4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
5208
Okunma
Sizlere hayatım boyunca bende özel bir yeri olan Ali Dedemin hayat hikayesini anlatmak istiyorum,
1940 yılında Yunanistan Almanya tarafından işgal edilmiştir. İşgal üzerine çıkan karışıklıklar üzerine batı trakyadaki Türklerin bir kısmı Türkiyeye göç etmek zorunda kalmıştı işte onlardan bir taneside çok sevdiğim yengemin babası Ali dededir.
İki yıl kadar önce kendisi ile bu yaşadıklarını konuşma imkanı buldum, Ali dedem iskeçe’de yaşayan bir Türk Ailesinin sekiz yaşındaki oğludur. Kendisi bir yaşında annesini kaybetmiş olduğundan anne kokusunu ve anne şefkatini hiçbir zaman tatmamıştır, o sırada kendilerine yönelik baskı ve şiddetin artması sonucunda üvey annesi babası ve beş kardeşi ile birkikte akrabalarını, evlerini tarlalarını ve doğduğu toprakları bir daha görememek pahasına ülkeyi terk edip Türkiyeye göç etmeye karar vermiştiler.
Verdikleri bu zor ve önemli karar ile yollarda karşılaşacakları çeşitli tehlikeleride göze almış oluyorlardı, zira yollar göç eden aileleri soymak isteyen hırsızlar ve eşkiyalarla doluydu, bir kış günü sabaha karşı yola çıktılar amansız akan Meriç nehrini geçmek neredeyse imkansızdı günler süren yolculuklardan sonra açlık ve sefalet içinde Edirne ilimizin Keşan işçesine gelmişlerdi,
İlk anda bir akrabalarının küçücük evine yeleşen aile daha sonra Yunanlılarla yapılan mubadele (değişim) anlaşması gereği Keşanı terk eden Yunanlılardan kalma bir eve yerleştirilmiş, kendilerinede bir miktar toprak verilmiştir. Ancak ne varki ne tarlayı ekmek için tohum alacak ne işlemek için hayvan araç-gereç alacak paraları yoktu, çaresiz başkalarının yanında çalışmak zorunda kalmışlardı, hem Yunanlılardan kalmış yarısı yıkık harap evlerini onarmak, hemde taşlarla dolu ve o güne kadar tarım yapılmamış işlenmemiş tarlalarını işlemek zorudaydılar.
O yıllar dünya savaşı yılları kıtlık açlık sefalet tüm dünyayı kaplamış ayrıca bulaşıcı hastalıklar baş göstermişti, çoğu günler bir parça ekmek dahi bulamıyorlardı, bu durumda Ali dedemiz dokuz yaşına gelmiş diğer kardeşlerinden büyük olduğundan, çalışmak üzere Geliboluya gönderilir, kendisine verilen iş ise büyük bir hayvan sürüsü olan bir beyin çobanların yanında çıraklık yapmasıdır.
Küçük yaşta ailesinden ayrılan Ali dedemiz Keşan, Enez, Gelibolu, Çanakkale çivarlarında yıllarca çobanlık yapmış ailesinin yokluğunu ve yalnızlığını gündüzleri çoban köpekleri ile oynayarak unutmaya çalışırken geceleri ay ışığında gizli gizli ağlamaktan kendini alamamıştır.
Küçük ve çelimsiz vücudu ile çok büyük zorluklara karşı mücadele etmek zorunda kalmış.Yazın Trakya tarafında kışın ise daha sıcak olan Çanakkale tarafına sürüyü götürerek 5 yıl boyunca çobanlık yapmış.O yıllarda Türklere ait şehitlikler düzenlenmemiş İngilizlerin ve diğerlerinin şehitlikleri ise düzenli ve baklımlıymış. Yatıp katlıkları yerlerde daima insan kemikleri ya da kişisel eşyalar buluyorlarmış. Bu durum yaşı küçük olan Ali amcayı çok korkutuyormuş.Bunlar yetmezmiş gibi zaman zaman sürüye saldıran kurtlar ormanda karşılaşılan domuzlar durumu daha da korkunç hale getiriyormuş.
On dört yaşına gelince Ali dedemiz ailesinin yanına dönmüş ancak bu defada üvey annesi tarafından istemediğinden küçük bir tarla parçası verilererek evden uzaklaştırmış, Ali dede bu sırada inşaatlarda ve tarlalarda yevmiye ile çalışarak bir yandan da tarlasını ekiyormuş.Tarlanın kazancının az olması onu başka işler araştırmaya yönlendirmiş ve tarlasında topraktan tuğla (biriket) yapmaya başlamış. Bu sırada yine kendisi gibi göçmen kızı olan Şehriye Teyze ile birbirlerini sevmişler. Şehriye teyzenin babası kızını fakir olan ali amcaya asla vermeyi düşünmüyormuş.Bu nedenle şehriye teyzeyi bir başkasına nişanlamış.
Hayatı mücadele ile geçmiş olan Ali Dedemiz bunun üzerine şehriye teyzeyi kaçırararak evlenmiş, Daha sonra biriket işini beraber yapmaya devam etmişler. Çok yokluk fakirlik çekmişler. Daha sonra Keşanda küçük bir arsa alarak kendi elleriyle buraya bir ev yapmışlar. Üç çocuk sahibi olan aile çocuklarının hepsini iyi bir eğitim öğretim yapmaları için ellerrinden geleni yapmış ve çocuklarını okutmuşlar.
Şehriye teyzenin vefatı üzerine yalnız kalan Ali dedemiz 2005 yılından beri evinde yalnız yaşamaktadır. Çok görgülü, çok dürüst ve çok çalışkan olan insanlık abidesi Ali dede 79 Yaşında hala kendi evinin ihtiyaçlarını görür,salçasını yapar, yoğurdunu kendisi mayalar çok az yer genellikle ayrana ekmek banarak karnını doyurur kimseden hiç bir şey istemez, kimseye yük olmaz mütevazi sofrasında başkalarına da ikram eder, kimseye halinden şikayet etmez, her hali ile örnek bir insandır o bana Akifin Köse İmam şiirindeki "İlmi az Görgüsü çok fıtratı yüksek kişiliği hatırlatır.