9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2581
Okunma
BEN LEZBİYENİM
“ Ben de lezbiyenim” diyemeyiz açık bir yüreklilikle. Göğsümü gere gere söylüyorum ben lezbiyenim.
Temel barda yanındaki kadınla sohbet ederken cesur kadın; “ Ben lezbiyenim” demiş. Temel lezbiyenin ne olduğunu sorunca kadın; “ ben sadece bayanlarla yatarım” demiş. Kadının sözleri Temel’in hoşuna gitmiş. “ Ben de sizin gibi lezbiyenim, sadece kadunlarla yatarum” demiş.
Var olanı görmemezlikten gelmek ve kendi yaşadıklarımızı bile ört basa çalışmak ne derece ahlaki?
“ Hayatta en zor şey, gayesiz insanlarla birlikte yaşamak mecburiyetinde kalmaktır.” ( H. Ford )
Belediye başkanının bir gün şehrin en lüks lokantasına gideceği tutmuş. Yemeğini afiyetle yerken kaşığında bir kıla rastlamış. Yemekten çıkan bu kıl üzerine yalvarıp yakarmalara aldırış etmeden lokantayı mühürletmiş.
Lokanta sahibi bu haksızlığa çok içerlemiş ama elinden de bir şey gelmediği için çaresizlikle geneleve kafa dağıtmaya gitmiş. Süheyla’yı sormuş. Sürekli gittiği gözdesi Süheyla gelmiş ve “ sen 10 numarada bekle 20 dakika sonra geleceğim” demiş.
Süheyla’nın gelmesi gecikince, lokantacı Süheyla’nın girdiği odanın anahtar deliğinden ne yaptığını izlemeye çalışmış.
Belediye başkanı diz çökmüş, Süheyla’nın kıllı vajinasını yalarken görmesin mi?
Kapıyı tekmeleyip içeri dalmış ve; “ tek kıl için dükkanımı kapattın, bir saattir yüzlerce kıl yalıyorsun. Utanmıyor musun? Sen ne kadar alçak bir adamsın” diye üzerine yürümüş. Başkan. “ Dostum, o başka bu başka “ demiş.
İnsanlar kendilerini haklı kılmak için nice gerekçeler türetebilir. Bir yalana herkes doğru dese yalan gene yalandır ama doğru muamelesi görür. Bir şeyi olduğu halde yok saymakla da yok edemeyiz ama yok muamelesi görüp gizleyebiliriz.
Erotik ya da pornografik edebiyatımızın ilk temelleri servet-i fünun edebiyatı ile atıldı diyebiliriz. Ahmet Mithat Efendi Osmanlı Türkçesi ile Zeman’ı yayınlar. Daha sonra yazdığı kitaplar yüzünden: “ Pençe (1909) adlı oyunda aile içi cinselliği anlattığı için tepki toplayan Mehmet Rauf daha sonra para kazanmak amacı ile yazdığı Bir zambak’ın hikâyesi (1910) Türkçede pornografiye büyük bir katkıda bulunmuş ama bu nedenle edebiyat çevrelerinde esefle karşılanmış. Mehmet Rauf bu kitaptan dolayı askeri mahkemede yargılanmış ve altı ay hapse mahküm olmuş ve de bahriyede ki işinden olmuş. Bu yüzden bir daha edebiyatta ciddiye alınmamış.
Deneme ve öykülerimle, horlanmayı da umursamayarak ve sanat yaparak bu yolu da zorlamak istiyorum. Çünkülerim çok.
Bir psikologun İtirafları adlı kitabında psikolog Nur Elmas Yaycıoğlu; “sansürsüz düşüncelerim aynı frekansta sansürsüz duygularımla buluşabilirler. Genelde hem fikirlerin hem de duyguların aynı zamanda açık sözlülükle ve dürüstlükle yan yana buluşması, söylenip yazılması zor rastlanan bir tutarlılık. Yaşantıların açıklanan düşüncelerle ve anlatılan duygularla uyuşması ise günümüzde artık yitirilen bir davranış özelliği. Yoksa her meslekten kişilerle siyasetçiler ve özellikle yazarlar sürekli birbirlerini tutarsızlıkla suçlar mıydı?
Bense yazdıklarım için sadece bilimselliğin özgün dürüstlüğüne tutunuyorum.” Diyor.
Son paragraf hariç aynen katılıyorum. İnanmak için bilim yetersiz bence. İnsan insana da inanmak ister. İtiyatlı bir güven bile olsa. Toplumun soyut doğruları ile somut gerçekleri birbiri ile çatışmamalıdır elbette ama bazen soyut doğrular somut gerçeklerden önde gidiyor. Somut somut oluyor ama gerçek olamıyor.
Nur Yaycıoğlu “ Özgürlüğümü alacağım” adlı kitabından aldığı tepkileri büyük bir samimiyetle anlatıyor:
“ Sayın yayıncım kitabın bir bölümü için “ Gizli bir erotizm var” demişti. Cinselliğin samimiyetle kullanılış biçimini bazı okurlar. “ kendimi buldum” diye değerlendirirken, bazıları cüretkârlıkla açıklamıştı. O sıralar 13 yaşında olan kızım kitabın yayınlanmasından iki ay sonra. “ anne o kelimeyi kullanmaya hiç utanmadın mı?” demişti. “ Neden?” demiştim. O kavramın anlattığı olgu bir gerçek, ben icat etmedim ki.”
Ben de bir psikolog olarak insanın bütünlüğüne ait bir gerçeği inkâr edemezdim. Aslında önceden sansürden geçirdiğim ne kadar çok olgu vardı yazmam gereken.”
Sayın hocam, iyi ki hepsini yazmadınız. Ben yazdım bir şeyler. Bakın bana, nasıl derimi yüzüp tuz basacaklar. Takma isim kullan diye ne baskılar geldi. “Bu kitabı basarsak pornografi suçu işleriz” diyen matbaacılara rastladım.
Baskıdan sonrasını siz düşünün. Bir “ Orgazm” kavramına bunca takıldı isen beni asarlar beklide. Bu işin şakası. Ben Türk Dil kurumundan ödül bile alabilirim. Hocam; Boşalmak ya da tatmin olmak, doyuma ulaşmak gibi Türkçe kelimeler dururken “ Orgazm” gibi söylemesi-yazılması güç yabancı bir kelimeyi niçin kullanırsınız ki? Toplum samimiyetsiz ve riyakâr. Cinselliğe bakışla yaşamak arasında fark var. Kim gösterecek, nasıl dengelenecek?
“Cinselliğin konuşulmaya başlanması bile, dürüstlüğe bir adımdır.” Diyorsunuz.
Bu cümle seninde benimde yazımı özetliyor.
En kapsamlı araştırmadan bir sonuç vermişsiniz onu da okuyucularıma sizden alıntı yapacağım: “ Kadınların 0/0 70’ inin (mastürbasyon) elle tatmin yapmadığı” idi. ( yabancı kelime kullandığınızda başınıza gelenleri görmediniz mi?) Erkeklerin 0/0 90’ı Mas….Elle tatmin yaptığını, doğal ihtiyaçları olarak rahatlıkla açıklarken, kadınlar utançla reddediyorlardı.”
Bu durum şu nedenle doğru olabilir. Bilimsel olarak izah edeceğim dinleyin:
Temel bir gün oğlu İdris’in merdiven altında elle tatmin taptığını görür. Hemen karısının yanına gelir; “ Bizim çocuğu evlendirelim” der.
On gün içinde de görücü usulü ile birini bulup evlendirirler. Aradan on beş gün geçer. Temel, İdris’i merdiven altında o işi yaparken yine yakalar.
Temel; “ Ula İdris! Evlendurduk hala aynu şeyi mi yapayirsun?” diye çıkışır.
İdris, sinirli bir şekilde; “ Ne yapayim baba, hanumun kolu çabuk yorulayir.” Der.
Kol yorulması fiziki açıdan işe bilimsellik katar değil mi? Alıntılar yaparak güzel fikirlerini, isimlerini vererek paylaştığım herkese teşekkürü borç bilirim. Unutulan olursa affetsin beni. Yaşayanların eline, aklına sağlık. Ölenlere Allah rahmet eylesin.
Sayın okurum, ben gerçekten lezbiyenim. Hemşerim Temel gibi sadece kadınla yatarım.