14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2044
Okunma

Bir çay işçisinin oğlu olarak 1959 yılının ocak ayında Rize’nin bir dağ köyünde dünyaya gelen, ortaokulu, Fındıklıda, liseyi aynı ilçede başlamasına rağmen Adana borsa lisesi ve Sivas Atatürk liselerinde de okuyarak bitiren,12 Eylülde Medrese-i Yusufiyede de kalan, evli olup üniversitede okuyan bir de kızı olan Sitemizin üstat şairlerinden Toynak (Secaattin Öztürk) ağabeyimizi kısaca da olsa tanıtmak amacıyla klavye tuşlarına parmaklarımı uzattığımda aklıma gelen cümle; “Şiir ustamızın en büyük özelliği sevgi yüklü oluşudur.” oldu.
Bir kamu kurumundan emekli olmak için gün sayan, “Şiir bir gözlemdir...Ressamın düşleri hayalleri varsa şairinde de gözlemleri vardır...Şair toplum adına konuşandır, ressamsa biraz bohemdir..sanatçılığına değil ama resmin hitap ettiği elit çevreye daima itirazım vardır...Şair topluma dayatma yapamaz..düşüncelerini ifade eder gördüklerini yazar..toplumun içindeki farklı seslere de eşlik eder...Öğretici görevi üstlendiği zamanlar kadar özgürlüğü de savunur...” şeklinde şiir ile ilgili görüşlerini açık ve net bir biçimde dile getiren ve “Ben genelde imgesiz yazarım şiiri..günü birlik yazarım ve kelimelerin arkasına saklamam düşüncelerimi direkt olarak bangır bangır söylerim...yaşadıklarımı gördüklerimi ve hissettiklerimi yazmaktan da oldukça mutluyum...Değer verdiğim kavramlar dostluk ve sevgidir..bunun ötesinde hiç bir güç tanımıyor ve kabul etmiyorum...İnsani insan olduğu için seven ve asla siyasi düşüncesine göre yargılamayan bir düşüncem de daima vardır...” diyen, diyebilen Toynak (Secaattin Öztürk) deyince sevgi çiçeklenir yüreklerde öbek öbek, sevgi açar yüreklerde gül gül, sevgi yürür yüreklere salına salına dersek abartmış olmayız.
"Ellerinden Ötesini Ver" ve “Karanlıkta Mum Işığı” adlı iki şiir kitabıyla okuyucusunu selamlayan, üçüncü yürek okuntusunun da yolda olduğunu söyleyen, aşk, sevgi deyince yüzünde güller açan, kanatlanıp yükseklere uçan Secaattin Öztürk ağabeyimiz aşkı; “Aşk birazda / Gitme kal diyebilmektir” diye tanımlıyor. Aşkın kalıcılığına, aşkın samimiyetine, sıcaklığına yöneltiyor insanı.
Gönlümüzü aşkla dokurken, “Yalancı Gönül” isimli şiirinde “Hiçe saydım alnımda buruşuk çizgileri”, “Bakmıyorum aynaya saçlarıma, başıma” diyor kendinden emin, kararlı bir şekilde.
İnsanın beden yaşının değil, gönül yaşının çok önemli olduğunu herkesten daha iyi bilen sitemiz gençlerinin Toynak amcası,“Bitecekse bu ömrüm yüreğim gençken bitsin! Derken gönlünün ne kadar da genç olduğunu ilan eyliyor bir bakıma.
Çoğunlukla serbest ölçüyle aşkın güzelliklerini aşkla dillendiren, yüreklere sevgi, sevda dolduran, gönüllere giden yollardaki her türlü barikatı azimle, sebatla kaldıran şiir beyi; “Hava Sen Kokuyor Gül Yüzlüm” şiiriyle havayı, gülü, kokuyu en anlamlı bir sentez halinde sunuyor.
“ Pencereden içeriye giren hava
Cas canlı yaşamak kokuyor
Yedi renk birden gülümsüyor
Kavakta çamda
Ben hayıflanmıyorum artık
Bir serçe çığlığı hüzünlendiğim
Bahar yaşamak kokuyor gül yüzlüm
Yaşamak gülümsüyor Hava bahar kokuyor
Baharsa aşk gül yüzlüm…
İçimde bir sevinç bir anlatılmaz arzu
Açtım pencereyi
Sen diye kokladım havayı
Dinledim kuşların sesinden
Yaşamak türküsünü.” diyor.
Kuşların sesinden yaşamak türküsünü dinleyen, yedi rengi birden gülümser gören yürek, yeri gelince de çekinmeden “Ağlatma Yeter” diyebiliyor bütün samimiyetiyle. Zaman zaman “Ellerinde üşüyorum”, “Gün ötesi zamanlardan yorgunum” şikâyetinde de bulunan gül yüzlü şair “Bir buzul çağında yaşıyorum” itirafını da sunuyor okuyucularına.
“Hem buluttan /Hem güneşten ürküyorum
Gözlerinle korkutma beni…” mısraları; yüreğim diye sığındığı limanlarda en korkunç fırtınaları yaşaması yüzündendir elbette.
Şiirlerinde insana da seslenmeyi ihmal etmiyor, insanı yüreğinden yakalayıp yükümlülüklerini hatırlatan şairimiz haklı olarak şu güzel dizeleri ilikliyor yüreğimize.
Ey insan.!
Keşfedeceğine ölüm silahlarını
Başkalarının emeğini çalıp
Yoksul ülkeleri sömüreceğine
Otur da düşün.!
Bir karınca kolonisinde
Nasıl sağlanmış sosyal adalet
Yer altında
Küçük bir yuvada bu nasıl refah.?
Ki
Çalışırken
Ortaklaşa taşırken
Bir yaprağı bir sürü karınca
Nasıl da adil emeğin teri
Yerken
Bölüşürken
Nasıl bulmuşlar hakkaniyet ölçüsünü
Yaşamlarınca mutlu
Yaşamlarınca huzurlu…
Ey insan.!
Ölüm silahları keşfedeceğine
Otur da düşün
Bir katkı da bulun insanlığa
Bir işe yara ey insan.!
İnsanın insan olabilmesi elbette insanlığa faydası ile ölçülür. Milletine, devletine hizmetiyle ölçülür. Kendine, ailesine, milletine, insanlığa faydası dokunmayan insanın insan olduğu da şüphelidir.
İnsan kendini de, toplumu da, diğer insanları da iyi anlamalıdır. Peşin hükümlü olmamalıdır. Şairimiz geçmişte bu tür sıkıntıları çokça yaşayan biri olarak, sen - ben kavgalarından, ayrımcılıktan, “onlar - biz” tavırlarından şikayetçidir. “ Biz ve Onlar “ isimli şiirinde geçen:
"Onlar bize
Hep " onlar" derdi
Kırk göbekten yabancı gibi
Nerde görsek birbirimizi tanımazdık
Biz de "Onlara"
Hep "onlar" derdik
Başka ülkelerde yaşıyormuş gibi
Tanımazdık birbirimizi
Öyle bir kin
Öyle bir ayrışma ki
Unutur insanlığımızı
Ölümün çetelesini tutardık...
Bundan sonra
Biz bir daha
Onlar demeyeceğiz
Onlar
Bakıp ardımızdan "onlar demeyecek
İnadına biz
İnadına biriz
Yarınlara yenik ve yaralı türküler
İçli öyküler bırakmayacağız
Her fikre saygılı
Her görüşe açık
İnandığımız gibi yaşayacağız
Anlıyor musunuz ?” mısraları ne de güzel özetliyor talihsiz geçmişimizi, ne de güzel hatırlatıyor bundan sonraki görevlerimizi değil mi?
Ozan İlo üstadın “Sadık ve kavi bir arkadaştır. Ahde vefa duygusu son derece kuvvetli olup güvenilir bir can dosttur. Bu devirde aramakla zor bulunacak adam gibi bir adamdır. Yani kısacası Toynak bir heriftir. Şiirde de şeriftir. Allah için biz onu çok seviyoruz.”diyerek övgüyle bahsettiği, Makberî üstadın “Görüştüğüm, konuştuğum, sevdiğim bir dosttur. Gerçek manada, her zaman dürüst, , her zaman vefalıdır. Cesurdur, kararlıdır, inançlıdır. Milli duyguları da, manevi duyguları da ustalıkla dile getirir. Doğru bildiğini her şartta çekinmeden söyleyen bir yapısı vardır. Sözüne inanılır, sohbeti dinlenilir, şiirleri severek okunur.” diyerek dillendirdiği kelimeleri yerli yerinde değerlendiren, mısralara yüreğinin sıcaklığını yükleyen, dörtlüklerini sağlam temeller üzerinde yükseltip şiirlerini ökçeli kılan Toynak ( Secaatin Öztürk) üstat; sır tutmayı, dostlara yaslanmayı, dostluğu sürekli ve sağlam kılmayı da öğütlüyor şiir severlere.
Yüreğinin sesiyle söylediği türküler, duygularının yansıması olan şiirler, aklının aynasında şekillenen mısralar tülden kanatlı kuşlar gibi şen şakrak uçuşuyor göğün serinliklerine doğru yeryüzünün gül bahçelerinden…
İşte; “Dostluk, sevgidir, paylaşmadır... Çok çok inanmak ve güvenmektir… Sırdır,
acıdır, neşedir... Hayata tutunmanın adıdır dostluk...
Dostlukta aslolan yürektir..inanmaktır..dostun teni dosta haramdır...tutulan el dostun elidir..et ve kemik değildir...dostluk evrenseldir..toplumsal bir olgu değil,aksine bireysel bir ihtiyaçtır... “ diyen dostumuzun “Dostluğa Dair” şiirinde dostluğa dair söyledikleri:
“Dost varlığıyla güzeldir yürekte
Koşulsuzdur sevgisi hiç eskimez
Dostun eskisi yenisi olmaz
Dost bir antika parçası değil
Bütün zamanların en değerli hazinesidir dost…”
Ne güzel değil mi bir dost olarak söyledikleri.
Ne güzel değil mi dostça anlattığı gerçek dostluk.
Dostun eskisi, yenisi olmaz derken ne kadar da samimi değil mi?
Dost canlısı, dostunun dostunu da dost bilecek kadar dosta saygılı şiir dostu, bir şiirinde “Allah Kerim” demeyi de unutmuyor. İnancını şiirde, sanatta ve hayatta ne kadar önemli olduğunu vurguluyor adeta bağırmadan, haykırmadan fakat anlayacağımız ve etkileneceğimiz bir ses tonuyla…
Zorluklar, problemler, dertler, sıkıntılar, acılar, kederler karşısında isyan etmiyor, Allah Kerim diyor. Kadere inanıyor. Allah’tan gelenler karşısında yine Allaha sığınıyor ve bakın bunu nasıl da güzel dillendiriyor şiirin o eskimez, pörsümez diliyle:
Ağır ağır ilerliyor karanlık
Bugün de dün kaldı artık
Nelere tanık oldu dünya
Neler yaşadı insanlık.?
Bugün kaç sevgili tutuşup el ele
Yeni bir aşka başladı
Kaç aşk bitti sebepsiz
…………
Hangi evlerde ağıt
Hangi gizli odalarda göz yaşı var
Kimlerin oğlu askere gitti
Kimler düğün yapıyor bu akşam
Bugün kaç bebek daha
Dünyaya merhaba dedi.?
Kaç ağaç yıkıldı
Kaç balık tutuldu
……………
Ağır ağır ilerliyor karanlık
Birde gecenin yaşatacakları var
Öyle uzun uzun düşünmeğe gerek yok
Bugün dün oldu
Dünün ötesi umurumda değil
Yarına Allah kerim…
Biz de “Allah kerim, Allah büyük. Allah var gaile yok.” diyoruz bütün samimiyetiyle.
Alkışlıyoruz bu iç dünyası zengin, gözlemlediklerini akıcı bir üslupla sunan, bazen hüznü ve sevinci aynı anda yaşayabilen, sıcacık yüreklerin yakınlığını anlatan çok okunan yazılar da yazan, sosyal hadiselere ilgisiz, tepkisi kalmayan, tuttuğu eli dostça tutan, kültürel organizasyonlarda birinci derecede etkili insan olarak görev üstlenen, dostluğu en büyük sermaye olarak gören, sosyal hayatın baskısından kurtuldukça kendini rahat hisseden, şiiri Cahit Sıtkı Tarancı ve Ziya Osman Saba ile sevdiğini söyleyen şiiir sevdalısı üstat yüreği.
Yazılarında da, şiirlerinde açık, anlaşılır, rahat okunan bir dili hâkim kılan,sözlüklere bakmadan anlayabileceğimiz, anladığımız için de canı gönülden sevdiğimiz kelimelerle yazan, zaman zaman kitap tanıtımları da yapan, dostların şiirlerine kaliteli yorumlar armağan eyleyen, diyaloglarında samimiyete öncelikle ve özellikle önem veren, geziyi, sohbeti seven, yazılarında yaşadıklarını sevecen bir dil ile olanca sadeliği fakat insanı saran sarmalayan sıcaklığı ile aktaran ağabeyimizi, ustamızı şiirli ve şiirle kalması temennisiyle saygıyla selamlıyoruz….
İyi varsın üstadım.
İyi ki varsın Secaattin Öztürk ağabey.
Kalemin daim, yüreğin Hakka, hakikate, şiire sevdalı, sözün tesirli, dostların çok olsun…
Şiir güllerin kıyamete kadar solmasın.
Son söz kadim dostun Tacettin Yıldırım ağabeye ait:
“Karadeniz insanının ince zekasının harmanlaştığı ....üç boyutlu bir beyin...
şiirlerinde verdiği mesajlar incir çekirdekleri gibi sayısızdır...acı çeken bir kuşağın temsilcisi....yılmamış....dimdik ayakta .....bir gönül dostu ki....sorma...pişmiş tam kıvamında......düşündürürken güldürür güldürürken ağlatır.....deliliği ve veliliği yapışık kardeşler gibidir....mahlası boşuna değildir...yürürken... asfalt ve betonda bile iz bırakır. TOYNAK...
Sitede sevmeyene rastlamadım...birde ben sevebilsem......dolmakalem kutularında saklanacak kadar müstesna bir insan.....”
Saygılarımla…
Fazıl KUL