15
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1507
Okunma

Üzüldü yine canım. Bilmem ki neden? Çıkageldi bahar. Sen yoksun. Nisan yağmurları döktü içindekileri, rahmet bulutları geçti üzerimizden. Gözyaşlarımızla yüzümüzü yıkadık. Vakit bahara devşirirken, sen gittin ansızın. Oysa ne severdin Hıdrellez vakitlerini bir de gülleri. Hep baharın gelişini özleriz ya, seni de baharı özler gibi özleyeceğim. Gül yüzün gözlerimin önünde, şefkatli bakışlarınla DOST seni ne çok özledim bir bilsen.
Parmağımda senden yadigâr yüzüğüm rengi solmuş ben gibi. Andıkça seni içim ürperiyor, ağzımda dilim buruluyor acıyla. Mahrem etme kendini bana; gecelerimi aralada gün düşsün üzerime. İpsiz sapsız mı konuşuyorum yine kendimle bilmem? “ Dilin ağzına sığmazsa, yerin gönülde olmaz.” derdin ya hep; Sen istemezsen ben susarım, demem dinlemeyene, andolsun sözümü de alırım geriye.
Sen her varlığın arzusuna müptelaydın. Bilirdin tastamam cihetini, bense tuzak ağına sokardım başımı. Usulleri kaldırırdım önümden, dümdüz ederdim yolları. Bin parçaya bölerdim ben yine beni. Her parçamda aradığını arardım. Sen meşaleydin elimden tutardın yine bırakma ellerimi emi.
….
Kime kimi şikâyet edebilirim ki; iki metre beze sarılıp gideceksek niye kurduk bu heves tezgâhını? Bir kavlimiz vardı anlaşmıştık niye bozduk ki biz yeminimizi. Değer mi başına dikilecek bir taş için bunca kavga. Herkese hesabını, kendine sorarlar. Saltanat sürenlerin ceplerine bak ne getirirler sonunda… O yüzden bilirim SEN gereklisin bana, yalnızca SEN Eğer geleceksen bilirim ki seni beklerken ki çektiğim kahır hoş, ihsanınsa lütfün; o daha da hoş. Kalbimi yokladım gene; bad-ı sabalarda meltemlerinin kokusu geldi, içimde bir dere çağıl çağıl çağladı. İçim bir hoş, yüreğim bir seda tutturdu SANA seslendi “Seni seviyorum. Beni, Sen’den ırak koma.” diye gönlüm dillendi yine.
Hani insan deyip, cesedi geçince geriye gönül kalır ya. İnsanın tekmili olan gönül. Soruyorum gönle; Gülmek mi, ağlamak mı lazım? Kimse bilmiyor. Yolcuya sorsan bu yükü niye çekmektesin o da bilmiyor. Sorsan geceye; niye karadın? O da bilmez. Dönüp güne sorsan nedir telaşın, neyi faş edeceksin? O da bilmez… O bilmez, bu bilmez. Bilen biri var ama bilinmesi gerekeni bildiren var.
Belki bütün beklentilerimizde, özlemlerimizde O var. Ne kadar farkındayız. Her uzaktan gelen, seni giz kılan her şey bizi SEN diye umutlandırır durur. Nasıl anlatsam ki, kaderimize dolanıp durur ümitlerimiz.
Kaderim deme hakkım var mı? Kaderim ki gerçeğimin emrinde çaredir. Güldüm yine kendi kendime doksan dokuz kapıdan rahatça geçerken insan da, kader kapısında ne çok feryat eder. Ah dost sen derdin ya; ”Kader eğilen başların tacı, benlik sahiplerinin yüz karası” Ne zaman gönül SEN’i bilecek, SEN’i incitmenin korkusunu duyacak, ne zaman ellerimden tut diyecek birine ihtiyaç duyacak. Durup ne zaman düşünsek, gönlümüzün yönünü tayin edemiyoruz, bilmiyoruz deriz. Nasıl da aldatırız kendimizi, gönlümüzü yoluna döndürdüğümüz benliğiyle haldaş olmuş, sözde akıllılara kanarken.
Işıksız mı bıraktın? İnkâr edersem suçluyum, namerdim. Biz gözümüzü yumduysak suç kimin? Herkes kendi meydanında oynuyor. Biz, kendimize hesap sormayı unuttuğumuzda halk sorgulamaz mı? İzzetten, gönülden, gözden düşmedik mi? Düştükçe pişkinleşip, çirkinleşmedik mi?
Ne yakarışlar yaparım San’a ben; Sen’in için.
Bilirsin…
Âdemin postu oldu âlem. Kara bir gecenin arkasından günü bekler gibi seni beklerim bir dem. Beklettin ya kendini; muştu olur gönlüme bir nev bahar, sevinirim çokça bir o kadar da çocukça. Bitecek bir gece iken, yine dilime kara bir peçe çeker, beyaz günüme yedi iklimden kokulara heves ederim. Ne gezer dil durulmadan, gönül uymuyor. Dilimdendir benim halim. Girerim yine gün ile gece arasına sırlı harfler gibi. Senden gayrısını, yabanı aldım mı ağzıma yaramdan kara kan akar durur… Gecenin şahidi kandil derler ya, merhametin kapısını arar dururum. Sorsam sana DOST “Merhamet, ya merhamet nerede gizli?” O zaman dersinki bana “İzi temiz olmayanın merhameti nasıl olur bilmem, suyu berrak akan vadilere git, O’nu bilenlere git. Seni bilenlere git, Hiç ocakları sönmemiş, ayla yıldızın bile baş eğdiği o soyun bağına git. Seven de olur buraları, sevmeyende..Sus sorma artık, gayrısı kocaman bir HİÇLİK”
“Hey gidi hey…
“Dikenden kanar dilim
Arar dururum gülüm”
Gülü aratan diken
Günü aratan gecedir
Selam Sana Hakkın dostu
Her zerrenin sebebi vesilesinin haşrı Selam
Selam senin bütün sevdiklerine
Selam senin haşrını süren geceye
Selam dolu dolu gelen heceye
Ne kadar muhtaç bu alem Sana
İşte bu anlaşıldığı zaman
Gecenin hükmü kalmayacak artık.
Selam gecenin günün şahidine Selam
Geceyi güne çeviren Allah’ın (CC) rahmetinin mazharına selam
Ve bütün inananlara selam
Yaratılmış her şeye selam…”
Seninle beraber DOST, DOST edindiklerine selam….
Perihan TUNÇOK KILIÇ
Esmize
8 Mayıs 2011
Yazımı güne getiren seçki kuruluna beğenisini sunan tüm dostlara okuyan herkese sonsuz teşekkürlerimle beraber saygılarımı sunarım...