2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1465
Okunma

YAŞLILAR NEDEN HAYATA VE MAL-MÜLKE DAHA FAZLA BAĞLIDIR
Geçen hafta Cumartesi günü Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde Geleneksel olarak her yıl yapılan bir Mevlid-i Şerif’teydim. Yaşı oldukça ilerlemiş ve saçı-sakalları bembeyaz, bedeni de oldukça zayıflamış, hatta yürümekte bile zorlanan bir Hemşehrimiz, Mevlidin bitiminde uzun bir dua yaptı. Hepimiz amin dedik. Yapılan bu duada bir husus dikkatimi çekti. Duayı yapan o yaşlı Hoca Zat en az üç-beş kere, “bu şekilde her yıl yapılan Mevlidlere daha uzun ve nice seneler iştirak etmeyi” zikretti. Yani Rabbimiz(cc)den uzun ömürler diledi. Tabi uzun ömür hayırlı hizmetlere vesile olacaksa istenir ve Biz dahi isteriz. Allah (cc) hayırlı ve uzun ömrü herkese nasip etsin.
Ancak, günümüzde, özellikle Dinden-İman’dan uzak kalmış bazı gençlerde, hayata karşı lakaytlık ve yaşama karşı isteksizlik, geleceğe karşı biganelik ve bilinçsizlik hâkimken, yaşı 90’lara yaklaşmış bir Yaşlı insandan bu şekilde (hayata karşı son derece kuvvetli bir şekilde) bağlılık, üstelik bedenen zayıf ve güçsüz duruma düşmüş iken hayata sımsıkı sarılmışlık çok dikkatimi çekti ve geçen Cumartesi’den beri tefekkür hâlindeydim. Tefekkürüm devam ederken, çok şükür karşıma bu gün, bu sabah bir Hadis-i Şerif Meali çıktı. Bir gazetede şu Hadis-i Şerif’i okudum: “Yaşlının bedeni kuvvetten düşer. Fakat gönlü şu iki şeye karşı gençtir: Uzun yaşama arzusu ve mal sevgisi.” (Câmiü’s-Sağîr, No: 2471 Bu Hadis-i şerif’i okudum ve “Ya Rabbi (cc) şükür” dedim. Hem bir Hadis-i Şerif’in tecellisini bildirdiği ve hem de bir hâkikati müşahede ettirerek öğrettiği için. Böylece kafama takılan bir soruya cevap bulmuştum.
Evet, hikmetli bir durum ki, Allah-û Teala Hazretleri insana yaş ve ömür verdikçe, aynı zamanda hayatı da o kişiye sevdiriyor. Gençler ise bu durumu idrak edecek bir yaşta olmadıkları ve o çağa gelmedikleri için hayatın kadr-i kıymetini Yaşlılar kadar bilemiyorlar.
Hayat, yaşadığımız çağda gitgide zorlaşsa da, nice olumsuzluklar insanı hayattan soğutsa da, Yaşlılar asla bunları düşünmüyor ve dört elle hayata sarılıyorlar. Bu benzetme bilemiyorum doğru mu olacak, ama “teşbihte hata yoktur” kuralı gereğince bu benzetme bulunacağım. “Yaşlılar depremde yıkılan koca bir enkazın altında kalmış ve sonradan kurtulmuş bir adamın bilincine sahiptir.”
Televizyonlarda zaman zaman görüyorsunuz. (Allah kimseye yaşatmasın) Depremde, çocuk, genç, orta yaşlı, yaşlı hangi yaştan olursa olsun, enkaz altından çıkarılan bir insanın, enkazdan çıkarılma anındaki hayata bağlılık ve gözlerindeki sevinç ışıltısı ne kadar da bariz ve ne kadar da açık. Çünkü, o kişi o enkaz altında, hayatın gerçek değerini çok iyi anlıyor. İşte, yaşlılar da yaşları ilerledikçe kendilerini “yaş enkazı altında hissediyorlar” ve olanca güçleriyle hayata bağlanıyorlar.
Gençler öyle mi? Heyhat! Nerede o bilinç, nerede o Gençlik! Hayatı boş-beleş bir durum ve sanki bedava verilmiş bir ikram sanıyorlar. Bedava elde edilen bir malın değeri olur mu hiç?
Yaşlılar öyle mi? Nice zorluklar görüyor ve nice tecrübe yaşıyor. Hayatı daha iyi anlıyor ve tefekkür ediyor. İşte yukarıda örnek verilen Yaşlı Hoca Zat. Neredeyse yürüyemiyor, yaşı neredeyse 90, fakat daha da uzun ömür istiyor. Çünkü, hayat değerli ve insan için bu değerin idrakiyle kazançlı çıkması, salih amellerini ve ibadetini çoğaltarak kâr üstüne kâr elde etmesi mümkün. Keşke Gençler de bunu tefekkür etse.
Bu vesile ile, Hadis-i Şerif’teki ikinci kısmı da tefekkür etmeye başladım şimdi. Yukarıdaki Hadis-i Şerif’i bir kez daha hatırlayalım: “Yaşlının bedeni kuvvetten düşer. Fakat gönlü şu iki şeye karşı gençtir: Uzun yaşama arzusu ve mal sevgisi.” Evet, Hadisi-i Şerif’in ilk kısmını yukarıda açıklamaya çalıştım. İkinci kısmı olan, “yaşlılarda neden mal sevgisi devam ettikçe eder” hususunun tefekkürüne şimdi başladım.
Gerçekten de aynen Hadis-i Şerif’te belirtildiği gibi, “yaşlılar da mal sevgisi çok çok fazla.” Bunu geçmişteki Yaşlı Ev Sahibimden çok iyi bildiğim gibi, etrafımdaki bir çok Yaşlı Kişiden biliyorum. Mal, mülk ve para, özellikle Dinden-İman’dan uzak kalmış Yaşlılar için çok ilginçtir, büyük bir sevda. Çocukluğumda gördüğüm bir manzarayı da burada belirtmek istiyorum. Bir yakınımızdaki yalnız yaşayan bir Yaşlı Kadın’a yiyecek birkaç kap yemek götürmüştük. İçeriye girdik ki, yaşı 90’larda olan o yaşlı kadın sandığının dibine özenle yerleştirdiği ve oradan çıkarttığı elindeki bir avuç parayı tek tek öpüyor ve sandığın dibine tekrar özenle yerleştiriyordu. Çok ilginç bir manzara. Çocukluğumdan kalan bir ilginç hatıra.
Şimdi tefekkür sırası: Yaşlılar neden mala-mülke ve paraya düşkündür? Haydi düşünelim.
Ahmet SANDAL