15
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1080
Okunma

O gün, işyerimde çok yorulmuştum. Eve geldim. Akşam yemeğimizi yedik. Arkasından çay faslı ve biraz sohbetten sonra her zaman olduğu gibi ben bilgisayarımın başına geçtim. Evde iki kişiyiz zaten. Kızım okulda olduğu için edi ile büdü şeklinde yaşamımız devam ediyor. Eşim internette haberleri ve borsa ile ilgili konuları okurken, benim ilgi alanım olan Edebiyat ile ilgili yazıları okurum veya yazılarımı yazarım.
Bu ikimiz arasında, belli bir düzen içinde devam ediyor. Birbirimize, anlayış göstererek sürdürüyoruz.
O akşam yazımı yazdım. Saat 24.01’ de siteye attım. Gönül rahatlığı ile uyuyabilirdim artık. Yatar yatmaz da uyumuş olmalıyım.
Büyük bir salondayım. En ön sıralardaki koltukların birinde oturuyorum. Salonda bir sessizlik var. Kimse yüksek sesle konuşmuyor. Daha doğrusu, konuşmamaya çalışıyor. Kürsüye gelen adam, konuşmaya başlıyor.
“ Saygıdeğer misafirler, 2010 yılı Nobel Edebiyat Ödülü törenine hoş geldiniz ! “
Kürsüdeki konuşmacının, bu sözlerinden sonra salonda, güçlü bir alkış sesi yükseliyor. Konuşmacı devam edeceği konuşmasını, bu alkışla kesmek zorunda kalıyor. Alkışlar bitince, yeniden kaldığı yerden devam ediyor.
“ Her yıl, geleneksel olarak düzenlenen ve Edebiyat alanında, üstün başarı gösteren Edebiyatçılarımıza verilecek olan Nobel Edebiyat Ödülünü sahibine teslim etmek üzere, burada toplanmış bulunuyoruz. Geldiğiniz için hepinize teşekkür ederiz. Seçici kurulumuzun, ortaklaşa verdiği oylarla, bu yıl, bu ödülü almaya hak kazanan yazarımızı açıklamak istiyorum.”
O sırada, yanına yaklaşan bir görevlinin getirdiği zarfı bir müddet elinde bekletiyor. Sonra, seyircilerin heyecanını, artırmak istercesine, zarfı bir o yana, bir bu yana çeviriyor. Zarfı yavaş bir şekilde açıyor. İçindeki kağıdı çıkarıyor ve okumadan önce yutkunuyor.
“ Saygıdeğer misafirler ! 2010 yılı Nobel Edebiyat Ödülünün sahibini açıklıyorum. Nermin KAÇAR . Sayın Nermin KAÇAR’ a ödülünü vermek üzere Sayın Kültür ve Turizm Bakanı, Ertuğrul GÜNAY’ı kürsüye davet ediyorum. Sayın Nermin KAÇAR, ödülünüzü almak için sizi de kürsüye davet ediyorum. “
Koltuğun içinde kaybolup gidiyorum. İnanamıyorum duyduğum sözlere. Kalbim, heyecandan çarpmaya başlıyor. Sonra birden bire,
“ Başardımmmmmmmmm ! Başardım en sonunda ! “
Kendi sesimle uyandığımda, nerede olduğumu anlayabilmek için etrafıma baktım. Eşim yanımda, derin bir uykudaydı. Allahtan sesimi duymamıştı. Sadece bir rüyaymış. Rüya da olsa beni mutlu etmeye yetmişti. Hiçbir zaman ödülün peşinde koşmamıştım. Yine de hoşuma gitmişti. Sanırım başarabilmek için daha çok çalışmam gerekiyor.