7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
755
Okunma

Uzun yıllar önce,sevdiğim bir büyüğümden dinlediğim tarihi bir menkıbeyi,öyküleştirerek siz edebiyat defterindeki değerli arkadaşlarla paylaşmak istedim.
İkinci halifemiz Hz.Ömer zamanında,adamın biri atıyla seyahat ediyor.Hava çok sıcak,güneş ışınlarıyla kavuruyor.Ekili bir arazinin yakınında,gölgeli bir ağaç altı buluyor.
-Şu ağacın altında biraz dinleneyim.Bu arada hava da biraz serinlemiş olur,diye düşünüyor.
Atını da otlasın diye ağacın yanındaki boş otlağa bırakıyor.Bir süre sonra, sıcağın ve yorgunluğun etkisiyle,derin bir uykuya dalıyor.Yan tarafta,ekili, zümrüt yeşili sebzeleriyle duran bahçe ,kuru otları kemiren atın iştahını kabartıyor.Tellerle çevrili bahçe avlusundan atlayıp,taze sebzelerle karnını doyurmaya başlıyor.Bir kaç saat sonra,akşam serininde bahçesini sulamaya gelen mal sahibi,alt üst edilmiş,parçalanmış sebzeleri görünce,yerden kaptığı irice bir taşı, atı kovalamak için fırlatıyor.Alnına sert bir şekilde taş çarpan at,kişneyerek can veriyor.Uzun süredir uyuyup,iyice dinlenmiş olan yolcu,atının acı haykırışlarıyla yerinden sıçrıyor.Gördüğü manzara karşısında şaşkına dönen adam,yerden büyükçe bir taşı kaptığı gibi,bahçe sahibine fırlatıyor.Başına aldığı sert kaya darbesiyle,oracıkta ruhunu teslim ediyor.Kopan bağırış ve gürültüleri duyan bahçe sahibinin oğulları,gelip,babalarının ölüsünü bulunca,yolcuyu yaka paça Hz. Ömer’in huzuruna çıkarıyorlar.
-Ya Ömer bu adam,babamızı öldürdü,biz kısasa kısas istiyoruz!
Hz. Ömer sordu:
-Be adam!Durup dururken bahçe sahibini niye öldürdün!
-Sıcaktan bunaldım,gölge bir ağaç altı bulunca,dinlenmek için oturdum.Yorgunluğun ve sıcağın etkisiyle uyumuşum.Bir süre sonra atımın acı kişneme sesiyle uyandım,hayvanım ölüyordu,bahçe sahibi de atımın başında.Atım benim her şeyim,öfkeyle ben de bir taş fırlattım,bir kastım yoktu.
Hz Ömer:
-Sorun soruşturun kimmiş bu adam deyince,
Yolcu:
-Ben bir garibim,çok uzaktan geldim,beni burada kimse tanımaz!dedi.
Ölen adamın oğulları,ille de kısas isteriz diye tutturdular.Ailesi eşi dostu da yok ki diyetini ödesin de ,yolcu kurtulsun.
Şimdiki gibi ulaşım imkanları yok ki, ailesiyle helalleşsin.
-Bana üç gün müsaade edin,gidip ailemle helalleşip haber vereyim,ondan sonra gelirim,cezamı verirsiniz ,dedi.
-Sen gidince,dönmezsen,biz seni nerden bulalım,yerine bir kefil bırak, dediler.
-Ben bir garibim,evimden çok uzaktayım,beni kimse tanımaz,bana kim kefil olur! dedi.
Hz.Ömer düşündü,sonunda :
-Ben kefilim,bırakın gitsin,dedi
-Ya Ömer,iyi düşündün mü?Cana kefil oluyorsun!Bu adam gider dönmezse!
-Bırakın gitsin ,dedi.
Üç günün sonunda güneş batmadan döneceğine söz verdi ve çekip gitti.
İnsanları sıkıntılı bir bekleyiş aldı.Ya bu adam söz verdiği vakit gelmezse,koskoca İslam’ın halifesine kefaletten dolayı kısas mı uygulayacaklar?
Son gün ,akşam üzeri herkes meydanda toplanmış,yolcuyu bekliyorlar.Güneş ufuktaki turunu tamamlamış,kaybolmaya hazırlanıyor.Tasa ve sıkıntı had safhada!
Hz.Ömer, güneşin azalan ışıklarına baktı:
-Kısası uygulayın,galiba gelmeyecek ,dedi.Halk huzursuz,yüksek bir tepeden ufku tarayan gözcü,heyecanla koşarak geldi:
-Biraz bekleyin,ufukta toz bulutu kalkıyor,sanki hızla bir gelen var!
Bir süre sonra,beklenen yabancı geliyor.Hayvanından atlıyor:
-Beni affedin,geciktim.Sel suları,yolumun üzerindeki köprüyü yıkmış.Uzaktan dolaşmak zorunda kaldım.
-Sen çekip gitmiştin,dönmesen biz seni bulamazdık.Seni buraya hangi sebep döndürdü?
-Ey halife,sen bu ümmetin halifesiyken bana kefil oldun,ben gelmesem,kısas sana uygulanacaktı.Yarın mahşer gününde,Rabbim :
-Söz verip de sözünü tutan kalmadı mı?dedirtmem,gelirim,kısası uygulatıp,ölürüm.
-Ey Ömer,sen bu milletin başı ve halifesisin.Tanımadığın bu kişiye neden kefil oldun,
Hz.Ömer:
-Adama kim olduğunu sorduğumuzda,
-Ben bir garibim,beni kimse tanımaz,dedi,ölürüm yarın mahşer,hesap gününde Rabbimin huzurunda ,garibe acıyan kalmadı mı?dedirtmem,dedi.
Ölen şahsın çocukları da:
-Biz kısastan vazgeçtik,yarın biz de hesap gününde ,garibe acıyan kalmadı mı dedirtmeyiz,dediler.Hz. Ömer :
-Ey garip yolcu,bana hakkını helal et,vakit geçip,güneş batmaya yüz tuttuğunda,senin için galiba gelmeyecek dedim,suizanda bulundum,dedi.
Söz verip tutmanın,garibe acımanın,iyiliği suistimal etmemenin önemini anlattığı için paylaşmak istedim.