33
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
4127
Okunma


Seni düşünüyorum demişti… Hiç görmediğim halde seni. Ben duygularımda yanılmam, karşımda çok duygulu bir insan var. Yazarken parmaklarını hayal ediyorum. Bir elinde sigaran ve düşünceli bir tavrın var yazılarında. Ciddiye alıyorsun her makaleyi yazarken, kendinden çok şey katıyorsun ve bunu hissettiriyorsun.
Gerçekten öyle miydim, bilmiyorum… Ama yazdığım her yazıda kendimden bir şeyler vardı. Benim olmayan bir yazıya bile, benliğimi sindirmeye çalışıyordum. Belki de bunu hissetmişti…
Bir insanın yüzünü görmeden onu sevebilmek nasıl bir şey diye sordu. Bilmiyordum ki; bu sorunun cevabını. Ne diyecektim ki ona. Zaman dedim. Zamana bırakalım. (zaman her daim sığındığım kale idi) Yine öyle yaptım.
Ben yazdım, o yazdı. Devam ettik günlerce. Her mesaj sanki ayrı bir mektup gibiydi. Günün hangi saati girsem, bir mektup daha alıyor, ya da bir mektubu daha cevaplarken buluyordum kendimi. Yazışmanın gizli bir çekim gücü vardı. Zaman demiştik ya birbirimize, sabırla bekliyorduk. Belki de bu hoşumuza gidiyordu. Garip bir sızı, ya da acıdan zevk almak mı… Yoksa aşk dedikleri böyle bir şey miydi… Bunu da cevapsız bıraktığım diğer sorularımın yanına ekliyor, cevapsız sorularımı zamana doğru iteliyordum.
Günler günleri kovalıyor, merak ve ilgiyi körüklüyordu.
Bir gün o beklediğim fırsat doğdu. Çok sevdiğim bir dosttan, ‘var mısın bir seyahate?’ sözü geldi. Hiç beklemediğim bir anda gitmek, onun bulunduğu şehre gitmek, görmesem bile, onun nefes aldığı havayı ciğerlerime çekmek. Bu düşünce bile beni sarhoş etmeye yetmişti. Tamam, dedim. Gidelim. Acaba ona bildirsem mi geleceğimi, iç hesaplaşmalar ve heyecanlarla dolu birkaç gün daha geçirdim. Evet bildirecektim… Uzaktan da olsa belki de onu görebilme şansım olsun istiyordum. Geliyorum dedim. Şu gün, şu saate oradayım. Bunu yazarken bile ellerim buz gibi olmuştu heyecandan. Acaba onu görünce ne yapacaktım ki;
Bekliyorum diye yazmıştı. Seni karşılamaya geleceğim. Heyecanım daha da fazlalaştı. Beni karşılayacaktı… Büyük bir heyecanla bindim otobüsüme. O kadar yolu nasıl geçiririm diye ölüyordum merakımdan. Aslında, bana uzun yol her zaman çok iyi gelmişti. Kendimle baş başa kalabildiğim uzun gece yolculukları… İç muhasebelerimi uzun gece yolculuklarında yapmamış mıydım hep
Sabah saatlerinin yerini, öğleye bırakmakta olduğu bir zamanda vardım onun şehrine. Otobüs terminale girmiş, indirme peronlarına yaklaşmıştı. Yaşadığım heyecanı ve mutluluğu anlatamıyordum. Hele kalp atışlarımı, arkadaşım duyarsa diye, daha çok heyecanlanıyordum. Nihayet kapı açıldı. Merdivenlerden yavaşça aşağıya süzüldüm. İşte oradaydı… Karşımda duruyordu. O da şaşkın ve heyecanlı ama; benim gibi mutluydu gözlerime bakarken. Her şeyi göze alarak gittim yanına
Merhaba dedim.
Merhaba yeni hayat.
(yazı tamamı ile kurgudur)