11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1006
Okunma
Bugün bir oyun oynayalım sizlerle ne dersiniz? Oyunumuzun adı geriye dönüş olsun.
Sadece birkaç saniyeliğine geçmişimize dönelim ve çocukluğumuzdan kalma en güzel ve en acı hatıralarımızı tekrardan yaşayalım.
Eminim hepinizin anlatacağı binlerce anı vardır acı veya tatlı.
İzin verirseniz önce ben başlamak istiyorum.
Benim de bir çok anım var anlat anlat bitmez. Tatlı anılardır çoğu; bugün bile anlatırken kahkahalarla güldüğüm.
Ama bugün gülmek istemiyor canım.
Gülmek istemiyor; çünkü ben sevmediğim için eve alınmayan yeşil zeytin girdi bugün evimize.
Ne var bunda dediğinizi duyar gibiyim.
Bir şey yok aslında. Ama….
Aklıma geldi anlatmak istedim işte ne yapayım.
Ben çok küçüktüm. Köyün en fakirlerinden birisi de bizdik. Bundan gocunmamıştım hiçbir zaman.
Bir gün köyün zenginlerinden birinin evine gitmiştim ne için hatırlamıyorum. Kahvaltı yapıyorlardı henüz. Sofraya ısrarla çağırmalarına rağmen oturmamıştım. Ailem öyle öğretmişti bana; açlıktan ölsen de başkalarının sofrasında gözün olmasın. Ancak onlar üç kez davet ederse oturursun. Onlarda sağ olsunlar üç kez davet ettiler ama bu kez de ben oturmaya çekindim.
İki gözümde sofradaki yeşil şeylerdeydi. Ne olduklarını da bilmiyorum. İlk defa görmüştüm. Zeytine benziyorlar ama benim bildiğim zeytin siyah olur. Bu basbayağı yeşil işte. Üstelik içinde de kırmızı bir şey var. Soramıyorum da bu nedir diye.
Eve gidince anneme sordum tarif ettim; ekmek için hamur yoğuruyor bir taraftan da beyaz çamaşırları kaynatıyordu. Başından savmak için eminim bilmiyorum dedi.
O günden sonra zenginlerin yediği o şeyi hayal ettim durdum. Ne olduğunu, ismini bilmeden. Kendimce tadı konusunda yorumlar yaptım ama bir sonuca varamadım.
Büyüyünce zengin olacak ve o adını bilmediğim yeşil şeylerden alacaktım. Nerede satılır bilmiyordum ama nasılsa şeklini biliyordum kolay bulurdum.
Çocukluk yıllarım o hayalle geçti.
Bir süre sonra unuttum bu hayalimi. Artık ne zengin olma, ne de o yeşil şeylerden alma ümidimi çoktan kaybetmiştim.
Lise ikiye gidiyordum sanırım. Annem ve babam Ulus’ta Gima’ya alışverişe gitmişlerdi. O zamanlar çek türü bir şey veriyorlardı babama. Yiyecekleri Gima’dan, giyecekleri Sümerbank’tan alıyorduk.
Eve geldiklerinde bir baktım o yeşil şeyler. Çocukluğum geldi bir an aklıma ve istem dışı sevinçle bağırmışım; “aa biz zengin mi olduk?”
Annem ve babam kızdı tabii bana, ne saçmalıyorum öyle diye. Ama bilmiyorlardı ki benim yıllardır hayalini kurduğum ve zengin olunca almak istediğim yeşil şeylerden almışlar.
Anneme anlattım durumu hem üzüldü, hem güldü; “Bana sorsaydın ya o bildiğin zeytin” dedi. “Sormuştum ben bilmiyorum demiştin” dedim ama hatırlamadı bile. Meğer yeşil zeytini herkes alabiliyormuş ama annem sevmediği için babam almıyormuş.
En büyük hayal kırıklığını ise zeytinleri ağzıma attığım ana yaşadım; çünkü hayal ettiğim hiçbir tada benzemiyordu ve en kötüsü de ben zeytini hiç sevmiyordum.