2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
988
Okunma
Yıl 1969 12 Mart darbesine çeyrek kala ANKARA nın karli bir kış günü.
Aşağı Ayrancı nın Dikmen e çıkan caddesi üzerinde 5 katlı bir apartmanın önden bakılınca ikinci katında arkadan bakıldığında da zemin katında komşularıyla iyi ilişkiler içerisinde olan 7-8 kişilik bir aile oturmaktadır.Dışarıdan bakıldığında evde hep yazlıklarla dolaşan ara ara arka pencerelerden bahçeye çıkıp büyüklü küçüklü kar topu oynayan bir değişik aile işte.Eeeeee sizde kalorifer kazanının üzerinde otursanız kısa kolluyla değil mayoyla gezerdiniz..
İşte bu aile günlük yaşantısına başlamışken evin içerisinde bir ses yankılanır....Eminnnnnnn kalk artık hadi öğlen oldu,kahvaltı sofrasını kaldırıyorummmmm.Önceleri duymamazlığa geldiysemde o otoriter sesin bir daha kulaklarımda yankılanmaması için mecburen kalktım.O seslensinde kalkma bakimmmm o bir osmanlı kadını o bir otorite ve dediğinin yapılmadığını gördüğü anda bir bardak suyun başından aşağı döküleceğini bilmenin korkusu ile kalktım hemen.
Koridordan mutfağa yönelmişken etrafa şöyle bir göz gezdirdim kimseler kalmamıştı etrafta,her birey bir şekilde Ankara nın sokaklarına dağılmıştı demekki.Aniden gözüm kapının üzerinde ki saate takıldı Allahhhh çok geç kalmıştım hemde çokkkkk.Ayak üzeri bir şeyler atıştırırken bir taraftanda giyiniyordum.Çoğu sol görüşlü öğrencinin giyindiği gibi kadife pantolon,boğazlı kazak,parka ve bot işte milli giysi ve ben sokaktaydım.
İlk gelen dolmuşa el kaldırdım ve Dikmen e Yıldız mahallesine doğru yola koyuldum.Son durakta indikten sonra çamurlu yollarda yürümem gerekecekti ki öyle de oldu zaten en sonunda arkadaşların aynına varmıştım.
Beni ODTÜ lü arkadaşlar karşıladı ve sorar gibi bir ifade takınmıştı tamamı eeeee ben ne yapayım yani akşam ki toplantı çok geç bitmiş ve ben yaya olarak eve geldiğimde saat gece yarısı 3 ü geçiyordu.
Yıldız Mahallesinde bulunan gecekonduların yerlerine Apartman yapılmak üzere günün iktidarı tarafından yıkılmaya başlanmış ve onların yıktığını bizler bir günde yeniden yerine koyuyorduk.
İşte bu ortamda bende hiç sesimi çıkarmadan işin bir ucundan tutmuş ve ortamın gerginliğini yumuşatmak için bir türkü söylemeye başlamıştım ki bu türkü biraz sonra dalga dalga yayılmaya başladı tüm çalışanlar arasında............SAYILMAYIZZZZZZ PARMAK İLE, TÜKENMEYİZZZZ KIRMAK İLE................EMİN NAMIK BÜLBÜLOĞLU