14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1452
Okunma


Sabahları uyanıp kahvaltı hazırlığına başladığımız zaman, hepimizin ilk önce aradığımız,var mı,yok mu?evdeki herkese yeter mi,yetmez mi?diye kontrol ettiğimiz, ekmektir.Ekmek, Türk mutfağının vazgeçilmezlerindendir.Kahvaltılıklar bizim için çok önemli değildir,eksikler olabilir,biraz peynir ve zeytin,sımsıcak demlenmiş bir çay güne başlamak için yeterlidir.
Olmazsa olmaz yalnızca ekmektir.Ekmeksiz kahvaltı,ütüsüz yeni bir kıyafet giymek gibidir.
Özel durumlar hariç;kilo problemi, sağlık sorunları gibi durumlar istisnadır;istisnalar kaideyi bozmaz.Kısacası,yaşamak için yiyeceğe ve ekmeğe ihtiyacımız olduğu belli.
Sabah sabah bu ekmek muhabbeti nerden çıktı diyebilirsiniz?Uzun yıllardır ,yapılan ekmek israfı, beni çok rahatsız eden bir konu olarak,aklımın bir köşesinde saklı duruyor. Edebiyat Defterindeki siz değerli arkadaşlarla paylaşmak istedim.
Çiftçilikle hayatını kazananlar bilirler;ekmeğin ne zahmetli uğraşlar sonunda masamıza geldiğini.Ancak benim gibi büyük şehirlerde doğup büyümüş,hayatında,çiftlik yaşamını yalnız filmlerde gören kardeşlerime, naçizane bir hatırlatma niteliğinde olacak yazacaklarım.
Çiftçiler buğdayı, ekim mevsimi olan sonbahar başları tarlaya saçar,kışın toprakta dinlenip yağmurlarla büyüyen ekinler,neredeyse yaklaşık altı yedi ay sonra filizlenip,yeryüzüne uzatırlar boylarını.Yazın güneşin, iklim şartlarının etkisiyle altın sarısına dönüşen başaklar,harmanlanır.Son yıllarda gelişen teknoloji ile biraz kolaylaşsa da,bir çok zahmetli işlemlerden sonra,buğdaylar toplanır,un yapılmak üzere fabrikalara gönderilir.Yanlış anlaşılmasın,ukalalık yapıp,coğrafya dersi anlatmak gibi bir niyetim yok .Sadece buğday elde edilene,unlar, işlemden geçip ekmek yapımına gelene kadar olanları hatırlamak amaçlı, anlattıklarım.Fırınlar,ekmekleri pişirip,çıtır çıtır alıcıların beğenisine sunuyor.
Biz tüketicilere düşen,yiyeceğimiz kadar ekmek alıp, ziyan edip, çöplüklere atmadan,bu çok meşakkatle sofralarımıza gelen nimete,gereken saygıyı ve değeri verip,doğru tüketiciler olmak.Fazla aldığımız ekmeği,kızartarak,buharlayarak değerlendirip;çok kurumuş olanları ,ilerde köfte içi olarak tüketmek.
Dünya, açlık sorununa çözümler ararken, fertler olarak bizler,önce kendi evlerimizden başlayarak,yakın çevremizdekileri bilinçlendirerek,ekmek israfının önüne geçmeye uğraşalım.Çocuklarımıza,kendilerinin, belki de yemek istemedikleri ekmeği bulamadıkları için,açlıktan ölen insanlar olabileceğini anlatarak,ufacıktan onlara israfın yanlış olduğunu öğretelim…
‘Komşusu açken, kendisi tok uyuyan bizden değildir’diyerek,toplumsal yardımlaşmayı öğreten çok güzel bir dine mensubuz.Çorbanın suyunu biraz fazla koyup;fakir,yaşlı kimsesiz komşularımıza sahip çıkmamız gerektiğini bildiren bir Peygamberin(S.A.V) ümmetiyiz.
Alırken imkanımız varsa,bir tane fazla alarak,bir ihtiyaç sahibine verelim.Bursa, Isparta gibi bazı illerimizde geçen yıl başlatılan,bir ekmek de sepete uygulamasını,mümkünse bir çok ilimize yayarak,ihtiyacı olanların, incinmeden , o fırınlardan lazım olduğu kadarını almalarına öncü olalım.Blogcuda, internette,okuduğum,çok beğendiğim bir uygulamanın,bizim de bazı illerimizde geçen yıldan beri’ bir ekmek de sepete,’kampanyasıyla devam ettiğini sevinerek gördüm.
Venedik’te küçük bir köyde cafe de oturan bir kişi,kapıdan giren bir adamın ‘iki kahve biri askıda deyip,iki kahve parası ödeyip ,birini içip gittiğini görüyor.Biraz sonra iki kişinin ‘üç kahve biri askıda deyip,ikisini içip kalkıp gittiklerini görüyor.Garson da askıda denen kahveler için duvardaki çiviye, üzerine not yazıp kağıt iliştiriyor.Biraz sonra , fakir olduğu kıyafetinden anlaşılan bir adam gelip, ‘bir kahve askıda‘deyip garson, parası önceden ödenmiş kahveyi adama verip, çivideki bir kağıdı alıp,indirdiğini görüyor.İhtiyacı olan incinmedi .Parayı ödeyen ve içen birbirini görmediği için ikisi de mutlu.Sevinerek yine int’ten okuduğuma göre bir iki ilde de olsa , bu uygulama ‘bir ekmek sepete ‘kampanyası ile hayata geçmiş.İsraf etmeden,yardımlaşarak,iç huzuru ile komşuluk ilişkilerimizi kuvvetlendirelim. Biraz uzun oldu.Umarım okurken sıkılmazsınız.Güneşin ışıklarını üzerimize gönderdiği şu ılık Ocak gününde, aklıma üşüşenleri paylaştım sizlerle…