3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
673
Okunma
BOŞUNA UĞRAŞMAYIN
DARBE OLMAYACAK !..
Dr. Sadık Özen
Darbe çığırtkanları, boşuna uğraşmayın ve boşuna kürek çekmeyin. Türk Silahlı Kuvvetleri; güncel siyaset ve tahriklerle değil sağduyusuyla hareket etme kararında. Yapılan bütün kışkırtmalara rağmen aklı-selimini koruyacak. Emperyalistlerin ve onların uşaklarının tuzağına düşmeyecek. Yani, darbe falan yapmayacak. Boşuna hayal kurmayın. Kahraman Türk Ordusu hiç kimselerin karanlık emellerine alet olmayacak.
Yeni hesaplara girmeyin, yeni bahaneler yaratmayın, yeni taktikler uygulamaya kalkmayın. Bölünmenin eşiğine sürüklediğiniz ülkemizi ve her şeye rağmen birlik ve beraberliğini muhafaza etmeye çalışan halkımızı, daha fazla huzursuz ve tedirgin etmeyin. Düştüğünüz çıkmazdan kurtulabilmek için başka planlar yapın, başka yollar arayın kendinize.
İki yıldır süren, iddianame dosyaları yüz binlerce sayfayı bulan, kaç yıl süreceği ve daha kaç dalgadan oluşacağı belli olmayan “Ergenekon Davası”ndan sonra, şimdi de; daha kaç gün, kaç hafta, kaç ay süreceği belli olmayan “Kozmik Oda Araması” olayı çıktı ortaya. İnsaf edin Allah aşkına, bu devletin kurumları bu kadar ucuz değil. Bu milletin insanları, ister asker ister sivil olsunlar, bu tür bir aşağılanmayı hak etmiyorlar.
Ülkenin ne hale geldiğini görmüyor musunuz? Terör eylemleri, şehit cenazeleri, ana-babaların gözyaşları, “Demiryolu işçileri”nin, “İtfaiyeciler”in, “Tekel işçileri”nin peş peşe gelen grevleri, yapılan açlık grevi ve ölüm orucu yeminleri, üniversitelerdeki öğrenci protestoları, zamlar altında ezilen halkın feryatları, sokaklarda başlayan izinsiz yürüyüşler sizler için bir anlam taşımıyor mu? Bunlara daha ne kadar kayıtsız kalacaksınız.
Uğradıkları haksızlığa karşı direnen ve demokratik haklarını kullanmaya çalışan insanların üzerine tazyikli su sıkmak, coplamak ve gözaltına almakla meseleyi çözümleyemezsiniz. Onları dinlemek, sorunlarıyla ilgilenmek ve haklı isteklerini yerine getirmekle yükümlü olduğunuzun farkında değil misiniz?
Kanlı terör örgütünün işbirlikçileri; kapanan partilerinin yerine hemen yenisini açtılar, kendilerine yeni başkan seçtiler, TBMM’de gruplarını kurdular, açılımdan yararlanıp sınırlarımızdan ellerini kollarını sallayarak girdiler, davul zurna eşliğinde, bölücübaşı’nın posterleri ve bayrak denilen paçavralar taşıyarak gösteriler yaptılar. “Demokrasi ve Barış” sloganıyla, sözünü ettikleri demokratik haklarını sonuna kadar kullandıkları halde, daha başka ne istediklerini anlamıyor musunuz? Bölücülük faaliyetleri sürdürülerek toplumsal barış sağlanabilir mi? Bunlara gösterdiğiniz aşırı müsamaha ve anlayışı, demokratik yollarla haklarını arayan işçilerimizden nasıl esirgeyebiliyorsunuz?
Ülkemizi ve ulusumuzu; ABD, AB, Dünya Bankası ve IMF’nin dayatma ve baskılarından, bunların iç ve dışişlerimize karışmalarından, ülkemizi yönetmeye kalkmalarından ve ekonomimizi kontrolleri altına almalarından ne zaman kurtaracaksınız? Bunların Haçlı Seferleri’ni yapanların torunları olduklarını ve hala ülkemizi istila emelleriyle yatıp kalktıklarını göremiyor musunuz? Bize Kopenhag kriterlerinden dem vuranların, Norveç’teki Türk ailesine yaptıkları zulüm ve bu insanlarımızı ölüme terk edişlerinin, nasıl bir çifte standart olduğu ve sadece bir nota ile geçiştirilemeyeceği gerçeği karşısında ne düşünüyorsunuz?
Açılım adı altında, iyi niyetle başlattığınıza inandığımız girişimler ne yazık ki iyi sonuç getirmemiş, hatta bunun tam tersi olmuştur. İçinde bulunduğumuz şu ortamda, bu girişimin;“Demokratik Açılım” adı altında sürdürülmesi ve “Sonu nereye varırsa varsın” veya “Bedeli ne olursa olsun” tarzındaki ısrarın ülkemize ve ulusumuza yarar getireceği kanaatinde değiliz. Bu konu, halkımızın hazır olduğu uygun bir zamanda tekrar ele alınabilir. Ancak şu anda bu ısrardan vazgeçilmelidir. Zira “Ya harro, ya merro” diyerek devlet adına kumar masasına oturulamaz.
Demokrasinin bir fazilet rejimi olduğunun bilincindeyiz. Ama sırası geldiğinde, ülke çıkarlarının demokrasinin önüne geçebileceği unutulmamalıdır. Demokrasi adına atılacak ilk adımın, siyasi partilerin “Lider Sultası”ndan ve liderlerin de “Tek adam” olma heveslerinden kurtarılması olduğu unutulmamalıdır. Bugün, siyasi partiler içinde, gerçek demokratik kurallarla yönetilmekte olan tek bir partinin var olduğu söylenebilir mi? İçinde bulunulan koşullarda, yapılan uygulamalarda ve seçimlerde “Halk iradesi” nin gerçekleştiği söylenebilir mi? Eğer demokrasiden yana iseniz, önce bunun gereklerini yerine getirmelisiniz. Ancak bundan sonra demokratik açılımdan söz edebilirsiniz. Bunu yapmadıkça, inandırıcı olamazsınız.
Halkımız, yaşanan olumsuzluklardan bir an önce kurtulmak istiyor ve milli birlik ve beraberliğimizin bozulmaması için çaba gösteriyor. Başta iktidar partisi olmak üzere, bütün siyasi partiler bunu dikkate almak zorundadırlar. Demokrasi adı altında yapılmakta olan siyasi tartışma ve kavgalara tahammül kalmamıştır. Huzur ve barış ortamında yaşamak istiyoruz. Bunun sağlanabilmesi için; partilerinin isimleri ne olursa olsun ve tüzüklerinde ne yazarsa yazsın, bütün politikacıların çaba göstermeleri, elele vermeleri, işbirliği yapmaları ve özveride bulunmaları gerekiyor. Bunu yapamayanlar, bir gün, tarih önünde, bugün yarattıkları olumsuzlukların hesabını vereceklerdir.
Unutulmasın ki, halkın tokadı; menşei ve şekli ne olursa olsun, yapılabilecek her türlü darbeden üstün ve etkilidir. Çünkü böyle bir tokat milli iradenin ürünü olur.
Sahip olduğum vatandaşlık bilinci ve sorumluluğu içinde; Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı ve Türk Milleti’nin bir bireyi olarak, doğru bildiklerimi, iyi niyetle ve politika dışı bir görüşle ifade etmeye çalıştım. Dilerim bunu anlayanlar olabilir. Saygılarımla…
09 Ocak 2010
www.fikirplatformu.net