4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1073
Okunma
“SEN DE Mİ KOMÜNİST OLDUN OĞLUM” ?
Gelir dağılımındaki dengesizlik, aslında tüm Dünya ülkelerinin sorunu gibi gözükse de, en çok Afrika Ülkelerinin yanı sıra, bizim Ülkemizi vuruyor.
Geçenlerde bir TV kanalında haberleri izlerken, Ülkemizin; Gelir dengesizliği bakımından Avrupa ülkeleri içinde sonuncu, tüm Dünya ülkeleri arasında ise 55. sırada olduğunu öğrendim. Bunu görmek için rakamlara şöyle bir bakmak yeterliydi aslında...
Dünya Bankası’nın Kalkınma verilerine göre, “Türkiye’de nüfusun en yoksul %20’lik kesiminin gelirden aldığı pay %6,1’de kalırken, en zengin %20’nin aldığı pay ise % 46,7 seviyesindedir. Yine nüfusun en yoksul %10’nun, gelirden %2,3 pay alırken, en zengin %10’un aldığı pay ise %30,7’dir. En zengin ile yoksul arasındaki gelir farkı da 13 kata ulaşmaktadır.” (Dünya Gazetesi) Türk İş’in yaptığı hesaplamalara göre, dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 715, yoksulluk sınırı ise 2329 YTL oldu. Kimileri ayda onbinlerce YTL para kazanırken, kimimiz de sadece ve sadece 457 YTL askeri ücrete talim ediyoruz.
Yine bir gazetenin haberine göre; Antalya’da icra daireleri bugünlerde kapasitesinin bir hayli üzerinde çalışıyormuş. Öyle ki icra dairelerinde icra dosyalarını koyacak yer kalmamış, tuvaletler bile arşiv yapılmış. Bir diğer sorun da icranın uygulandığı ev ve işyerlerinde el konulan malzemeler. İcra daireleri bu eşyaları muhafaza edebilecekleri depolar kiralamaya başlamış. Tüketiciyi Koruma Derneği Antalya Şube Başkanı Abdullah Özçulcu, “Antalya’da, her iki haneden biri icralık durumda. Sosyal patlama noktasına geldik diyen Özçulcu; İcraların yol açtığı bir diğer sorun da aile içi tartışmalar. Ödenmeyen borçlar yüzünden sık-sık birbiriyle kavga eder duruma gelen eşler, icralık oldukları yetmezmiş gibi bu kez boşanmak için adliyenin yolunu tutuyorlar” diyor. Paranın, çok kolay kazanıldığını düşündüğümüz illerden birisi olan Antalya’da durum böyleyse, acaba diğer illerde durum nasıldır Allah bilir…
Hemen öyle moralinizi bozmayın. Milletvekili ve aşiret düğünlerinde, geline kilolarca altın takılıyor. Dolarlar, ortaya çıkan oryantallerin üzerine dolarlar savruluyor ve bizler de bu düğünleri televizyonlardan günlerce haber olarak izliyoruz…
Ellerin memleketlerinde askeri ücretle çalışan kapıcılar bile, yaz aylarında bizim Ülkemize tatil yapmaya gelebiliyorlar. Bizde de, o yukarıda bahsettiğimiz %20’lik kesim, balayı için diğer ülkelere gitmiyorlar mı sanki? Benim elleri nasırlı zavallı köylümün, elektrik fiyatlarının %65 artışından dolayı yemeğini yedikten sonra ışıkları söndürüp, karanlıkta oturduğuna sakın kanmayınız. Köylüler, ay ışığının pencereden içeriye girip, romantik bir gece yaşatması için ışıkları söndürüyorlar. Yoksa elektrik parasını ödeyemediklerinden değil(?) Bir ton buğdayı 300 YTL’ ye satıp para kazanıyorlar. Harcaya-harcaya, bu para bitmez değil mi(?)
Sıra benim memuruma gelince; Onlar da işin kolayını bulmuşlar. Çalışmayı çok sevdikleri için hafta sonunu ek bir iş yaparak geçiriyorlar. Askeri ücretle çalışan işçiler de günlük 8 saat yerine, patronunu daha zengin etmek için 12–14 saat çalışıyorlar. Durum böyleyken; Bu Ülkede kıtlık mı olur değil mi(?)
Sözlerimi, rahmetlik babamın bir anekdotuyla bitirmek istiyorum. Sene 1978 ve ben Ortaokul 3. sınıfa gidiyordum, tam ergenlik çağına girdiğim yıllardı. Ablam, Ortaklar Öğretmen Lisesi’nde (Aydın), ben de Gönen Öğretmen Lisesi’nde (Isparta) yatılı okulda okuyordum. Ablam büyüyüp genç kız olmuş, okul pantolonu ona dar gelmeye başlamıştı. Pantolonum olmadığı için ablamın pantolonunu bana giydirip, okula göndermişlerdi. Arkadaşlarım kız pantolonu giydiğim için bana gülmüş ve ben yarıyıl tatiline geldiğimde babama; Baba, ben bu pantolonu giymeyeceğim, arkadaşlarımın takım elbiseleri var, ben ise kız pantolonu giyiyorum, dedim. Rahmetlik babam bana dönerek; “Oğlum, Gönen’e gidip okuyanlar, “Komünist” oluyor dedilerdi de ben inanmamıştım, demek ki doğruymuş. Baksana, sen de Komünist olmuşsun” dedi. Neden öyle diyorsun baba, diye sorduğumda ise; “Baksana, arkadaşlarım takım elbise giyiyor, ben neden giyemiyorum diye baş kaldırıyorsun” dedi. Rahmetlik babam haklıydı aslında. Kaderimize boyun eğmekten başka çare yoktu. Rabbime şükrediyorum ki, gelir dağılımındaki bu kadar dengesizlik bile, bizim toplumumuzun akli dengesini bozamaya yetmiyor...