Kılavuzu para olana her kapı açıktır. shakespeare
Volkan70
Volkan70

Çoğalmanın anahtarı

Yorum

Çoğalmanın anahtarı

4

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1036

Okunma

Çoğalmanın anahtarı

Çoğalmanın anahtarı

Kendisini kendinde arayan adam..

Ne aradığını bilmeyenlerin çoğunlukta olduğu bir dünyada yaşadığımı düşünüyorum.

Aylak aylak pazar yeri gezmeleri, ucuzluk var yazılı reklamların süslediği vitrinlere meraklı gözatışlar..Tasarlanmadan, planlanmadan satın almalar.. Henüz evin yolunu tutmadan aldığımın beni rahatsız etmesi, ama geri iade edememezliğim ve evime varır varmaz, paketi açıp içindekini kimsenin görmeyeceği bir dolap köşesine itikleyişim..Beni, satın alma işlevinden haz almaya vardıran şeyin ne olduğu konusunda kafa yormak epey tedirgin ediyor..Aptallaştırıldığımın, robotlaştırıldığımın, kurgulandığımın farkına varmak istemiyorum..Tüketmek istediğim; ne para, nede zaman benim için..
Tükenmek isteme belki de..
Zirvesi belli olmayan bir tepeyi tırmanma; her çırpınışta eteklere yuvarlanıp tekrar tırmanış..
Sürü aymazlığıyla, aptallaştırılanlarla aynı cepheyi paylaşmak huzur veriyorsa, güven duygusunu çoğaltıyorsa; neden olmasın?

Bazen, nedenini doğru dürüst tarif edemediğim, tarif etmeğe çalışırsam çözemeyeceğimden korktuğum irili ufaklı bunalım bulutlarının arasında hissediyorum başımı. Gözümü zamansız gerilmiş bir perde gibi, görüntülerine mana veremediğim resimleri belleğimdeki tuvale çizmeğe çalışıyorum, kelime dağarcığımı zorlayarak..
Sis perdesini yırtılıp kalkmasıyla, berrak bir ışık hüzmesinin beni körleştirmesi korkutuyor..
Bu tür sisli körlük işime de geliyor, en azından karşımdakilerin saldırılarına, hakkımdaki önyarılarına karşı bir kalkan olarak kullanabileceğimi düşünüyorum. Bu tür perdelemeleri karşımdakine de yansıtarak savunma melekelerimi güçlendiriyorum..
Saldırıları yalıtabileceğim böyle bir makenizmayı oluşturmak için epey çaba sarfettim.
Aptal bir görünümün rahatlığı içinde, savunma kabuklarımı besliyorum.
Burada huzur içindeyim. İnsanlara benimle alay etmeleri için ne gerekirse yapmaya kararlıyım; onları gerçekten bir kaç dakikalığına bile olsa mutlu görebilmek için..

Elime geçirdiğim bir kitapta, kitabın yazarının saklandığı bir iki karakteri aramakla zaman harcıyorum önce.
Yazarın kendisini sakladığı karakterle aramda belirli bir bağ oluşturabiliyorsam; kitabı karıştırmayı bırakıp, önsözden başlamayı deniyorum. Kendimi içinde bulmadığım yazıları çok sıkıcı buluyorum. Herşeyde kendimi bulmayı ilke edindiğimi söyleyemem ama, kendimi analiz etmede yararlı gördüklerimle ilişkimi sürdürmekte tereddüt etmiyorum..

Karşımdakini dinlemek ve anlamak için sarfedeceğim zamanı, ona kendimi anlatmak ve beğenilmek için harcadığımı anladığım an; dinler gibi gözükmeğe özen verdiğim an; O nun da benim gibi davranmakta olduğunu kavrıyorum. İkimizde bu “diyalogda” sadece kendimizi anlattığımızdan emin olduğumuza gore, karşımdakine ihtiyacım olmayacağı sonucuna varıyor ve hemen sıkılıyor ve oradan uzaklaşıyorum..
Kendi varlığından sıkıntı duyanların, başkalarıyla yaşamakta oldukça çok zorlandığına inanıyorum..

“Kendimle barışığım, kendimi seviyorum” sözcüğü bana yavan bir ezber geliyor.

İnsan kendiyle barışık olduğunu nasıl farkeder?
İnsanın kendisini sevmesi ne demektir?

En büyük kavgaları kendisiyle yapar insan..Kendisini değiştirebilmek ve dönüştürebilmek o denli kolay olsaydı; dünyayı değiştirmeğe bile gerek kalmazdı. Kendisiyle barışık olduğunu gösterme telaşındaki insan, en büyük kavgaların da habercisi değil midir..?
Barış dualarına çıkan rahiplerin arkasından gelmiştir haçlı orduları..
Haçların, hilallerin arkasına gizlenmiştir kılıçlar, kalkanlar..
Cennetlerin arkasına sığınmış savaş çığırtkanları, barışı kendi içinde yaşamayı denemeyenlerden oluşmaz mı?
Hayır ben kendimle barışık değilim, olmadım hiç..
Bu benim, milyarlarca bakteriyle savaştığım varlığıma, bağışıklık sistemime, doğama aykırı.
En basit dostluk ilişkilerimde bile “ kazançlı” çıkabilme dürtüsü taşıyorsam; haklı olduğumu isbata çalışıyorsam, kendimle barışık olmadığım içindir. Dışa vuran, içimdeki yenme duygusunu bastıramamanın ruhani maskesinden başka birşey değidir. Kendimi kandıramadığım bir maskeyi yüzüme ilştirip, karşımdakini kandırmayı denemek; aptallığın olduğu kadar karşımdakini küçümseme den öteye gidemeyen ucuz bir taktiktir.
Sonuç olarak, benim kendimle barışık olup olmadığımı, ancak ve ancak karşımdaki beni dinleyen ve izleyen; ona karşı takındığım tavırlara verdiği mana ile kavrayabilir.

Kendisini sevdiğini söyleyen insana, hemen “bencil” önyargısını yapıştırırız. Oysaki, karşısındakini gerçekten sevemeyen bir insanın kendisini sevmesi nasıl mümkün olabilir? Kendisinden başkasına düşünme, konuşma şansı tanımayanlara değil sözüm..Onlar kendi yanlızlıkları içinde kilirlenmişlerse eğer, onlara bir takım uyduruk anahtarlar uzatıp. Aç açabilirsenli denklemler de kurgulamak değil..
Kendisine işkence yapan, öldüren bir insan, kendisini “sevdiği” için mi başvurmuştur bu eylemliliğe..?
Esas göndermek istediği mesaj, kendisine sevenleredir. Aslolan kendisini sevenlerin çekeceği acıdır..
Bizi sevenlerin duyarsızlığı ise, kendimize uyguladığımız işkencenin boyutu genişletir..

Saçmalığın felsefesini yapmaktansa, felsefenin insanı tanımlamak, kurtarmak bir yana insanın özünü boşaltmadaki saçma çabasını gözardı etmemek gerekir.. Düşünenlerle düşünme tembelleri aynı dünyayı paylaşıyoruz.. Yok , onlar benim dünyama da yaslanıp geçiniyorlar asalaklar gibi..Kendi dünyalarındaki boşluğunun acısını benden alıyorlar..
Çekin gidin, görünmeyin gözüme !
Beni benle yanlız bırakın!
Ben ve yanlızlık..Çoğalmanın anahtarı bu ikilide gizli.

Volkan Kemal

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Çoğalmanın anahtarı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Çoğalmanın anahtarı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Çoğalmanın anahtarı yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
nezihealtug
nezihealtug, @nezihealtug
4.10.2010 00:04:15
Yalnızlığımı koluma takarım otururum bir park kanepesine.Sokaktan o kadar geçen olduğu halde yalnızlığım beni bırakmaz!Hüznü tadarız yalnızlıklarımızda!Yazılarınızı neden daha önce okumadım diye çok üzüldüm kendime.Sevgilerimle
Nez
TALİHİMDİN
TALİHİMDİN, @talihimdin
18.9.2010 13:48:31
Tebrikler.

güzel bir paylaşımdı.

Sevgilerimle kalınız.
Guldane Dal
Guldane Dal, @guldanedal
18.9.2010 12:47:04
10 puan verdi


Çoğalmanın anahtarı ben, yalnızlık ve dayanışmada gizlidir... Bugün okuduğum bir yazının son bölümünü eklemek istiyorum bu güzel yazına Volkan, tamamlayacağını umuduyla;

''Camus'ye göre insan kendine, topluma ve doğaya yabancıdır. Bilinci ile yasamı arasında sürekli bir kopuş vardır ve her şey sürekli olarak monotonluk arzeder. Ölümle birlikte de her şey yok olup gider. Bu insan, aynı zamanda saçma bir insandır. Yabancı adlı romanın kahramanı hem bu saçmalığı, hem yabancılığı hem de yalnızlığı yaşar. Camus'nün düşüncelerinin bu aşamasında, saçma tecrübeyi yaşayan insanın acısı bireyseldir. Ama sürekli bu saçma halinde kalmak mümkün değildir. Çünkü saçma, bir hareket noktasıdır. Bu bireysellik ve saçmalık dayanışmada ortadan kaikar ve dayanışmada, bu acının ortak olduğunun bilincine varılır. Çünkü dayanışmayı oluşturan başkaldırmadır ve başkaldırmada insan, kendi bireysel değerini, evrensel insan niteliğini ve nihayet insanlar arasındaki dayanışma fikrini bulur. Bundan dolayı da Camus, "Başkaldırıyorum, öyleyse varız" der.'

Saçma olana başkaldırmayan ve dayanışmayı tanımayan yalnızlığından kurtulamaz ve ayrıca saçmaya da yenik düşer. Bu, intihardan farksızdır. Çünkü intihar da, saçma olana boyun eğmenin ve yenik düşmenin sonucunda ortaya çıkar. Oysa başkaldırma sayesinde, bütün insanlar için ortak olan bir değerin bilincine varılır. Bu bilinç, insanlık durumu evrensel olarak ortak olan ve aynı ortak kadere sahip insanların saçma olana karşı savaşmalarıdır. Bu savaş, insanî değerler içindir. Dayanışmayı tanımayan ve insanî değerleri reddeden insanların düştükleri durum, Malentendu adlı tiyatro eserinde tasvir edilir: Anne ve kızı Martha mutlu olmak istemektedirler. Anne, insanî değerlerin gerçekliğini, özel olarak da dayanışmayı tanımadığı için özgürlüğünü kaybetmiş ve sonunda intihar etmiştir. Martha da, mutlu olmak istiyordu, ama bu mutluluk başkalarının ölümü üzerine kurulmuş bir mutluluk olduğu için o da intihar etti. Öyleyse, saçma olana yenilen ve kurtuluşu başkalarının inkârında gören bir tutum, başkaldırmaya yönelik bir tutum olmadığı için dayanışmaya ve hakikî aşka ulaşamaz. Malentendu adlı oyundaki anlatılanın tam tersi bir durum Veba'da yaşanır. Veba, evrensel bir kötülüktür ve Oran şehrindeki bütün insanlar için bu salgın hastalık ortak bir kaderdir. Bu ortak kader, saçmalığın da ta kendisidir. Bu trajedi karşısında, bireyciliğin ortadan kaldırılıp, tek başına mutlu olmanın utanılacak bir şey olduğu düşüncesiyle, bütün Oran halkıyla özdeşleşmek, Dr. Rieux'nün yaptığı gibi, dayanışmanın şartıdır. Dayanışma, kötülüğü ve saçma olanı mutlak anlamda ortadan kaldırıcı değil, evrensel insanlık durumuna bir başkaldırı ve yaşama bir anlam yüklemedir.

Kanaatimizce, insan kendi kendine yeten ve kendi bireyselliği içerisinde kendini gerçekleştirebilen bir varlık değildir. Ufkumuzda başkası belirdiği an, başkasıyla kendimiz arasında hiçbir farkın olmadığını da görüyoruz. Durumu ortak olan insanların yapabileceği tek şey, ortak davranıştır. Bunun adı da, dayanışmadır.''

.......................................................

Ben de diyorum ki insanın insana her daim ihtiyacı vardır insanca...

Ben olalım bencilleşmeden...

Seni okumak büyük bir keyif ve bilgi veriyor bana, teşekkürler Volkan...




munır
munır, @munir
18.9.2010 12:39:21
10 puan verdi

Sevgili dostum.Yazını yazında kendimi bulduğum için içine gire gire okudum.. Bu anlattığın sen,ben ve sen ben gibilerin hüzünlü beraberliklerinden mutlu yalnızlıklarına götürdü.. Sevgilerimle dost..

munır tarafından 9/18/2010 12:40:52 PM zamanında düzenlenmiştir.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL