar vurdumduymazlığının alaca renkleri var. Yalnızlığın o dondurucu soğukluğunda üşüyen kalbim var. Ama sen yoksun! Kargalar var, bir de korkular ve delirme anlarının ‘dayanılmaz hafifliği…’/



Bir kitap da okumuştum; ‘şekil kazanamamış korkular, duygu haline bile dönüşememiş sezgiler, kimliği açıkça tarif edilememiş bir güce duyulan anlatılmaz bağlılıklar, sevilen ama açıkça sahiplenilemeyen hayaletler gibi dolaşırlar’ diyordu. Ne kadar da benziyor içimde yaşadığım hislerin doymazlığına diye geçirdim içimden. Ne kadar andırıyordu aymaz çelişkilerimi. ‘sevilen ama açıkça sahiplenilemeyen hayaletler’ !!! sanki aradığım cümleyi bulmuştum. İşte bu! Bağlılıklarım, bağımlılıklarım ve onları istemsiz bir şekilde kabullenemez ruhum. Kaçışlarım… Hem müptela olup hem de değilmiş gibi kendimi soyutlamalarım. İzlere basmadan yürüme çabalarım. Dereden geçerken, özenle taşlardan sekerek karşıdaki esrarengiz ormana varma telaşım…



Kargalar biliyordu en çok ne hissettiğimi. Kargalar ıssız bir tarlada saçma sapan bir kılıkta, yalnız hatta kimsesizken onlara tuzak niyetiyle konulmuş, insandan bozma hayalet kılıklı korkuluklara bile, vefakar ve alınganlıktan arınmış hisleriyle yarenlik etmeye razıyken, bu insanlardaki vefasızlığı bir türlü anlayamıyordum. Ama kargalar anlıyordu sanırım. Beni sürükleyen ırmaklara neden hazla ve hızla kapıldığımı, sağanaklara kupkuru tenimle neden tutulduğumu anlıyorlardı. Bazen çekilen acılar ve sancılar insana gizliden bir haz veriyor gibiydi. Ve bu kıvranışların büyüsüne kapılmak inkar edilemeyecek ölçüde kutsaldı. Kargalarla aramızda bir bağ vardı delilikten hallice. Kargalara ve bana bulaşmış tohumların köklerine inince neden alışkanlıklarımıza bu derece tutkuyla bağlandığımızı ve insanlığın sözde (dilediğimiz) merhametine neden öykündüğümüzü insan olma gayretinde olan herkesi izlerken insana dönüştüğümde anladım.



Milyon tane tezatı aynı anda loblarında barındıran, zihninin kıvrımlarını aşındıra aşındıra kanatan, iyi olmayı isterken bile her davranışına bir nebze olsun kötülük ve delilik bulaştırabilen tek varlık insandı. Ruha bağdaş kurup akla ziyan bir misafirlikle istenmeyen ama şiddetle gitme eylemine karşı gelen duyguların, sağlam düşüncelere ve fikirlere düpedüz savaş açması biraz alışılagelmiş ama şaşılmayacak kadar normal bir tepkiydi. Bu bir savunma mekanizmasıydı akıl ile mantığın kapışmasında. Velhasıl galip yoktu, bir mağlup olmadığı gibi…



Her şeye rağmen kalbimde, beklediğim o devrim olmuyordu. Kalbimde bütün bildiklerimin bilinmezliği eşliğinde kocaman delikler açılıyordu. Ekvatordaki delikten aşağı değildi. Ozon tabakasıyla yarışabilecek kadar büyük bir boşluk hissediyordum en derinimde. Kargalara ve esrarengiz hırçınlıklarına anlamlar yüklemeye çabalıyordum hala, belki de sırf kendimi aklayabilmek adınaydı bu yersiz ve tutarsız uğraş. Delilere her zaman hak vermiştim hayatımda. Her zaman saygı duymuştum. Onlar bu dünyada hep bir adım önde giden veya oyuna hep bir sıfır önde başlayan yüce şahıslardı. Deli olmamak artık çok sıradan ve sıkıcıydı. Her şeyden korktuğum bir dünyada akıllı ve mantıklı davranırsam nereye kadar dayanabilirim diye kendimi yediğim şizofren ikilemlerle ve artık ruh halimi alan med-cezir hislerimle gidilebilecek son raddeye geldiğimde, neden sonra yolun aniden bittiğini gördüm.



Bu dünya için fazla karmaşıktım. Karmaşık olan bir dünyada fazla saydamdım belki de bilmiyorum… bildiğim tek şey kargalar yüce varlıklardı. Minnetsiz ama vefakar! Ölünün ardından yas tutacak ve kalanın yanında olacak kadar yürekli kuşlardı. Hem de nice insanın, nice dost olduğunu sanırken yanıldığın insan siluetlerinin yanında onlarla kıyaslanamayacak kadar cefa canlısı olduklarını çok iyi biliyordum. Delilerse… ahh onlara sözüm yok, zira onlar buralı değiller onların nefes aldığı yer sanırım cennet olmalı..





fulya/mayıs2011




Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kargalar / korkular / delirme anı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kargalar / korkular / delirme anı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kargalar / Korkular / Delirme Anı yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
hicbitmez
hicbitmez, @hicbitmez
17.5.2011 17:10:56
Güzeldi farkli bir icerikti.

Yüreginize saglik ve tebrikler

Sevgilerimle
Neva Ney
Neva Ney, @neva-ney
17.5.2011 09:36:05
Sözcük sözcük döküldüm kaleminden.. harf harf dağıldım kargaların meskeni gök kubbenin altında, topla beni Fulya, topla beni.
son zamanlarda okuduğum en güzel anlatı. Kutluyorum arkladaşımı..iyi güne geldin iyi ki okudum elit denemeni. sevgimle.
İsa inan
İsa inan, @isainan
17.5.2011 09:13:09
merhaba güzel insan tebrikler . harika bir yazıydı günaydınımı dolduran
aşkla kalın
düşleriniz ve gülüşleriniz hiç solmasın
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER, @ayselaksumer
17.5.2011 01:26:12
Güne yakışan güzellikte bir yazıydı. Tebrik ederim. Sevgilerimle.
zeki çelik
zeki çelik, @zekicelik
17.5.2011 00:47:11
Dilin olanaklarını genişleten ve insanların düşünme yetilerini geliştirerek dünyaya çok boyutlu bakabilmelerine katkıda bulunan her yazar, her şair toplumsal işlev konusunda temel görevlerini yerine getiriyor demektir.

Tebrik ederim.
Mehtap ALTAN
Mehtap ALTAN, @mehtapaltan
16.5.2011 23:46:57
10 puan verdi
beklediğimiz o devrimler birgün bir karganın siyah kanadına kusan beyazın susamış yalnızlığında gelecek...

ama!...

sevgimle...
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER, @ayselaksumer
16.5.2011 20:18:55
Canım muhteşem olmuş. Düşünce emeğine sağlık. Anlatımını çok beğeniyorum. Tebrikler. Sevgilerimle.
Etkili Yorum
HakkınSesi
HakkınSesi, @hakkinsesi
16.5.2011 18:31:08
10 puan verdi
Bazı eleştirmenler bir yazıda başlangıç çok önemlidir derler. Bizim K. ne diyordu, gökler kargaların yokluğu demektir. Aynen öyle de, yazar girizgahında bir isyanı başlatmıştı bile...!

Zaten bizi her gün sbaahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar derken Cemal Süreya, sevgilim, sensiz olacağın bir dünyada göklerinde kaybolabileceğini mi düşünüyorum mu diyordu yazar...?

Ve başlıyordu yosunsu liriğinde yazar...

Bu aşkın nüshası şarkılarda, ama bu satırlarda sen yoksun sevgili. Huzurun üzerime yansıyan bir izdüşümü dahi yok. Sadece anımsanacak bir yalnızlığın ateş raksında dayanılmaz bir delirme seansı ve yitirilme hüznünün kazancı var yüreğimde.

‘Nucleus Rubrum’ u hiç duydun mu canım? Nereden bileceksin ki! Sen göyüzünün sahipliğinde kalmış iken, görebilecek miisn beni ben gibi? Paganist bir hurafe belki de bahsettiğim şey! Ama ne olursa olsun be canım, beynimizin heterojen olduğunu biliyorsun değil mi, senin bana sevgin gibi. Beynin içinde gri ve beyaz cevherin arasında kırmızı bir çekirdek vardır, işte ona derler ‘Nucleus Rubrum’ diye. Marsa benzetirler ve hatta metafizik kültün esaretinde haklıdırlarda o çekirdeği Mars’a benzetenler. Peki sevgilim, ben şu toz toprak yalnızlığımı neye benzeteyim?

Geçen saçımı kesecektim sinirle, bir inatla bir hızla bir hınçla. İzlere basmadan yürüme çabalarımda, günün hırçın dereler gibi aktığı ağlaşmalarda, özenle taşlardan sekerek atlamaya çalşıyordum, ama her sekişimde bir ümidimi daha esrarengiz ormanlara varma telaşında yitiriyordum.

Ey sevgilim, ey yüreklim be!

Korkuluk olduğum için akşamların karanlığında tüm bestelerin kirletildiği mey sofralarından ırak da, kargaların gizemli savruluşlar gibi, göğe bakardım. Kargalar gece korkmazdı benden. Ben mi öyle zannederdim. Beynimin içindeki samanları dişlerdi yavrular. Vefanın sokak adında kirlerilmiş bir ahunun cenazesi olan hislere bile razıyken, ben bir türlü canlı cenazelerin vefasızlığını anlayamıyordum.

Umrunda mı bilmiyorum ama kargalarla aramızda bir bağ vardı delilikten yana. Kargalara ve bana bulaşmış tohumların köklerine inince neden alışkanlıklarımıza bu derece tutkuyla bağlandığımızı ve insanlığın dilemek avuntusunda kaldığı merhametine neden öykündüğümüzü insan olma gayretinde olan herkesi izlerken insana dönüştüğümde anladım.

Milyon tane tezatı aynı anda loblarında barındıran, zihninin kıvrımlarını aşındıra aşındıra kanatan, iyi olmayı isterken bile her davranışına bir nebze olsun kötülük ve delilik bulaştırabilen tek varlık,susuz çöl akşamlarında kaktüslerin heybetine şaşkın şaşkın insandı. Ruhuma bağdaş kurup kargaların hüzünlü çığlıklarına ses verirken şimdi, galibi de mağlubu da olmayan ve Concordia’nın bulunduğu bir savaştan Athena’nın yorgunluğu ile çıkıverdim. Belki mekanizmam da seni anlatmak için yeniden.
Haylanmaz bir tedirginliğin ortasında, semanın katlarına düşen kusmuklarımın arasından beni şizofren gösteren bestelerimin ezgisel düşlerinde gelgitlerinden uzak da bir siyah bulut üzerinde dolaşırken, yollarda düşünmeye başladım hani. Ben dünya için fazla karışıktım, sen de öyle diyordun ya hani.

Bereketi olsun sarı kanların şahidim. Perdeler örtülürken bu akşam vakti, saydamlaşan camlarından ardında ilhamların mermi mermi tutsağında kalacağım delirme morarmalarında.

Mihnetsiz ama vefakar!

Ben hala nefes alıyorum bak, gothic sanatına maruz kalmış yalancı cennetimde.Şiirimin sevgili olduğuna inanan sahte yüzlerin dokunamayacakları düşlerde, ben ilhamlara dalarken.


Ve sona gelmişken, esas sevgili halinin insanın kendi boşluğunu yansıtması ve kaldırımlara aksettirmesi durumu ortaya çıkıvermişti yazar da. Söylemeden rahat edemeyecekti. Kendisini çok seviyordu ve bu yüzden kendi ölümünü bile yönetmek istiyordu.

Kendi sancılarında yazılması güç boşlukları karalar gibi...

© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL