4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
744
Okunma
Çalışan eşler; aynı ya da ayrı kurumlarda olsunlar, akşam eve dönüş saatleri farklı da olabilir, birlikte de dönebilirler olası diyaloglar. Aslında tek kişilik diyalog demek daha doğru olur.
Hemen elimi yüzümü yıkayıp mutfağa girmem lazım (girerde) bardak tabak şangırtısı, kasık çatal sesleri, Allah kahretsin bir bu eksikti sırası mıydı şimdi tükenmenin tamda yemek ısıtırken.( Tüp bitmiştir.) kadın erkeğin ilgisini çekebilmek için ses tonunu daha da yükseltir ve ciyak ciyak bağırır. Allah Allah ya hiç istifini bozuyor mu, sanki yemeği sadece ben yiyeceğim, tüp bitmiş diyorum duymuyor musun? Erkeğin adını bile söylemeye tenezzül etmez. Sanki uğruna şiirler yazıp şarkılar tuttuğu adam değildir artık çünkü sahiplenmiştir yani tapusu kendisindedir.
Evin erkeği; kapıyı anahtarıyla açar ve girer önce şöyle bir bakar ortalığa ayakkabılarını çıkartır biri düz biri yan yatmış halde bırakır, hemen gidip eşofmanlarını geçirir üstüne ve televizyonun karşısına kurulur, maç saatine kadar o kanal senin bu kanal benim başlar gezinmeye, arada birde boynunu hafifçe mutfak yönüne çevirip YEMEK DAHA HAZIR DEĞİL Mİ sorusuyla evin hanımını zıvanadan çıkarır. Şayet maç yoksa da günlük gazetelere gömülüp okumaya başlar. Gerçi gazete okumak çok güzel bir davranıştır, burada keşke herkes günlük bir gazete okusa demeden geçemiyor insan.
Neyse yemek masaya taşınmıştır ve aile yerini alır yemek yenir, yine yemekte de suyu versene, tuzluğu uzatsana, bir parça ekmek ver oradan gibi, hoş bir sohbetle yemek biter. Bu meyanda çay demlenmiştir çaylar da içilir. Televizyonun tek bulunduğu ev düşünülmese de hanımlar genellikle dizi kolik olduğundan kumandayı kimselere kaptırmak istemezler, çocuklar derseniz (yetişkinde olabilirler) bilgisayar başında oyun oynamaktadırlar. Artık Eşlerden hangisi Dominantsa onun dediği maç yada dizi izlenir istesen de istemesen de.
Hanım terfi eder evin babası bunu kabullenmekte zorlanır, sebep hanım daha fazla sorumluluk sahibi olacağından işini ön plana alacaktır yani çocuk ta yaparım kariyerde der ama Çocuklar Duymasın Dizisindeki gibi Personel Müdürü gibi sataşmalara maruz kalır ve ya hak ettiği saygıyı göremez hatta şiddet bile görebilir.
Evin babası terfi eder, babanın terfi etmesini de yine mali açıdan değerlendirilir ve sorulan ilk soru maaşının ne kadar artacağıdır çoğu zaman;
OYSA Kİ;
Evin hanımı da çalışan bir eş ise ve eve önce gelmişse yapacağı ilk iş elbette elini yüzünü yıkayıp biraz ferahlamak olacaktır, kendisinden kısa süre sonra eve gelecek olan eşini kapıda karşılayıp hoş peş ettikten sonra, her iki insan da günlerinin nasıl geçtiğini sorabilmelidir birbirlerine, sonra genellikle evin babası mutfağa girmeyi sevmez, sevse de mikser gibi ortalığı birbirine katar ama; mutfakta yemek hazırlayan eşinin yanında oturup onun işlerini daha severek yapmasına seyrederek yardımcı olmalıdır. Yani ona yoldaş olmalıdır.
Örneğin sürahiyi masaya taşıyabilir, ekmek kabını da. Mesela hanımının terfi etmesi gururlandırmalıdır eşini, bu başarı paylaşılmalı ve takdir edilmelidir. Hatta tek bir gül veya bir demet kır çiçeğiyle ödüllendirilmeli cesaretlendirilmelidir çalışan bayan. Cesaretlendirilmelidir ki yaptığı işten emin olsun, acabalara meydan kalmasın. Paylaşabilsin eşiyle sevinçlerini üzüntülerini, başarılarını başarısızlıklarını.
Evin babası çocuk gibidir, ilgi ister kendisine TL olarak bakılmasından çok incinir, övülmek ve şımartılmak ister. Her ne kadar evin hanımı çalışıyor olsa da özel ilgi ister. Eğer ev halkıyla konuşabiliyorsa, ne maç geçer gönlünden nede abuk sabuk kovboy filmleri. Çocuklarıyla itiş kakış oynamak ister baba ki, hiçbir çocuğun bunu reddedeceğini sanmam.
En önemlisi konuşabilmesidir eşlerin. Konuşabilmelidirler ki, aile olabilsinler. Her şeye rağmen sevmeli aile birbirini, paylaşmalı iyiyi de kötüyü de övülecek başarılar övülmeli başarısızlıklarda aile birbirine kol kanat germeli.
Aile olmanın temeli de bu olsa gerek; Sevgi Saygı ve Hoşgörü.
İşte sihirli sözcük bu.
Hatice AK