13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1497
Okunma
Çocukluğumun İstanbul’unu özlüyorum... Arnavut kaldırımlı yollarını; tek tük de kalmış olsa cumbalı evlerini, bayramlarda geçici kurulup kaldırılan mahalle arası, salıncaklı dönme dolaplı basit lunaparklarını...
Omzuna takarak taşıdığı tahta askılığın iki ucundan sallanan yuvarlak kefelere yerleştirdiği yoğurt tepsilerini büyük bir ustalıkla terazileyerek yoğurt satan mahalle yoğurtçularını...Her gün mahalleliye sütlerini ulaştırmak için güğümlerini astığı sütçü beygirini ipinden çekerek dolaşan sütçü amcayı...
"Yazıyor cinayeti yazıyor" diye kalabalık caddelerde incecik sesiyle dolaşan gazeteci çocukları...Apartman aralarında nadir olarak kalmış,pisipisi otlarının ısırganların yetiştiği oyun arsalarımızı...
Her mahallede mutlaka bulunan,gaz tuz şeker yağdan tutun da mahallelinin günlük alışverişini yaptığı şimdilerde süpermarketlere yenik düşen küçük mahalle bakkallarını...
Fatih’in o zamanlar çok geniş olan avlusunda bisikletimizle gezdiğimiz günleri(ki şimdi tadilatlardan dolayı kocaman avlu daralmış)...Herkesin birbirini tanıdığı,çocukların kendi amca ve teyzeleri gibi sevip sayarak çekindiği komşu amca ve teyzeleri...Trafik keşmekeşinin olmadığı ,insanların birbirlerine daha saygılı ve hoşgörülü olduğu...
Fatih vezneciler İstanbul üniversitesinin arkasından süzülerek giden eski tramvayları velhasıl eski doğal sıcak çocukluğumun İstanbul’u seni çok özledim!
Dünyanın en güzel en nadide incisi,adına şiirler şarkılar yazılmış güzel İstanbul’um YAHYA KEMAL merhumun dediği gibi sana hangi tepeden bakarsa baksın insan her yerini ayrı seviyorum.