25
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1581
Okunma


Özel Edebiyat Lisesi
Yapım yılı = 2010
Süresi = 30 dakika
Oyuncular = Tüm Edebiyat Defteri Üyeleri
Özel Edebiyat lisesi geçen yıl karşılaştığı haciz sıkıntısını, gerek katıldıkları yarışmada birinci olup,aldıkları para ve diğer maddi takviyelerle nihayet atlatabilmişti. Şu an okulun konferans salonunda büyük bir coşku vardı. Okulun sahibi Habip Bey, Müdürü Tacettin Bey, bütün öğretmenler, öğrenciler ve velileri bu yılki yeni öğretim dönem açılışı için bir araya gelmişlerdi.
Tacettin Bey kürsüden az önce inmiş, büyük bir ilgiyle şimdi konuşma yapan diğer öğretmen arkadaşlarını dinliyordu. O sırada konferans salonunun kapısından içeri giren okulun hizmetlisi Mustafa gözüne ilişti. Köyünde işleri olduğu için kendisinden bir kaç gün izin istemişti. Ona doğru bakarak, eliyle yanıma gel işareti yaptı. Mustafa kalabalığın arasındam yavaş yavaş geçerek Tacettin Bey’in yanına geldi.
“Merhaba Müdür Bey”
“Hoş geldin Mustafa. Ne yaptın halettin mi işlerini?
“Evet Müdürüm çok sağolun hallettim.”
Fakat Tacettin Bey, Mustafa’yla konuşurken onun yüzündeki durgunluğu hemen sezmişti.
“Ne oldu Mustafa pek keyfin yok gibi”
“Yok Müdürüm iyiyim şükür.” Sadece buradaki ortamı görünce, bizim köy aklıma geldi de!.”
“Hayırdır! Köyde bir sorun mu var?”
“Yok Müdürüm bir sorun yokta..Yalnız buradaki öğrenciler ve öğretmenlerimiz çok şanslılar biliyor musunuz? Her imkan ayaklarının altında. Oysa bizim köyün kerpiçten yapılma okulunu bir görseniz, ya o çocukların fakirliklerini. O çocukların kaderi daha şimdiden belli be Müdürüm.
O imkanlarla adam mı olunur hiç? Keşke buradaki olanakların bir kısmı benim köyümde de olsaydı. Çocukların ne doğru ders görebilecekleri bir sınıfları var, ne bilgilenecekleri bir kütüphaneleri.”
Az önce bir hayli keyifli olan Tacettin Bey’in yüzünü buruk bir hal almıştı. Haklıydı Mustafa. Çocuklar imkanlar dahilinde iyi yada kötü, başarılı yada başarısız oluyorlardı.
Mustafa sitemkar bir şekilde konuşmasına devam etti.
“Müdürüm gelirken yolda bir şey düşündüm. Ama size açıklamaya çekiniyorum şimdi açıkçası!”
Tacettin Bey merakla Mustafa’nın gözlerine baktı:
“Çekinecek ne var Mustafa’m.. Bak şimdi beni çok merak ettirdin.”
Bu konuşmalar olurken salondaki coşkulu açılış programı da aynen devam ediyordu.
“Müdürüm be” dedi Mustafa. “Hani diyorum ki bizim okulda bir kampanya başlatsak, hani bizim köyün okuluna yardım için ne dersiniz?”
Tacettin Bey’in yüzünde anlamlı bir tebessüm oldu. Gözleri parlamaya başladı.
Birden yerinden kalkarak Mustafa’nın elinden tuttu ve onu kürsüye getirdi.
Kürsüde konuşma yapan Öğretmen arkadaşından mikrofunu kendisine vermesini rica etti. Şimdi salonda herkes hayret dolu gözlerle Tacettin Bey ve onun yanında mahçupça duran Mustafa’ya bakıyordu.
Tacettin Bey hararetli bir şekilde “Arkadaşlar” dedi ve konuşmasına neşeli bir şekilde devam etti.
Mustafa’yı hepimiz yakından tanıyoruz ve seviyoruz. Fakat bizim Mustafa’nın bir derdi var ve bizden yardım istiyor. Şimdi mikrofonu ona veriyorum. Bakalım bize neler söyleyecek.
Bu sözler Mustafa’nın yüzünü kıpkırmızı yapmıştı.
“Müdürüm siz ne yaptınız ben hayatta konuşamam bu kadar insanın önünde. Rica ederim siz bir ara açarsınız bu olayı öğretmenlerime yada unutun gitsin. Hadi bana eyvallah.” Mustafa bunları söylerken sırıl sıklam ter içinde kalmıştı.
Tacettin Bey, babacan bir tavırla mikrofonu Mustafa’nın eline tutuşturdu.
“Hadi bakalım bunda çekinecek bir şey yok. Burada biz bizeyiz. Hem bunu köyündeki o garip çocuklar için yapacaksın. Az önce bana anlattığın her şeyi, aynen burada da tekrarla.”
Mustafa’nın heyecandan her yeri tir tir titriyordu. Sanki ayakları yerden kesilmiş gibiydi. Ama bir an köyünün o masum çocuklarını düşündü. Bunu düşündüğünde de içinde büyük bir cesaret oluştu. Boğazını temizledi. Kürsüye iyice yanaştı ve hafif titreyen sesiyle konuşmaya başladı.
“Çok değerli Müdürüm, Sayın Hocalarım ve Sevgili Öğrenci kardeşlerim.
Öncelikle arada bir dilim sürçerse bundan dolayı şimdiden özür dilerim. Çünkü ben böyle konuşmalara hiç alışık birisi değilim. Uzunca süredir ben de bu okulda sizlerle birlikteyim. Ve bundan dolayı kendimi çok şanslı görüyorum. Her ne kadar burada bir hademe olsam da, başta müdürüm olmak üzere, öğretmenlerimden ve de öğrenci kardeşlerimden çok şey öğrendim. Daha doğrusu okulumda öğrenemedim bilgileri burada sizlerden öğrendim. Keşke ben de çocukken böyle bir okulda okuyabilseydim. Keşke benimde böyle imkanlarım olabilseydi. Oysa bu imkanların nerdeyse hiç biri yoktu bizim köyün okulunda. Köyde iki kardeştik, anam beni sabahçı, abimi öğlenci yazdırırdı.Çünkü bir tane önlüğümüz bir tane okula giyilecek sağlam ayakkabımız vardı. Bırakın bizim bu okuldaki dev kütüphaneyi, okuyacak bir kitabımız bile olmazdıki…. Bazen davarları güderken rüzgarın nereden getirdiğini bilmediğimiz gazete veya mecbua bulduk mu bayram ederdik. Oysa kitapsız yaşamanın kör, sağır, dilsiz yaşamaktan ne farkı varki.
Bu duygusal konuşma salondaki herkesi hüzünlendirmişti.
Mustafa konuşmasına üzgün bir halle devam ediyordu.
“Köyümden daha yeni geldim. Maalesef köydeki çocuklar, bizim zamanımızdaki kötü kadere teslim durumdalar. Ben biliyorum ki onlara biraz yardım edebilsek içinden bir çoğu ellerine vurulan prangaları parçalayabilecek azimde. Ve ben yine biliyorum ki bizim okulumuzun her bir ferdi duyarlı, hassas merhametli……Gelin başka okullara örnek olalım. İlahaki benim köyüm olması gerekmez. Yardıma ihtiyacı olan bir köye nasıl da büyük bir okul olduğumuzu gösterelim. Gelin çocuklarımıza, torunlarımıza, eşimize, dostumuza gurur duyacakları bir anımızı bırakalım. Gelin insan olmanın gerekliliğini yerine getirdiğimizi gösterelim. Çocuklarımıza gereken eğitimi vermeden yarınlarımızdan nasıl umutlu olabileceğiz..Şu cahil Mustafa haddi olmayarak der ki gelin bir kampanya başlatalım okulumuzda. Dedim ya benim köyümün okulu olması gerekmez, ihtiyacı olan bir köye kütüphane kuralım. En azından bir okulun sınıfını biz yeniden düzenleyelim, ve yapılacak bu kütüphane ya da düzenlenen sınıfa “Edebiyat Defteri” adını verelim.”
Mustafa’nın bu konuşması Tacettin Bey’in gözlerini dolu dolu yapmıştı. Heyecan içinde kürsüye geldi. Mustafa’nın elinden mikrofunu nazikçe eline aldı.
“Evet arkadaşlar okulumuzun büyüklüğünü Mustafa’nın ağzından bir kere daha dinledik. Ama beni asıl coşkuya sevk eden bu kampanya meselesi oldu. Hadi bakalım arkadaşlar şimdiden kolları sıvayalım ve bu kutsal işe bir an önce başlayalım. Lütfen herkes bu ulvi oluşuma katkı yapacak fikrini beyan etsin şimdi aşağıya…”