15
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1365
Okunma
Normalde bayağı akıllı bir insan olmamla birlikte ablamla ne zaman yan yana gelsek muhakkak başımıza bir iş gelir. Ondan mı benden mi bilemem.
Bir insan bu kadar mı sakar olur?
Oluyor işte!
Günlerden bir gün markete gittik ablamla. Alışverişimizi yaptık poşetlerimizi doldurduk ve servise doğru yürüyüşe geçtik. Elimizdekiler ağır mı ağır! Bizim mahallenin servisini de epey bir uzağa park etmişler. Başladık biz ablamla uflaya puflaya taşımaya. Ama bir tuhaflık var yol yürüdükçe elimdeki poşet hafiflemekte. Ablama konuşuyorum:
_ Abla elim ne güzel hafifledi.
_ Taşımaya alışmışsındır ondan.
_ ……?
Biz halen konuşa konuşa devam ediyoruz. Nihayet servisin yanına geldik. Arkadan yaşlı bir amca seslendi:
_ Evladım bakar mısın?
Dönüp baktık ikimizde; amcanın şapkası ve kucağı elma portakal dolu.
_ Buyur amca! Dedi ablam.
Bir taraftan da kucağında meyvelerle ne yapıyor diye merak bizde.
_ Evladım seslendim duymadınız. Poşetiniz delinmiş meyveleriniz burada. Sağlam poşet varsa doldurun.
Amcaya teşekkür edip yedek poşete meyveleri doldurduk doldurmasına ama…
Ablam da bende yerin dibine girdik ama bir taraftan da kendimizle dalga geçip güleceğiz diye karnımıza ağrı girdi.
Halen aile içinde dalga konusudur “insan elindekiler hafifliyor diye hiç olmazsa bir arkasına bakar”. Biz o sırada koyu bir muhabbete dalmıştık, nerden bilebilirdik ki meyvelerin döküldüğünü!..
Serap Baycan