10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2423
Okunma

Yeni anı ekle derken bu defteri dizayn edenler sıcağı sıcağına anı demiyorlar zannedersem.
Yeni bir adet ekleyebilirsin demek,öyle değil mi?
Öyle olmalı,zira bende taze anı hiç yok.
Sadece bu sabahtan akşama olanları düşünüyorum,illa unutacağım sabaha.Çünkü kayda değer hiç bir eylem ve söylem olmadı bugün.
Bugünü şimdiden unutmaya başladım.
Ama bana yirmibeş sene öncesini sorun en ince ayrıntısına kadar anlatayım.
Rukiyenin çantasından çaldığımız mandalinaların yirmi dört tane olduğu ve en fazlasını Sabri’nin yediğini çok iyi,hani derler ya bugün gibi,hah işte öyle hatırlıyorum.
Sene zannedersem 1970. Ya da 1971,daha fazla veya az değil.İkisinden biri kesinlikle.
Bu saatte aklıma gelen olaylar burada yazılacak gibi değil.
Zira şimdi hafızamı yokladığımda hemen hepinizin tanıdığı bir tiyatro sanatçısının anlattığı fıkra ve bir diğerinin yaptığı muziplik gelince nasıl yazarım diye düşünmeye başlıyorum.
Bari şu ikincisini anlatayım.
Kızarsa millet,bir daha yazmam.
Aslında anlatılacak olay değil,bizzat yaşamalı ki ,orada olmalıydınız ki suratlarınızın şeklini ben de göreyim,benimki gibi oluyormu diye.
Tiyatro Avrupa’ya turneye gider.Oyuncular turnede olmayan yaşlı üstadlarına şaka olsun diye Avrupalı şişme kadın alırlar.Ve istanbul’a döndüklerinde tiyatro kulisinin en kalabalık zamanında "abi bu bizden size hediye " diyerek kocaman paketi sanatçı ağabeylerine verirler.
Bayan sanatçılar da içinde ne olduğunu bildiklerinden "aç be abiii,merak ettik" diyerek yaşlı adamı gaza getiriler .
Adam heyecanla ve mahcubiyetle paketi açınca içinden havası alınmış şişme (nasıl desem olsa,şişme hanım mı?,şime kadın mı?,şişme yenge mi? bilemiyorum) kadın çıkar.
Suratı babun maymununun ardına dönen yaşlı sanatçı bey bir şey demeden çıkar gider.
Bir kaç gün sonra kulisin yoğun olduğu bir saatte koltuğunun altına sıkıştırdığı şişme yenge ile pat içeri dalar.
İçerde kadın erkek curcuna. Yaşlı üstadlarını kapıda görünce hele de koltuğunun altında yarı şişme yenge, yüzünde müstehzi bir sırıtışla onlara bakar halde,bütün gözler kapıya doğru çevrilir.
Yaşlı adamın, havası kaçmış,belinden kavradığı şişme yenge nerdeyse iki büklüm olmuş vaziyette hediyeyi Avrupa’dan getiren arkadaşının yanına gider ve " Yahu azizim ben bunu beceremedim nasıl çalışır,sen teknolojien anlarsın hele bir de sen dene de bize de göster" demezmi.
İşte bunu yazmak ne kadar zor geldi bilemezsiniz.
Trabzonlu Hocanın biri dolmuşa biner.
Fakat oturacak yer olmadığından ayakta kalır.
Üzerinde cüppesi,elinde tesbihi,başında sarığı ile ayakta şoförün bir gaza bir frene basmasıyla sallanır durur.
O sırada tan yanındaki koltukta oturan delikanlı uyuma numarasından bezmiş olacak ki,gözlerini açar ve şöyle bir hocaya bakar.
Hoca bir kaşı havada,sinirli sinirli yakaladığı gözleri neredeyse çıkartacak gibi kesince delikanlı utanır.
Hocaya "sen hoça misun?" diye sorar.
Hoca "ya ne s...kümim" der.
Bunu da bir tiyatro üstadı olan değerli bir ağabeyim anlattı.
Karadenizli olduğumdan nerde bizim bölgeyle alakalı bir fıkra var,bana yetiştirirdi.
Sağolsunlar..
Bana her gün "Lazın biri intihar ediyormuş,hanımı ’ İsmail kiyma gendüne elecesun bak’ demiş. İsmail hanımına dönmüş ’Sus o...spi sira sağa gelecek’ demiş" derdi.
Trabzon’lu bir arkadaşım amcasına memleket fıkraları anlattığını amcasının dinledikten sonra her defasında biraz düşünüp gayet ciddi bir şekilde " Toğri demiş,adam hagli" dediğini anlatmıştı. İşte bizim bölgede fıkralar böyle üretiliyor.
Gayet ciddi ve emek harcayarak.
Şu anda doktor olan bir arkadaşım Trabzonda yaşayan dayısının köydeki bir arkadaşlarının babasına şaka yapmak için yüzünü gözünü boyayıp,üzerine de bir büyükbaş hayvan derisi sarıp ahırdaki öküzü dışarıya çıkarıp onun bağını boğazına geçirip ahırda yattığını anlatmıştı.
Ondan sonra öküz rolü kesen dayısı ahırda "BÖĞĞĞĞĞĞĞ" diye bağırıp durunca adam kalkmış hayvana bir şey oldu diye ahıra inmiş.
Ahırın kapısını açınca öküzün yerde yattığını görüp bir aksilik olduğunu anlamış ve aceleyle yakın mahalde oturan veterineri almış gelmiş.
Veterine biraz baktıktan sonra "Dayiiii ha bu öküzün hiç bişeyi yok,yalan yapayi ama ben geneda oğa bi vitamin yiğnesi yabayim" demiş ve kalçadan uzunca bir enjeksiyon çakmış.
Sahte öküz anlaşılmasın diye sesini çıkarmamış.
Gazyağı fenerinin ışığında Laz bir veteriner ne kadar kalçayı isabet ettirirse o kadar başarılı vitamin zerkinden sonra sahte öküz ev sahibi ve baytar gidince kalkmış arkadaşlarının yanına dönmüş.
"Ula ne oldi gandurabildun mi Sacit dayiyi?" diye sormuşlar.
O da " la bular salak şerefsuzim,benum ilen öküzi ayrid edemediler" demiş.
Bu saatte vaktinizi almadım umarım.
Her ne kadar sürçü lisan ettik ise aman affola!