21
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2636
Okunma

İstanbul’a gidip de canım, minik kuşum GÜLDESTE’ yi görmeden gelebilir miydim! O gece telefonla görüşüp, gideceğim adresi aldım. Yirmi yılı aşkındır İstanbul’a gidip gelmeme rağmen, hâlâ semtleri bilemem. O gece içimi, hem Neşe’yi göreceğim için, hem de adresi nasıl bulacağım heyecanı sardı. Ertesi gün Ataşehir’den saat 15.30 gibi yola çıktım. Kadıköy dolmuşlarına binip, Kadıköy’e sağ salim geldim. Şimdi sırada Kadıköy’den Bostancı’ya gitmek vardı. Bu arada da Neşeciğim ile telefon konuşmalarımız arttı.
---Canım, “komşum ekmek fırını”nda in. Seni fırının önünde bekliyorum.
Kıyamam minik kuşuma, ben daha Ataşehir’de Kadıköy dolmuşuna binerken, Neşeciğim fırının önüne gelmiş bile.
Neyse, sora sora Bağdat bulunurmuş, ben de Bostancı dolmuşlarını buldum. Hemen şoför beyin arka koltuğuna oturup, gideceğim adresi söyledim.
---Tamam bacım, ineceğiniz yeri söylerim. Dedi.
Oturduğum yerde içim içime sığmıyor, zira kimseyi beklemeyi de, bekletmeyi de sevmediğim halde, şimdi arkadaşımı bekletiyordum. O sıkıntı ve heyecanla, yolun sağında, köşede bir tabela okudum, “komşum ekmek fırını.” Aaaa… Fırını geçiyorum;
---Şoför bey inecek var. Ve apar topar indim. Sağa sola bakındım, Neşe’m yok! Oradan geçen gençlere adresi sordum;
---Teyze ( son zamanlarda çok söylüyorlar, galiba yaşlanmışım) yanlış yerde inmişsiniz, o adrese daha çok var. Tekrar dolmuşa binin.
Elim mahkûm, mecburen tekrar dolmuşa bindim. Yine şoför beye adresi söyledim. Dakikalar sonra, şoför beyden uyarı geldi;
--- Hanımefendi, adres burası. Fırın karşı köşede.
---Teşekkür ederim beyefendi. Dedim. Bu sefer doğru adreste indim şükür. İşte, Neşeciğim de tüm sevimliliği, güler yüzüyle tam karşımda duruyor.
---Neşeee, canımmm buradayım, geldim. Dakikalarca birbirimize sıkı sıkı sarıldık. Canım, soğuktan elleri, yüzü buz gibi olmuş. Hasta olmasa bari.
Hiç oyalanmadan, konuşarak eve geldik. Asıl sürpriz evdeydi. Neşe’nin annesi…
Bembeyaz, nur yüzüyle tam bir “pamuk teyze” duruyor kapıda. Sıcacık sesiyle;
---Hoş geldin kızım. Dedi. Elini öptüm. Öyle içten, öyle candan bir anne ki, “öyle bir anneden, Neşe gibi cana yakın, arkadaş canlısı birinin olması gayet normal,” dedim kendi kendime.
Kültürüne, bilgisine, misafirperverliğine hayran olmamak elde değil. Üçümüz koyu bir sohbete başladık. İlk defa gitmeme rağmen, bana sanki yıllardır tanıyormuşum gibi geldi. Arkadaşımın aile bireylerinin hepsi, sanatın ayrı dalları ile ilgileniyor. Annesi şiir yazıyor, ablası resim yapıyor, Neşe’m şair, yazar. Sanatla uğraşanlar duygusaldır, insancıldır. Neşe, öyle bir aileye sahip olmakla çok şanslı. Şansın daim olsun arkadaşım. Gece geç saatlere kadar sohbetimiz devam etti. Sohbet ne kadar güzel olsa da, sitemize gelmeden durabilir miyiz! Yazılara, şiirlere göz attık, yorumlar yaptık. Msn de Ayşe ablamla (ayşe09) karşılıklı çaylarımızı içtik.
Sabah dokuz buçukta feribota bineceğim için, erken kalkmamız gerekiyor. Saatlerimizi sabah altı buçuğa ayarlayıp yattık. Gözümü açtığımda mutfaktan sesler geliyordu, kalktım, mutfağa gittim. Canım Neşe’m kalkmış, kahvaltı hazırlıyor. Birlikte kahvaltımızı edip, teyzemin de elini öptükten sonra, “sen gelme” diye ısrar etmeme rağmen, ısrarlarım sonuçsuz kalınca, Neşe’yle yola çıktık. Bostancı Feribotu’na geldiğimizde, gişe memuru;
---Bandırma’ya feribot sabah yedi buçukta, ancak akşam altıdaki feribota bilet verebilirim, demez mi!
“Akşam altıya ( onsekiz) kadar burada durulmaz, hadi eve gidelim.” Diyen arkadaşıma itaat ederek, evin yolunu tuttuk. Yolda yürürken; “Teyzem beni görünce şaşıracak” diye espri yapıp, gülüşerek eve geldik. Eve geldiğimizde, teyzem gerçekten de şaşırdı.
Saat altıya (onsekiz) kadar kendimize program yapıp, Büyük bir alışveriş merkezine gitmeye karar verdik ve gittik. Ayaklarımıza kara sular inene dek, o mağaza senin, bu mağaza benim dolaşıp, alışveriş yaptık. Bir ara, ağrıyan ayağımdaki topuklu ayakkabıları çıkarıp atasım geldi. Arada bir de, sigara krizimi yenmek için terasta dinlenme molası verdik. Mola verirken, hatıra fotoğrafları çektirdik.
Saat onyedi gibi yine Bostancı Feribotu’na gitmek için yola çıktık. Dolmuşa bindik, Neşe gülerek;
---Sevgi hava sisli, feribot seferi iptal edilebilir, demesin mi!
---Aman arkadaşım, ağzını hayıra aç. Bu defa da eve dönersek, teyzem iyice şaşıracak.
Bizi bir gülme aldı, arabada gülüşürken, Bostancı Feribot’una geldik. Feribotun kalkmasına daha yarım saat vardı. Ayrılacak olmanın hüznü de, yüreğimizi sardı. Minik kuşuma;
---Bekleme arkadaşım, sen eve git, desem de, Neşe’m beni yolcu etmek için, feribot saatine kadar bekledi. Kalkış saati geldiğinde, en kısa sürede Bandırma’da buluşmak üzere ayrıldık.
Canım arkadaşım, kim demiş sanal arkadaş, yalan arkadaş diye. Biz arkadaşlığı geçtik, seninle dostluk yolunda el ele yürüyoruz. Senin gibi bir dosta sahip olduğum için, kendimi çok şanslı hissediyorum. İyi ki varsın Edebiyatdefteri, iyi ki varsın Ansızın. Sizin sayenizde öyle güzel dostluklar kurduk ki!
Neşeciğim en kısa zamanda seni Bandırma’ya bekliyorum. Seni evimde ağırlamaktan mutlu olurum. Teyzem, kızımın düğününde gelecek inşallah, o sözü aldım. Gösterdiğiniz misafirperverlik için çok teşekkür ediyorum minik kuşummmm…
SEVGİ SALMAN