5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
898
Okunma
Hüzünlerim vardı. Küçük bir çocuğun misketleri cebine koyması gibi, saklardım hüzünlerimi cebimde...
Kimse görmesin, bulmasın diye üzerine elimle sıkıca da bastırırdım... en güzel çocukluğu yaşadığımı sanırdım kendimce.
Bana göre en zengin bendim... Kırmızı oyuncak arabam, topaçım, misketlerimmmm ahh o misketlerimmm, hüzünlerimle beraber cebimde sakladığım misketlerim... yüreğimde sakladığım acılarım... hayatın renkleri gibi...
Allı pullu; kırmızı, yeşil, mavi, sarı bir de camgöz...
En çok camgözü severdim...
Bazen sen gibi gelirdi bana, temiz, berrak içi tamamen görünen...
...
Ve birgün bir gün misketlerimi çaldılar...
Umutlarımla beraber, artık hüzünlerim de yoktu.
Tam diğer cebime koyacakken onları, herşeyimi her şeyimi çaldılar birdenbire...
Misketlerimi, mutluluklarımı, sevinçlerimi ve hüzünlerimi... herşeyimi her şeyimi...
Neden diye soramadım bile, hiç vaktim olmamıştı... Bir göz açıldı ve kapandı... Vakit o kadardı...
Sonrası mı?
Kocaman bir boşluk, kulakları sağır eden ama sadece benim duyduğum...
Kulaklarıma bilmem kaç ton basınçla etki yapan sesler, çığlıklar...
İnsan denizde boğulurdu da, seslerin içinde çığlıkların içinde nasıl boğulurdu söyleyinsene...
Ben boğuldum...
"Kaybettim misketlerimi, misketlerimle beraber hüzünlerimi..."
Devamsız’ım...
Birkan SUCAKLI
23:30 - 01.05.2007