9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1162
Okunma

Hani bazı anlarımız vardır. Kendimiz bile ne hissettiğimizi, ne düşündüğümüzü çözemeyiz.
Med ve cezir anlarımız.
…/…
Kendimizle konuşuruz, içimizden. Doluya koyarız; almaz, boşa koyarız; dolmaz. Çıkışı, çözümü bulamayız. Yanlış olduğumuzun bilincindeyizdir. Ama böyle hallerde, yanlış olduğumuzu bilmek, bize yetmez. Yaşadığımız, bize yaşatılandır önemli olan.
Öfke? : I ıh.
Kırgınlık? : Hayır.
Hazmedememek? : Bu da değil.
Daha öte bir duygu. Çok daha adı konamaz bir şey.
Neden? : Olabilir.
Nasıl? : Mümkün.
Bana mı? : Uygun.
Bir kere daha mı? : İşte bu!
Hayat; geçtiği süreç içinde, hepimizi, farklı farklı incitir.
İncitir, yaralar, örseler.
Her birimize göre değişkenlik gösteren bir durumdur. Aklımız. Evet, aklımız her zaman hakimdir. Ama öyle bir an gelir ki; akıl devreden çıkar.
Kendimize en çok güvendiğimiz zamanda başımıza gelir. Kendimizden çok karşımızdakine en güvendiğimiz anda.
Bir şeyler yaşarız birileriyle. Yaşadığımız şey karşısında ki duygularımızı anlatırız.
Bir daha yaşarız. İlk seferde bitmesini, anlamasını, kabullenmesini beklemek gibi bir gaflete düşmeyiz. Bir daha anlatırız.
Sonra kişi der ki: “Seni anladım.”
Seni anladım. Ne demektir? Yaptığım, söylediğim şey karşısında hissettiklerini, beklentilerini, sana göre nasıl olması gerektiğini anladım.
Bu noktada yol ikiye ayrılır:
1- Seni anladım: Bir daha böyle bir şey olmayacak. Olsa bile senin istediğin şekilde olacak.
2- Seni anladım: Seni anladım ama senin istediğin şekilde davranmam mümkün değil. Özür dilerim, bunu yapamam. Benden bekleme.
İkinci seçenekte yapacak bir şey yoktur. Dürüstçe bir yaklaşımdır. Kişinin tercihidir. Nasıl bir “Ben” varsa “O” da olacaktır. Teşekkür edersin. Hayatta başarılar dilersin. Biter.
Sorunu yaratan; birinci seçenektir. Güven devreye girer. Anladı ve beni incitmeyecek. En azından bu konu ile değil.
Ondan sonra ne özür vardır ne de af.
Ne özür kar eder, ne de af devreye girer.
Seni anladım denen şeyin tekrarında bir tek duygu devreye girer:
Ben onun hayatında yokum!
…/…
Med ve cezir anlarımız vardır.
Bir yanımız: “Dur, bekle! Önce bir sakinleş, konuş, öğren. Sonra kararını verirsin” der.
Diğer yanımız: “Neyi bekleyeceksin ya? Neyi konuşacaksın? Konuş, konuş nereye kadar? Olmuyor işte, anla: Yoksun! Bu kadar basit” der.
Yanlış devreye girer…
Diğer yanımız kazanır.
…/…
Ondan sonrası sadece cezir’dir.
…/…
Dokunmayın…
Cezir’lerdeyim…
Eser Akpınar
06.11.2010
İzmir.
Seslendiren: Erman Öcal. Çok değerli, çok özel bir dostsun. Teşekkür yetmez, biliyorum. Ama...Teşekkür ediyorum.