Kılavuzu para olana her kapı açıktır. shakespeare
İlhan Kemal
İlhan Kemal

Havada Kekik Kokusu

Yorum

Havada Kekik Kokusu

15

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

2108

Okunma

Okuduğunuz yazı 3.5.2011 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.

Havada Kekik Kokusu

Öğlene daha çok vardı. Yola gün ağarırken çıkmıştık. Hava ısınmadan adanın içindeki yaylaya varmayı hedefliyorduk. Yolluğumuzun çoğu Dimitri’nin sırtındaydı. Önden, büyük adımlarla yürüyordu. Hafif yüküme rağmen ona ayak uydurmakta güçlük çekiyordum. Dereyi geçerken Dimitri’ye tutunmak zorunda kaldım. O buraların gediklisi idi. Bense ilk kez geliyordum. Tam mola vermeyi önerecekken yaylaya vardığımızı söyledi.

Yayla beklediğimden küçüktü. Hayalkırıklığımı farketmiş olacak ki:

‘Deniz adamlarına karalar her zaman dar gelir. Sahilde de bu böyledir, yukarı çıkınca da …’ dedi.

Gölgesine oturabileceğimiz bir ağaç yoktu. Kayaların seyreldiği bir yere, çimenlerin üzerine yaygıyı attık. Dimitri heybesinden otlu peynir çıkardı.

‘Biraz kuzu kulağıyla kekik toplasana. Ekmeğin içine iyi gider.’

‘Ekmeği nereden buldun sabahın köründe?’

‘Anam uyuyordu; onun akşamdan hazırladığı hamurdan ben yaptım.’

Belki bir şölen olmayacaktı ama karnımız doyacaktı. Otları toplamaya gittim.

Fazla geçmemişti ki arkamdan

‘Andreas, uzatma!’ diye bağırdı, ‘Ne topladıysan getir artık. Acıktım.’

Dönüp, oturdum. İçi peynir ve ot dolu bir yarım ekmek uzattı.

‘Al bakalım çoban lokmasını.’

‘Bunun adı çoban lokması mı?’

‘He ya.’

‘Hadi canım, şimdi uydurdun.’

‘Tabi ki uydurdum. Ekmek arası peynir. Ye işte. Ama bunun bir ismi var.’ deyip heybesinden bir şişe şarap çekip, çıkardı.

‘Harlaftis’in kırmızısı. Dikkat et, sıkı şaraptır. Ehlileştirilmiş İtalyanlara benzemez.’

‘Denizci adam şaraptan mı korkacak? Sen de bizi yumuşak başlı buldun, sürekli bir şeyler itelemeye çalışıyorsun. Bardak falan yok mu?’

‘Oo, denizci adam şişeden içemiyor mu? Konu şaraptan açılınca mangalda kül bırakmıyor ama …’

‘Sordum sadece, var mı, yok mu diye. Uzatacak bir şey yok. Aslını istersen var. Uzat şişeyi.’

Şarap gerçekten sertti. Çok geçmeden etkisini hissetmeye başladım, elimi şişeye daha az götürür oldum.

‘Hemen ağırdan alma, bir şişe daha var.’

‘Madem bir tane daha vardı, niye bir saattir şişeyi alıp veriyoruz? Açardık ikisini de, karşılıklı demlenirdik.’

‘Böylesi iyi. Daha kontrollü içiyorsun.’

Kontrol benden çok Dimitri’ye gerekiyordu. Benim her bir yudumuma karşılık o üç tane çekiyordu.

‘Ee?’ diye sordu ‘Nasıl hissediyorsun?’

‘Çakırkeyif oldum gibi.’

‘Onu sormuyorum, iki haftaya Sophia ile evleniyorsun. Ne hissediyorsun?’

‘Heyecanlıyım.’

‘O kadar mı?’

‘Daha ne olsun?’

‘Köyün en güzel kızıyla evleniyorsun. Yer, gök senin olmalı.’

‘O da köyün en yakışıklı delikanlısı ile evleniyor. Hem o delikanlı yeni tekne de aldı. Bozuk hava filan dinlemez, eve para getirir.’

‘Sahi, teknenin adını ne koydun?’

‘Evangelica. Anamın adı.’

Bir şey demedi, gözlerini şarap şişesine dikti. Ben de yemeğin son kalan kırıntılarını yedim. Doymuştum. Şarabın da etkisiyle ağırlık çökmeye başlamıştı. Sessizliği bozan Dimitri oldu:

‘Bilirsin’ dedi, ‘Ben de zamanında Sophia’ya gönül kaydırmıştım.’

‘Bilirim’ dedim.

‘Hepimiz beğenirdik onu. Sophia ise kimsenin yüzüne bakmazdı. Sen yakışıklı adamsın, doğruya doğru, ama yine de onun gözünün daha yukarılarda olduğunu düşünmüştüm. Neyse, ikiniz adına da çok mutluyum. Birbirinize yakışıyorsunuz. Bir yastıkta kocayın, boy boy çocuklarınız, torunlarınız olsun. Tanrı izin verirse, benim kaderim de sizinkine benzer.’

‘Kader bu, bilinir mi?’ dedim. Uykum dağılmıştı. Kendi heybeme uzandım. İçinden bir tabanca çıkarıp Dimitri’nin göğsüne dayadım. Bir şey demeden tetiği çektim. Dimitri geriye doğru devrildi. Bedeni devrildiği yerde kalmadı, sırtımızı verdiğimiz hendeğin içine yuvarlandı.

Yaygının üzerine bırakmış olduğunu bıçağını aldım, kendi bacağıma sapladım. Üstümü başımı çekiştirip yırttım. Örtünün üzerindekileri tekmeleyerek etrafa savurdum. Sonra hendeğe inip Dimitri’nin de elbiselerini yırttım. Yüzüne bir kaç yumruk attım. İki elimle de kendi boğazımı kan oturana kadar sıktım. Her şey tamamdı; kavga etmiş gibiydik.

Topallayarak köye döndüm. Kasabadan polis gelip, beni aldı. Sorgumda içtiğimizi, sonra Dimitri’nin benim Sophia’yı haketmediğimi söyleyerek bana saldırdığını, dövüştüğümüzü, o beni bıçaklayınca onu vurmak zorunda kaldığımı söyledim. Yaylaya gidilip, tarif ettiğim yerden Dimitri’nin cesedini alındı. Kimse bir şeyden şüphelenmedi. Herkes Dimitri’nin Sophia’dan hoşlandığını, Sophia’nınsa ona yüz vermediğini biliyordu. Ben ise Dimitri’nin yüz bulamayınca Sophia’ya ne yaptığını biliyordum.

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Havada kekik kokusu Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Havada kekik kokusu yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Havada Kekik Kokusu yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Saynur Baysal Öztürk
Saynur Baysal Öztürk, @saynur-baysal-ozturk
2.1.2019 15:35:22
Çok güzeldi. Kaleminize, kelamınıza bereket.

Tebrik ve selam ile.
Yeşilvadi
Yeşilvadi, @yesilvadi
19.8.2011 19:34:46
Sakin sakin okurken birdenbire olanlar karşısında şaşırıverdim,hazırlıksız yakalandım derler ya,ağzım açık kaldı .Ustaca yazılmış bir öykü,tebrik ederim.(Bugün kararlıyım ve de hepsini okuyup ,bitireceğim.)
lemide
lemide, @lemide
5.5.2011 11:58:42
hocam ben sizin hep şiirlerinizi okudum ve fakat artık hikayeliriniz sanırım tercih edeceğim damağımda bam başka bir zevk bıraktı tebriklerimle
Emine UYSAL (EMİNE45)
Emine UYSAL (EMİNE45), @emineuysal-emine45-
4.5.2011 19:49:56
Öyküde giriş, anlatım ve sürpriz bir sonuç. Bu konuda Ağyar'la hemfikirim... Yazar tarzını oluşturmuş, belli bir okuyucu kitlesi var, yazıyı okuyunca kime ait olduğu şıp diye anlaşılıyor.

Tebrik ederim İlhan Bey.

saygı ve selamlar.
Ağyar
Ağyar, @agyar
4.5.2011 19:25:26
Öncelikle günün yazısı ödülüne layık görülen yazınız için samimi olarak tebrik ediyorum. Tebrikler.

Yazıya döndüğümüzde; altına isminizi yazmasanız da, nesir sayfalarının herhangi bir takipçisinin bile şıp diye “evet bu İlhan Beyin yazısı” diyebileceği bir öykü. Okuyucuyu kontrada bırakmayı seviyorsunuz. Sonu mutlu veya hüzünlü bitmiş hiç önemli değil.

Site içerisinde; takip edebildiğim kadarı ile kendi tarzını oluşturmuş, oturtmuş sayılı yazarlar arasında sizi de sayabilirim. Kendi üslubunu oluşturmak, oturtmak, bir “yazar” için çok önemli olsa gerek, her ne kadar bir kaç negatif getirisi olsa da.[Hani benimde olsa :- )].

Öncelikle; 1-Belirli bir hayran kitleniz oluşuyor. 2-Alışkanlık yapıyorsunuz. 3- Akabinde taklitleriniz oluşuyor. 4-Bu arada ister istemez düşmanlarınızda (aman ha “düşman” mecaz manada kullanılmıştır) oluşuyor(kıskanalar çatlasın) 5-Belli bir zaman sonra ise açık vermeye baş-lı-yor-su-nuuuuuz.!

Bu yalnızca size özgü bir durum değil inanın. Peki, bunları niçin sizin sayfanızda sıraladım. Çünkü kompleksiz, diyoloğu seven, dışa açık bir yapınız olduğunu görüyorum. Cesaretim bu yüzden.


Yazınızın finalinde bilhassa kurgudaki bariz hatalar “beşinci madde” ile ilgili tespitlerimi tasdikler nitelikte.

Mesela şu bizim Andreas; Nasıl oluyorsa oluyor, bıçağı bacağına sapladıktan sonra, can havliyle üstünü başını çekiştirip yırtıyor, örtünün üzerindekilerini tekmeliyor. O topal bacağıyla aşağı hendeğe inip Dimitri’nin elbiselerini yırtıyor, yüzüne birkaç yumruk atıyor, sonra iki eliyle kendi boğazını kan oturana kadar sıkıyor, tekrar hendekten yukarı çıkıyor ve topallıya, topallıya köye geri dönüyor.

Siz anlatmasanız da ben Andreas’ın o topal haliyle bıçaktaki kendi parmak izlerini sildiğini, ondan sonra tekrar Dimitri’nin parmak izleri çıksın diye bıçağı Dimitri’nin eline tutuşturduğunu tahmin edebiliyorum. Lakin geliyor, geliyor bir iki yerde öyle tıkanıyorum ki; ya bu bizim Andreas çok salak ya da köydeki polis ağabeyler diyorum.

İndiiii!

Promil limiti istiap haddinin bir hayli üzerinde birisi nasıl olurda kan kaybından meydana gelebilecek marazi durumlardan yırtar. Zira kandaki alkol kanı haddinden fazla sulandırır ve nabzı artırır. Hele hele içilen şarap; ‘Harlaftis’in kırmızısı, dikkat edilmesi gereken sıkı bir şarap cinsi ise.

Eğer Dimitri “iki eli” ile hem de iz bırakacak kadar Andreas’ın boğazını sıkıyorsa; A-) İki eli Andreas’ın boğazında olduğuna göre bıçağı hangi eli ile tutmuştur. B-) Yarı sarhoş(yoksa tam mı) vaziyette iken bu enerjiyi nerden bulmuştur. C-)Yüz yüze yapılan bir boğuşmada bıçak; saplanabileceği karın boşluğu, göğüs kafesi, kalça, bel, kol, omuz, sırt, boğaz, yüz vb bir sürü bölge varken “bacağa” nasıl saplanmıştır.

Madem Andreas kafaya koymuş, böyle bir halt yiyecek, inandırıcılık adına, en azından böyle bir yayla gezisi için ne yapıp edip bir binek (at-eşek) ayarlamalıydı. Finalde ise fazla abartmadan önce gerekli dekor-sahne-kostüm için gerekli alt yapıyı oluşturduktan sonra "bıçağı"en son kullanmalıydı.

Yukarıda eleştiri-yorum adına yazmış olduğum satırlar belli bir edebiyat kriterine bağlanmaksızın tamamı ile kişisel görüşlerimdir. Hoşgörünüze sığınarak :-)

Tekrardan tebrikler

Selamlar, saygılar
İlhan Kemal
İlhan Kemal, @ilhankemal
4.5.2011 15:08:50
Yazımı güne getiren Seçki Kuruluna ve okuyan herkese teşekkür ederim. Saygılarımla.
gri gölge
gri gölge, @grigolge
4.5.2011 14:33:32
Çok ekleyici ve bir o kadar da başarılı bir çalışma tebriklerimle ......
Sabiha KÜÇÜKTÜFEKÇİ
Sabiha KÜÇÜKTÜFEKÇİ, @sabihakucuktufekci
4.5.2011 13:31:25

ekmeğinde kekik elinde cinayet kokusu..:)

sevgim saygım tebriklerim günün yazısına çok değerli yazarına..

reyya
reyya, @reyya
4.5.2011 11:06:17
ne kadar farklı bir tarz, kesinlikle izinizden gidemem. Bana sadece hayranlıkla okuyup tebrik etmek düşüyor.
Diğer bütün kalemlere yüreğinize sağlık derken, size hayal gücünüze sağlık demek geldi içimden:))
Billur T. Phelps
Billur T. Phelps, @billurt-phelps
4.5.2011 00:34:00

Okumaya başladığımda böyle bir son geleceğini hiç düşünmemiştim.
Güzel kurgulanmış..

Ellerinize sağlık..
kanatlı ateş
kanatlı ateş, @kanatliates
4.5.2011 00:18:11
çok güzeldi....gönülden kutlarım..farklı ve şaşırtıcı final..
Gülayşe DELEN
Gülayşe DELEN, @gulaysedelen
4.5.2011 00:15:00
beklediğim öyküyü kısa zamanda yazmanız sabırsız birine ilaç gibi oldu. inanın böyle bir öykü beklemiyordum demiyorum artık öğreniyorum... tşk ederim...ilgimi çeken olayın oluşunda sonu oldukça etkiledi beni seven bir adamın sevdiği uğruna her engeli kaldırabileceği...bazen hep kalıplaşmış kelimelein ardına sığınırız ölçü ararız sevgide oysa davranış eyleme dikkat etmeyiz söylemedi ya sevilmiyormuyuz diye düşünürüz, doğanın kanunu sanki söylenmeden olmaz. sessizlikte bile sevgi vardır hissetmek has olan... değer verdiğiniz kattığınız için saygılarımla..
O qué
O qué, @o-qu
3.5.2011 23:37:42
Eskiden kekik ete lezzet, koku vermesinden ziyade etin çürümesini engellemek için kullanılırmış. O halde bi cinayet işleyip kekikle çürümeyi yavaşlatabilirsiniz:)

lavanta , müge kokusunda cinayet olmaz gibi ama kekik iyi gider, iyi bir tercih :)

Tarihteki ilk cinayet niyeydi ? Ademin oğulları hep aynı, hiç değişmiyor.

Tebrik ederim zevkle okuduk.
Saygılar.
canandemirel
canandemirel, @canandemirel
3.5.2011 23:00:58
O kadar güzel yazmışsınız ki, tüm öykü gözlerimde canlandı
Tek kelimeyle harika, güne geleceğinden eminim..
Başarılarınız devamını diliyorum, sevgilerimle..
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz, @aynurengindeniz
3.5.2011 19:59:28
10 puan verdi
Yaylada - 1

Ben basmadım
Yayladaki kekiklerin üzerine.
Hacı Osmandır
Beni iten
Sırtımdan tek kurşunla.

Yaylada - 2

Kekik ete tad verir derler.
En iyi kuzgunlar bilirmiş,
Ben de yeni öğrendim

İlhan KEMAL

Ben galiba yazılarınızdaki duygusuzluğu kanıksadım. Artık hiç şaşırmıyorum. Üstelik farkında olmadan bunu kendi çalışmalarımda uygulamaya başladığımı da hissediyorum. Sanırım bulaşıcı bir tarz:)

Türk-Yunan kültürleri ne kadar da bir birine benziyor dedim kendi kendime. "İnşallah" bile diyebiliyorlar. "‘He ya.’" bu cevabı veren Dimitri olmasaydı, gencin bir ege çocuğu olduğuna yemin bile edebilirdim...

Finalde merak içinde "neden acaba" diye düşünürken gerçeği görmek etkileyiciydi.

Biliyorum ki, bunları çok kısa bir sürede kurgulayıp ekliyorsunuz. Ya da yazmış olduğunuz şiirin öyküsünü açıyorsunuz...O yüzden özellikle bu yazınızda bir iki kelime hatası var. Gözden geçirirseniz farkedeceksiniz.

Bunun dışında benim için yine son derece okunası bir çalışma...Hızınıza ve hayal gücünüze "maşallah."

Kutluyorum.

Saygılar.


© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL